AKP 3 Kasım 2002 seçiminde yüzde 34 oyla Meclisin üçte ikisini alıp tek başına iktidar olduğunda, parti ileri gelenleri ve sonrasında hükümette görev alanlar, her fırsatta aynı şeyi tekrarlıyor; en az iki ya da üç dönem ülkeyi yöneteceklerini söylüyorlardı.
Partinin oyları, 2004 yerel seçiminde yüzde 35.5’e, 2007 genel seçiminde yüzde 47’ye çıktı.
29 Mart yerel seçimi öncesinde Erdoğan, çıktığı meydan mitinglerinde yüzde 47’nin de üzerinde oy beklediğini tekrar tekrar ifade ediyor.
Bunun olup olmayacağını 29 Mart akşamı sandıklar açılıp oylar sayılarak tasnif edildiğinde göreceğiz. Bakalım, seçmen neye karar verecek?
Önümüzde dört haftadan az bir süre var. Bu zaman zarfında yaşanacak gelişmeler, seçmenin yapacağı tercihleri hangi yönde etkileyecek?
Meydanlarda ve medyada devam eden polemiklerin, bu tercihi belirlemede fazla bir etkisinin olacağını sanmıyoruz. Buna karşılık gerek genel şartlar, gerekse yerel dinamikler, her türlü sürprize açık bir süreç yaşandığına işaret ediyor.
Evvelce ifade ettiğimiz gibi, seçim sonucunu belirleyecek en önemli dinamiklerden biri, giderek derinleşen ekonomik kriz, işsiz sayısındaki artış, reel piyasadaki durgunluk ve daralma.
Ne artık rüzgârı büyük ölçüde dağılmış görünen Davos çıkışı, ne de bundan sonra iktidar cenahından sâdır olabilecek muhtemel sansasyonel atraksiyonlar, bu durumu değiştirebilir...
Buna karşılık, Adalet Bakanının “Yerel yöneticileri iktidar partisinden seçmezseniz hizmet almanız zor olur” şeklinde algılanan sözleriyle oluşan tepki, bir “ters dalga”ya kuvvet verebilir.
Peki, muhalefetin durumu ne?
Meclis içi muhalefetin, münferit ve mevziî yerler dışında, fazla bir varlık gösterdiğini söylemek zor görünüyor. CHP ve MHP kitlelerde mâkes bulan bir politika tutturabilmiş değiller.
Güneydoğu özelindeki AKP-DTP rekabeti, kendi şartları içinde kızışmış gibi. Bakalım, bölge halkı yine DTP’ye mi güç verecek, tercihini AKP’ye mi kaydıracak, yoksa daha farklı alternatiflere yönelişin işaretlerini mi sergileyecek?
Bu meyanda, söz konusu tercihte TRT Şeş açılımı mı etkili olacak; Ahmet Türk’ün Meclis çatısı altında Kürtçe konuşması yapması mı?
Aslında sandıktan çıkacak sonuçta asıl etkili olacak faktörlerin Meclis dışı muhalefet cenahında yer aldığını ifade etmek pek yanlış olmaz.
Bunlardan biri, Numan Kurtulmuş’un başkan olmasıyla birlikte farklı bir hareketlilik ve dinamizm içine girdiği gözlenen SP. AKP’ye, içinden çıktığı millî görüş damarından vurucu ve etkili eleştiriler yönelten Saadet, son üç seçimde bu partiye kayan oylarının bir kısmını geri alabilir.
Başörtüsü, imam hatip, Kur’ân kursu, hafızlık, katsayı... meselelerinde altı buçuk yıllık AKP iktidarında bir arpa boyu dahi mesafe alınamaması, hattâ sorunların yer yer daha da kronik hale gelmesi, iktidar partisi için ciddî handikap.
Ancak bu konulardaki 28 Şubat uygulamalarının mağdurları SP tabanıyla sınırlı değil. Dahası, bu sorunların yaşanmasında, bugün SP tarafından temsil edilen millî görüş çizgisinin taşıdığı sorumluluk, bu partiyi de zora sokuyor.
Ve bu noktada, farklı bir alternatif devreye giriyor: Seçildiği günden itibaren Anadolu’yu defalarca dolaşarak, yılların yorgunluğu ve yıpranmışlığı içerisindeki teşkilâtları yeniden toparlayıp ayağa kaldırmaya çalışan genç liderine son kongrede verdiği taze destekle, imkânsızlık ve zorluklar içinde yeni bir dinamizm kazanan DP.
Partisinin dibe vurma sürecini samimî ve esaslı bir özeleştiriye tâbi tutup, hataları açık yüreklilikle dile getiren ve yaşananlardan doğru dersler çıkararak, parti tabanı ve teşkilâtla büyük ölçüde bütünleşmiş bir yönetim anlayışıyla yola devam eden DP de seçime çok iyi asılıyor.
Sonuç: Bu seçim sürprizlere açık görünüyor.
04.03.2009
E-Posta:
[email protected]
|