Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Neler oluyor?



İran-Amerikan ilişkileri silbaştan yeniden mi düzenleniyor? Buna dair birçok işaret var. ABD’nin İran’ı vurup vurmayacağına dair ibreler sürekli değişirken ABD’nin İran’ın nükleer faaliyetlerini aklayan ve İran yönetimine göre bir çeşit itiraf olan aklama raporu yeni ve köklü bir değişime ve eğilime işaret ediyor.

İran’ı aklayan Amerikan istihbarat raporunun zamanlaması tesadüf olamaz. Eğer gerçekten de raporun öngördüğü şekilde İran 2003 yılından itibaren silâh geliştirmeye matuf nükleer faaliyetlerini askıya almış ve durdurmuş ise Amerikan tarafı bunu önceden biliyor demekti. Önceden görmemesi şimdi görmesi imkânsız. Demek ki, bugüne kadar bu gerçeğin gizlenmesi politika idi ve çıkarları bunu gerektiriyordu ve İran’a baskı amacı taşıyordu. Öyleyse ne değişti? İran mı değişti yoksa Amerikan tarafı mı? Yoksa 2003 yılında askıya alınan ‘Büyük Pazarlık’a kalınan noktadan yeniden mi start verildi? Elbette, Amerikan tarafı Saddam Hüseyin’in 1992 yılından itibaren kitle imha silâhlarını üretmeyi bıraktığını biliyordu. Zira Saddam Amerikalıların zaten bahane aradıklarının ve zayıf konumda olan ülkesinin bu faaliyeti kaldıramayacağının farkındaydı. Buna rağmen, Nijer uranyumu gibi skandallarla Amerikan tarafı Irak’a karşı zoraki ve zorlama bir savaşa girdi.

Bunun neticesinde, Bush’un savaş kanıtları ve nedenleri birer birer fos çıktı ve kendi ülkesi içinde de skandallarla karşı karşıya kaldı. Bizzat Bush’un da içinde bulunduğu Beyaz Saray dinozorları eski büyükelçiyi zor durumda bırakmak için eşinin CIA’da çalıştığını sızdırdılar. (Valerie Plame affair.) ABD nasıl Saddam’ın 1992 yılında bu tür faaliyetleri terk ettiğini biliyor idiyse aynı şeyleri 2003 sonrasıyla alâkalı İran için de şüphesiz biliyordu. Pekâlâ, Irak için yapıldığı gibi İran için de bir darbe sonrası postmodern bir açıklama veya itiraf yapılabilirdi. Dolayısıyla neden böyle bir raporun şimdi açıklandığının ikna edici bir gerekçesi olması lâzım.

***

Esasında, Bush’un önümüzdeki bir yıl içinde İran’ı ya vurması ya da onunla pazarlığı kotarması ve tamamlaması gerekiyordu. Bu yeni açılım ise vurmaktan ziyade pazarlık aşamasına girildiğini gösteriyor. Bilindiği gibi İran, 2003 yılında Amerika ile nihaî bir pazarlık yapmak istemiş ve güçlü mevkide bulunan Bush yönetimi bunu reddetmişti. Ancak ABD’nin kısa sürede Afganistan ve Irak işgalleri İran’ı korkutmuş olmalı. Olmanın ötesinde elbetteki korkutmuş. Bunun üzerine İran’ın politika değişikliğine gittiği ve barışçıl olmayan nükleler faaliyetlerini askıya aldığı anlaşılıyor.

İşgalle kendine güvenen ve üst perdeden davranarak İran’la masaya oturmayan ABD daha sonra İran’ın faziletlerini öğrendi ve Irak bataklığı bir yerde onu İran’la masaya oturmaya sevk etti. Irak bataklığı ABD’yi alttan almaya mecbur etti. 2003 sonrasında İran’ın doğrudan nükleer silâhlar edinmek yerine dolaylı nükleer güç olan Japonya modelini esas aldığı söylenebilir. Bu modelde nükleer silâh üretmek yok ama hini hacette üretme potansiyelini yakalamak var.

Şimdi Amerikalılar bunu doğruluyorlar. Peki, Bush İran’ı vurmak yerine neden pazarlığa yöneldi? Anlaşıldığı kadarıyla, Bush İran’dan iyi geçinmenin karşılığında iki şey istiyor. Birincisi, İran’ın barışçı olmayan nükleer faaliyetlerden uzak durması ve ikinci olarak da Irak’ı hazmetmesine yardımcı olması. Son sıralarda bakıldığında ABD’nin ilk yıllara nazaran Irak’ta başarılı olmaya başladığı görülüyor. En azından şiddet dalgaları azaldı ve hatta Suriye’deki mülteciler dönmeye başladı. Bir başka gelişme de İran ve Suriye’nin Irak’la müşterek sınırlarını tam kontrol altına almaları. Bu iki cephede de yumuşamaya neden oldu. Suriye cephesi bilindiği gibi Annapolis’e katıldı. İran cephesi ise Annapolis’in karşı kutbundaysa da hemen Beyaz Saray’da İran, Hekim tarafından temsil edildi. Böyle bir raporun yayınlandığı sırada Hekim’in Washington’da olması bir tesadüf eseri olmasa gerek!

***

Bunların ötesinde, hiçbir temsili gücü olmayan ve meşrûiyetini yitirmiş olan Maliki ABD ile cömert anlaşmalar imzalıyorlar. Irak’ı taksit taksit pazarlıyorlar. İran da kolaylaştırıcı pozisyonda (facilitator). Irak beşlisi ABD’yi memnun edecek her şeyi yapıyor. Mukteda Sadr da bir şekilde dize getirildi ve artık Mehdi Ordusu sanki yer yarıldı içine girdi. Esamisi okunmuyor. Kaide’ye karşı da Sünnî kesimlerde köy korucu usûlüne geçildi. Haris Dari buna ‘kantonlaştırma’ diyor. Evet, Lübnan-Suriye ile İran-Irak cephesinde mühim ve tarihî gelişmeler yaşanıyor. İki cephe de ABD ile pazarlık masasında.

05.12.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.12.2007) - İslâmî hareketlerin Perestroika ihtiyacı

  (03.12.2007) - Pele ve kurumsal sadakat

  (02.12.2007) - Zirveleri devirmek

  (01.12.2007) - Şarap meclisinde ‘ılımlı İslâm’ sohbeti

  (30.11.2007) - Yahudi devleti

  (29.11.2007) - Barışla dalga geçmek

  (28.11.2007) - Makyaj Konferansı

  (27.11.2007) - Suriye red cephesini terk mi ediyor?

  (26.11.2007) - Adalet ve ihsan

  (25.11.2007) - Buluşma noktaları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri