Ortadoğu’da Nejad tarafından esirlerin affedildiği veya serbest bırakıldığı haftaya damgasını yine başörtüsü vurdu. Öncelikli olarak Kuveyt Milli Eğitim Bakanı Nura Subeyh yemin merasimini başörtüsüz yapmaya kalkıştı ve bunun üzerine bir sürü gürültü koptu. İslâmi kesimlere mensup milletvekilleri itiraz etti. Bu itiraz tersinden Merve Kavakçı olayına benzetildi. Bundan önce de ilk Şii asıllı kadın bakan da yine Kuveyt’te benzeri bir tartışmanın odağına yerleşmişti. Gelelim tartışmanınm İran ayağına. Kadın asker Faye Turney’in görüntüleri, esir alınmasına müteakip El Alem Kanalı tarafından yayınlandı. Görüntülerde kadın askerin bir defasında başörtülü diğerinde ise takım arkadaşlarıyla birlikte eski haliyle oturduğu ve şakalaştıkları görüldü. Esaret meselesi böylece sanal bir şova dönüştürülmüş veya dökülmüş oldu. Bir taraftan sinirler gerilirken diğer taraftan da sanki bir piyes sahneleniyordu. Bu piyesin bir ucunda Devrim Muhafızları’ndan Nejad’a kadar tam takım İranlılar, diğer ucunda ise emekli olduktan sonra gerçek tiyatrodan sanal tiyatroya geçeceği ifade edilen Blair vardı. İki taraf arasında günlerdir kedi fare oyunu oynandı.
Blair krizde son iki güne girildiğini açıkladığında iki günün birincisinde Nejad televizyon karşısına çıkarak iyi bir nutuk çekti ve kutlu doğum haftası münasebetiyle ve hürmetine esirleri bıraktıklarını açıkladı. Sadece esirleri bırakmakla kalmadılar, onları hediyelere de boğdular. Önce esir aldılar sonra da hediyelere boğarak uğurladılar. Elbette bu sahneler çok tartışılacak. Tartışılacak hususların başında da The Times gazetesinin benzetmesiyle ‘kostümlü şov veya piyes’ geliyor. Esasında kriz şovla başladı ve şovla bitti. Şunu kabul etmek gerekir ki, bu konuda İran, İngiliz tilkisine baskın çıkmıştır. Blair Nejad’ın eline su dökememiştir. Hatta İngiliz tilkisi tam anlamıyla madara olmuştur. Bu meselenin bir yönü. İkinci yönüne gelince, aç-kapa işlemi üzerinden, başörtüsü üzerinden İslâmî olmayan bir İslâmî şov icra edilmiştir. Zira dinî kurallar arasında rehinelere veya kölelere İslâmî kıyafet giydirilmesi veya böşürtüsü örtülmesi diye bir husus yok. Bu durum, bu açıdan olsa olsa İslamî olmayan bir İslamî şov olmalıdır. Bununla birlikte birileri de rehineler salıverilirken kendilerine takım elbiseler giydirildiğini ama kravat verilmediğini söylediler. Bunu bir eksik olarak zikrettiler. İyi bari bir de diş kirası verseydiler. Ama İran açısından ‘modern esirler’ reklam aracı olarak paha biçilmez bir görev yaptılar. Dolayısıyla diş kirası olarak kravat bile az gelirdi.
***
Esirlerin davranışlarına baktığımız zaman ülkelerinin onurundan ziyade kendi canlarını düşündükleri bir gerçek. İngiltere açısından çok kötü bir sınav verdiler. Nihayet şahsî özür dilemeleri kendilerini ilgilendiren bir husustu ama teker teker kameraların karşısına geçerek profesyonel bir şekilde İran karasularını ihlâl ettiklerini açıklamaları Blair’in tepesine kaynar sular boca etmiş olmalıdır. Yani İngiliz askerleri tabansız çıktı. İngiltere ise daha tabansız çıktı. Gerçi özür dilemedi ve zaman zaman tehdit dili kullandı ama çaresiz kaldığı apaçık ortadaydı. Alttan alan taraf oydu. İran ise baskın çıkmış ve gücünü göstermişti. Bundan dolayı müttefikleri de İngiltere’yi payladılar ve aşağıladılar. Sözgelimi Amerikan ordusu böyle bir pozisyonda postu kolay kolay düşmana teslim etmeyeceklerini söylediler ve ‘çarpışırdık’ dediler. Bu da İngiltere’nin heybetini sarstı. Ve yine İsrailli müttefikler de ‘İngilizler esir olmaz’ sözünün üzerinden, ‘İngilizler esir olmaz ama zımmî olurlar’ iğnelemesinde bulundular. Gizli gizli İngiltere’yi taşlamaktan geri durmadılar. (Sözgelimi bkz., The Region: Once Britain ruled te Wawes. Now Irak does. Barry Rubin, Jerusalem Post, 3 Nisan 2007).
Velhasıl İngiltere bu arın ve rezilliğin altından zor kalkar. İngiliz askerleri de İran tarafından çuval geçirilmiş oldular. Başörtüsü de İslâmî kuralların tatbikinden ziyade galiba bu amaca mâtuf idi. Kısaca İmam Sadık Üniversitesi talebelerinin de söylediği gibi ihtiyar tilki (old fox) faka bastı ve mat oldu. (Seizure of Britons Underlines Iran’s Political Split, April 4, 2007, W. Post).
Bazıları son sıralarda bir tilki edebiyatıdır tutturdu gidiyor. Sözgelimi Newsweek yazarlarından Christopher Dicmey de Riyad zirvesindeki maharetinden ve insiyatifi tekrar ele geçirme marifetinden dolayı Kral Abdullah’a bir lakap takmış: A Saudi Desert Fox: Bir Suudi Çöl Tilkisi.
***
Acaba esir krizinde yaşadığımız bu esir şov veya tiyatro tilkilerin dansı olmasın. Bush kurt olduğundan dolayı bu dansa katılamadı sadece uzaktan talimat yağdırdı: “Onlar (İranlılar) esirleri serbest bıraksınlar...”
Tilkilerin oyununa kurtlar giremiyor. Ama son kriz de gösterdi ki; ihtiyar tilki (İngiltere ve onun namına Blair) postu deldirdi ve diğer tilkiler karşısında pes etti. İranlılar aracılara bile fırsat bırakmadan ani olarak yakaladıkları İngiliz esirlerini yine ani olarak aynı hızla bıraktılar. Böylece kontrollü gerilim politikasında maharetlerini sergilediler. Bu arada el altından yapılan pazarlıklarla daha önce Bağdat’ta kaçırılan konsolosluk görevlisi de sessiz sedasız bir biçimde serbest bırakıldı.
İran şovla bıraktı, sessizce teslim aldı. Gerçi Muttaki havaalanında diplomatlarını karşılayarak sessizlik duvarını aşmış oldu ya, neyse. Esir krizinde güç oyunu bozmadı, kriz fırsatına rağmen ABD ve müttefiklerinin diplomasiyi tercih etmeleri, İran darbesinin henüz ufukta olmadığını gösterdi. Bazen pazarlıklar veya dostluklar krizlerle başlar. Tilkiler yarışında ise son raund böyle bitti.
06.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|