Geçen hafta, ev sahipliğini Abu Dhabi Ticaret ve Sanayi Odasının yaptığı 11. Uluslararası İş Forumunu takip etmek üzere MÜSİAD’IN dâvetlisi olarak Birleşik Arap Emirliklerinde idik.
BAE, bölgesel özellikler taşıyan tipik bir aşiretler devleti. Yedi emirlikten oluşuyor. Bunların en bilinenleri birliğin siyasî başşehri olan Abu Dhabi ile son yıllarda dünya jet sosyetesinin gözdesi olan Dubai.
Her emirlik, kendi içinde özerk bir yapıya sahip. 1971 yılına kadar İngiliz sömürgesi olan BAE’nin 36 yıllık bir devlet geçmişi var. 2 Aralık’ta bağımsızlık günlerini kutluyorlar.
Abu Dhabi ve Dubai’de gözle görülür bir Batı kültürü hakim. Bunda, geçmişindeki İngiliz hakimiyeti yanında, burada yaşayan ve ülkenin idarî yapısında hatırı sayılır bir şekilde söz sahibi olan Batılıların da rolü bulunuyor.
Şehir planlaması ve temizlik açısından Arap Yarımadasındaki diğer ülkelerden oldukça farklı ve çağdaş özellikler taşıyan ülke, ana caddelerindeki izlenim itibarıyla bazı Avrupa ülkelerinden bile ileride. Çoğu yeni inşa edilmiş cami ve mescidlerdeki temizlik de dikkat çekiyor.
Petrol gelirlerinin dünya devletlerinin iştahını kabarttığı ülkede, yerleşim ve şehir planlamasında hiçbir masraftan kaçınılmamış. Ülkenin imarında ya Batılı şirketler söz sahibi, ya da yerli şirketlerde mutlaka Batılı üst düzey yöneticiler bulunuyor.
İş adamı ve sanayicileri arasında da oldukça çok sayıda Avrupa ve Amerikalı iş adamı bulunuyor. Abu Dhabi Ticaret ve Sanayi Odasının çıkardığı bir katalogda Avustralya’dan Kanada’ya Almanya’dan Amerika’ya kadar pekçok ülkenin iş adamları konseyinin şehirde faaliyet gösterdiği belirtiliyor. Sayılarının sekiz bini bulduğu belirtilen Türk işadamlarının ise esamesi okunmuyor.
ÜÇ SINIF İNSAN YAŞIYOR
83 bin km2’lik bir yüzölçüme sahip ülkenin yüzde 97’si çöl, ancak yüzde 3’lük bir alan kullanılabilir durumda. Zayed bin Sultan El Nahyan ülkenin kurucusu. Nahyan ailesi ülkenin her şeyi. Onun ölümü ile birlikte yerine geçen Halife bin Zayed El Nahyan tarafından yönetilmekte olan ülkede hükümet 21 üyeli olup bakanlar emirlik ailesi arasından seçilmekte.
Emirliklerin toplam nüfusu 4.1 milyon. Bu nüfusun ancak yüzde 30’u Araplardan oluşuyor. Bir o kadar da Batılılar var. Ülkede faaliyette bulunan Batılı şirketlerde çalışan ya da yerli şirketlerde üst düzey yönetici olarak çalışan. Bir de ülkenin bütün geri hizmetlerini yürüten ve yerleşim hakkı verilmeyen, çoğunluğunu Filipinli, Mısırlı, Pakistanlı ve Hindistanlıların oluşturduğu üçüncü bir sınıf var. Bunlar inşaatlarda, temizlik şirketlerinde düşük ücretlerle çalıştırılıyor, bazıları da karın tokluğuna zengin Arap ailelere hizmet veriyor. Bir nev’î çağdaş köle sayabileceğimiz bu grubun yaşadığı çağdışı şartlardan şikâyete de hakları bulunmuyor. Seslerini çıkartanlar sınır dışı ediliyor, çünkü yerlerini aynı dünyadan binlercesi almaya hazır.
DUBAİ GÖKDELENLER ŞEHRİ
Bir gökdelenler şehri olan Dubai, ülkenin en dışa açık yüzü ve marka ismi. Yedişer şeritli yolların her iki tarafında yükselen yüzlerce gökdelen insanların başını döndürüyor. Bir şantiyeyi andıran şehirde onlarca gökdelenin de inşaatı sürüyor. Dünyanın en yüksek binası olacak olan gökdelenin ise inşaatı sürmekte. Debdebe ve ihtişamın bir simgesi olarak göğe yükselen her bina, insana Babil Kulesinin yapılış hikâyesini hatırlatıyor. İnsanın mahiyetine yerleştirilmiş ene, para ve zenginlikle şımartılınca gösteriş ve ihtişam merakına dönüşüyor. Kısacası tarihten gelen bir kültür mirası yok, çölde göğe yükselme yarışı var.
Uluslararası otel zincirlerinin şube açtığı Dubai’yi Batılı şirketler bir ofis gibi görüyor. Verginin olmadığı şehir bir standları kiralanan bir süpermarket gibi dizayn edilmiş. Alışveriş merkezlerinde ve ana caddelerinde hep Batılı yüzler var. Araplar da yaşantı olarak onlara uymuş. Kılık-kıyafetin serbest olduğu ülkede peçe takan da var, ‘çağdaş yaşam’a uyan da...
EMİRATES PALACE: SARAY GİBİ OTEL
MÜSİAD heyeti ve basın mensupları ile birlikte Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen’in de kaldığı Emirates Palace, otelden çok muhteşem bir sarayı andırıyor. Abu Dhabi Emiri Şeyh Zayed’in sahibi olduğu otel için 3 milyar dolar harcama yapılmış.
Burası gerçek bir saray. Ama ‘misafirlerine kral muamelesi yapıyor’ demek de doğru olmuyor, çünkü kalanların çoğu zaten kralın aile fertleri. Otelde Emir Nahyan ailesine ait 6 tane kral dairesi mevcut. Burası başlangıçta devlet konuk evi olarak düşünülmüş. Daha sonra otel olarak hizmet vermesine karar verilmiş.
Dünyanın en pahalı oteli unvanını almasını sağlayan 3 milyar dolarlık fiyat etiketi ise aslında sadece bir tahmin. Bu rakamda birkaç yüz milyon dolarlık hata olabilir. Çünkü bu küçük emirlik 92 milyar varil tesbit edilmiş petrol rezervine sahip. Petrolün varil fiyatındaki her artışta şeyh bu otellerden 30 tane daha yaptırabiliyor.
Yüzölçümü Konya’dan biraz büyük olan Abu Dhabi’nin zenginlik kaynağı 44 yıldır çıkardıkları yüksek kaliteli petrol. Yani paranın da harcamanın da sınırı yok.
Abu Dabililer bu oteli gezdirmek için bile 100 dolar talep ederken bir kahvenin de bu fiyata dahil olduğunu belirtiyorlar. Otelde Rolls Royce filosu, her süit odaya özel asansör, yalancı elmas olarak da bilinen Swarovski’nin özel Strauss kristalinden yapılma binden fazla avize dikkat çekiyor.
Normal odaların bile baştanbaşa mermerlerle kaplı olduğu otelin müşterileri çoğunlukla zengin Batılılar. Misafirlere hizmet eden 2 bin 500 personel var.
Otelin temizlik hizmetleri ülkenin diğer yerlerinde olduğu gibi Asya orijinliler tarafından verilirken, resepsiyon ve karşılamada otelcilik okullarından mezun Türkler de görev alıyor.
BİN ADET AVİZESİ VAR
Otelde Swarovski’nin özel Strauss kristalinden yapılma bin 2 adet avize bulunuyor. Bazıları dünyanın en büyük avizeleri. Swarovski’nin kristalleri “yalancı elmas” olarak biliniyor. Bu kristallerden mücevher bile yapılıyor. Sadece bu avizelerin temizlenmesinden 10 kişi görevli. Temizliğin dört dörtlük olduğu otelde, odalara serpilen güller ayrı bir orjinallik olarak düşünülmüş.
TEK RAKİBİ BURCE’L ARAP
Şeyh Halife bin Zayed Al Nahyan’ın başında olduğu Abu Dabi Hükümeti tarafından inşa edilen Emirates Palace’ın tek rakibi Dubai’deki Burce'l Arap Oteli. Ancak, Yelken Otel olarak da bilinen Burce'l Arap, Emirates’in yanında sönük kalıyor demek yanlış olmaz.
ZAFER TAKINA BENZER KAPI
Emirates Palace, 114 kubbe, altın sütunlar, altın ve gümüş varak, 16 restoran, 775 plazma TV, 1.3 km uzunluğunda özel kumsal ve marinası ile binbir gece masallarından fırlamış gibi. Otelin bulunduğu büyük bahçenin girişindeki kemer Paris’teki ünlü Arc de Triomphe’a (Zafer Takı) benziyor. Ama ondan daha yüksek. Kemer İtalyan mermeri ile kaplı.
Burgu merdivenler, sütunlar ve mozaikler eski Arap stilini gösteriyor. Bu otelde yok yok. El işçiliği yatak başları, Prada ürünlerinin bulunduğu banyo ve dünyanın en büyük saraylarıyla boy ölçüşebilecek bahçeler. Her lezzeti tadabileceğiniz 16 restoran da unutulmamış. Otelde 700 kablosuz internet noktası bulunuyor.
GERÇEK KRAL DAİRESİ
Emirates Palace’ın kullanım alanı 35 bin metrekare. 320 odası, 950 metrekare büyüklüğünde 6 adet Kral Dairesi ve 750 metrekarelik 48 adet Palace Suit’i (Saray Dairesi) var. En üst 6 katta kalmak için Körfez İşbirliği Konseyi’ni (GCC) oluşturan Bahreyn, Kuveyt, Umman, Katar, Suudi Arabistan ve BAE’den birinde kraliyet ailesinde olmanız gerekiyor. Palace Suit var. Her süit odaya özel asansörle çıkılıyor. Kral dairesinde sadece kraliyet ailesi kalabiliyor. Yani buranın bedeli yok. Bir alt kattaki süit dairelerin gecelik fiyatı ise 18 bin 500 yeni lira. Otelde standart odaların fiyatı ise bin 100 YTL. Grup indirimleri ve sezon dışı zamanlarda bu fiyatlar daha aşağılara çekilebiliyor.
BOLAT: İHTİŞAM RAHATSIZ ETTİ
Katıldığımız gezide iş adamları normal odalarda kalırken, otel idaresinin kalabalık bu gruba karşılık hediyesi olan üç suit daire ise Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen, MÜSİAD Genel Başkanı Dr. Ömer Bolat ve IBF Başkanı Erol Yarar’ın ikametine ayrılmıştı. Kongre sonrası basın mensuplarıyla suit dairesinde bir sohbet toplantısı yapan Ömer Bolat, abartılı debdebe ve ihtişamın kendisini rahatsız ettiğini, İslâm dünyasındaki açları, Filistin’deki dramı, Gazze’deki, Lübnan’daki mülteci kamplarını ve oradaki çocukları düşündüğünde gözünü uyku tutmadığını belirtmek zorunda hissetmişti kendisini.
ALTIN RENGİNDEKİ HER ŞEY ALTIN
Emirates Palace’ı gezerken altın kelimesinin anlamını ilk kez düşünüyorsunuz. Sizi ilk çarpan şey her yerin altın ve gümüş olması. Otelin satış koordinatörü Alena Zholik, “Burada altın rengi gördüğünüz her yer gerçek altından kaplama. Som altın olan yerler de var, ama onlar ziyarete açık değil” diyor. Aslında bu otelin ne kadara mal olduğunu çözmeye çalışmayın. Palmiye ağaçlarının yapraklarının bile altın kaplama olduğu için burada paradan bahsetmek pek de uygun değil.
Son olarak: Devasa otelde müşteriler odalarına giden yolu, koridorlarda kendilerini karşılayan hizmetkârlara sormadan bulmakta zorluk çekiyorlar. Ben de ancak ikinci günün sonunda odamı bulabildim. Hep yardım almak zorunda hissettim kendimi, otelde kaybolmamak için.
Yarın: Kongreden notlar
|