ABD’de yapılan kısmî yenilenme seçimlerinde Kongre ve Temsilciler Meclisinin Demokratlar tarafından dengelenmesi bir nebze de olsa Ortadoğu’yu rahatlatmış oldu. Şüphesiz Ortadoğu’da bölgesel insiyatiflerin şansı için az da olsa bir manevra alanı açtı ve bu manevra alanı üzerinden Suud Kralı Abdullah, Riyad zirvesinde ABD’nin Irak’ta işgalci sıfatıyla bulunduğunu ilan etti. Elbette Amerikan yönetimi buna bozuldu. Seçimlerle birlikte Kral Abdullah için açılan manevra alanı kadar Bush yönetimi için de manevra alanı daraldı. Ve Pelosi’nin Şam ziyareti de aslında Kral Abdullah’ın konuşmasının bir devamı niteliğindedir. İzinsiz gezidir. Bununla birlikte sıkıştırılmış vakit diliminde bu manevra alanına rağmen gerginlik daha da artıyor. Zira İsrail ve Bush yönetimi manevra alanı daraldığı nisbette hırçınlaşıyorlar ve bölgeyi geriyorlar.
Bu bağlamda, savaş senaryoları havada uçuşuyor. Bini bir para. 2007 Nisan’ıyla 2008 Nisan’ı arası savaş yılı olmaya aday. Irak’da dipsiz kuyuya düşen ve bataklığa saplanan Amerikan yönetimi ileriye kaçış için bu defa da İran’da bir macera arıyor. ABD’nin körüklediği ve İran’ın yayılmacı politikaları ve Zerkavi gibilerinin dar anlayışıyla destek verdiği menfur Şii-Sünni fitnesi en son olarak Telafer’de de görüldüğü gibi kontrol dışına çıktı. Ve Şii aidiyetli ve kimlikli polis ‘resmen’ katliam irtikap etti. İlk defa Irak’ta alenen, resmen katliam irtikap edilmiş oldu. Bu da ABD’nin imâl ettiği İran’ın da desteklediği kurumları Şiileştirme politikasının bir ürünüdür. Bu Maliki hükümetinin daha önce reddettiği bir şeydi. Şimdi de ABD Şii-Sünni kutuplaştırmasını İran’a karşı kullanmak istiyor. Daha önce Sünnilere karşı Şii kutbunu kullanan ABD şimdi de kalkanı tersine çevirerek İran’a karşı Sünni kutbunu harekete geçirmeye çalışıyor. Suudi Arabistan gibi ülkeleri de kutuplaştırmaya alet etmeye çalışırken bu ülkeler aksine ılımlılığın gereği olan yatıştırma seçeneğini benimsiyorlar.
11 Eylül’den sonra Vehhabiliğin kalesi olarak teşhir edilen Suudi Arabistan son sıralarda Washington’ın yine ılımlı gözdesi haline gelmiştir. Ama Suudlularla Amerikalılar ve İsrailliler arasında ılımlılığın tanımında önemli bir fark var. Suudlulara göre ılımlılık yatıştırmayı gerektirir. Halbuki ABD ve İsrail ılımlılığı İran’a karşı kutuplaştırma amaçlı olarak düşünüyor ve karşıt bir kutup olarak sivriltmeye çalışıyor. Şu bir gerçek ki ılımlılık İran ve ABD aşırılığının panzehiridir ve ikisinin de uzağında durmaktır. Bu ılımlı çizgi ABD ve İran’daki yönetimlerin tabiatına uymasa da kalıcı çıkarlarına elverişli ve uygundur. Onlara rağmen ülkelerinin selâmetinin anahtarıdır.
***
Ürdün Kralı Abdullah 2007’de üç bölgede iç savaş yaşanacağını öngörmüştü. Bunları kısmen yaşadık ve bazılarına ise ramak kaldı, ama sayfa hâlâ kapanmadı. Tehlike geçmedi. Lübnan, Irak ve Filistin cephelerinde gerginlik sürüyor. Buna paralel olarak yine İsrail’in barış dalgasını ve atmosferini söndürmek için Gazze ve Hizbullah’a saldırabileceği öngörülüyor. Hatta Şam yönetimi, İran’a yönelik bir operasyona paralel olarak İsrail’in de Suriye ve Lübnan’a saldırabileceği kanaatini taşıyor. İşte bu kanaati dağıtmak için Pelosi devreye girmiş bulunuyor. Netanyahu döneminde Telaviv, Şam’la bir savaşın eşiğinden dönmüş. Şu anda öyle bir ihtimal gözükmüyor, ama ABD’nin İran’a yönelik saldırısı sırasında kimi İsrailliler pekalâ ‘Suriye ve Hizbullah’ı da aradan çıkarıverelim’ diye düşünebilirler.
İsrail askerî istihbarat şefi General Amos Yadlin’in: ‘İran ve Suriye, bu yaz ABD’nin İsrail’le birlikte kendilerine savaş açacağına inanıyor. Askerî savunma için hazırlık yapıyorlar’ açıklamasına paralel bir surette İran Genelkurmay Başkanı Firuzabadi de: “İsrail intihar saldırısına hazırlanıyor. Siyonistler, önümüzdeki yaz aylarında bir intihar planı peşindeler. Bu plan işgal altındaki topraklarda yapılıyor. Bu plan dünyada hiç kimsenin yararına olmayacak” demiştir. Jerusalem Post gibi İsrail basını da İran’ın “warmonger” olarak tabir edilen savaş çılgınlarının yeni bir savaş başlatmasından endişe ettiğini ve çekindiğini ortaya koymuştu.
***
Belki de Suriye cephesiyle ilgili bu korkuları dağıtmak için Pelosi, İsrail’den sonra Şam’ı ziyaret etti. Daha doğrusu Olmert’in mesajını Şam’a taşıdı: “Yazın Suriye’ye vurma planımız yok...”
Haaretz gazetesinin istihbarat kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, Beşşar Esad yönetimi, ABD’nin yaz aylarında İran’ın nükleer tesislerine yönelik muhtemel saldırısına paralel olarak İsrail’in de Suriye ve Lübnan’a eşzamanlı saldırılar düzenlemesinden endişe ediyor. ABD ile koordineli ya da değil, herhangi bir saldırı hazırlığında olmadıklarını savunan Olmert hükümeti ise Şam’a Pelosi üzerinden yatıştırıcı bir mesaj vermeyi seçti. Olmert’in Merkel’le başlattığı (ılımlı Arap liderleriyle zirve teklifi) barış taarruzu Pelosi üzerinden devam ediyor. İnşaallah bu barış taarruzları yaz bulutları gibi geçici olmaz.
03.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|