Sağır bir adamın komşusu hastalanmış. Komşuluk hakkı ya, ziyarete gidecek. Ancak kulakları duymadığı için neler soracağını ve verdiği cevaba karşılık nasıl bir cevap vermesi gerektiğini kafasında tasarlamaya çalışır.
İlk sorusu “Nasılsın?” olur. “Herhalde ne kadar da hasta olsa nezaketen şükür iyiyim” der diye düşündüğünden, “Oh, oh maşaallah” diye karşılık verir.
İkinci sorusu yeyip içtikleri ve kullandığı ilâçlarla ilgilidir. “Neler yeyip içiyorsun? Hangi ilâçları kullanıyorsun?” diye sorar.
Önceki cevabına bozulan komşu öfkelenmiştir: “Zehir yeyip içiyorum” diye cevap verir. Buna da herhalde, şu şu yemekleri yediğini, falan filan ilâçları kullandığını söylemiştir diye, “Afiyet olsun. İnşaallah iyi gelir” der.
Nihayet sağır üçüncü sorusunu sorar: “Hangi doktor geliyor?” diye. Tepesi atmıştır komşunun. Kızgınlıkla, “Ne doktorundan bahsediyorsun kardeşim!” der. “Ben ölüyorum. Azrail’i bekliyorum, Azrail’i.” Buna da herhalde herhangi bir doktor ismi söylemiştir diye, “O iyi biridir. Ayağı uğurludur onun. İnşaallah gelir de seni bir an önce bu sıkıntılardan kurtarır” deyip gönül rahatlığı içerisinde evinin yolunu tutar.
Mesnevî’sinde bu hikâyeye yer veren Hz. Mevlânâ der ki: “Nice insan sağırın hasta ziyareti gibi doğru yoldan saptığı halde doğru yolda ve Allah’ın iyi bir kulu olduğunu, görevlerini hakkıyla yaptığını sanır. Oysa ne kitabı, ne peygamberi dinlemektedirler. Günaha dalmaktadırlar da farkında değillerdir.”
İbadetler, iyilikler gösteriş için, menfaat için yapılmaz. Allah (cc) emrettiği için yapılır ve mükâfat da sadece Ondan beklenir.
Gaflet içindeki insanlar bunun farkında değillerdir. Gözlerini, kulaklarını açacak hakikatlerle onları yüzyüze getirmek gerekiyor. Bu noktada hizmet fedâîlerine büyük görevler düşüyor.
İslâmı bilmediği halde, ondan bundan duydukları, ehil olmayan kimselerden öğrendikleriyle İslâm hakkında yalan yanlış bilgi ve kanaatlere sahip olan insanlara İslâmın sandıkları gibi olmadığını, aksine güzellikler, mükemmellikler dini olduğunu anlatmak icap ediyor.
Bu ise her şeyden önce İslâmı çok iyi bilme, onu lisan-ı halle göstermekle mümkün. İslâma gölge ve perde olacak nitelikteki söz ve davranışlar İslâma zarar getirir.
Hutbe-i Şamiye’de denildiği gibi eğer biz iman hakikatlerini ve İslâmın güzelliklerini hal ve hareketlerimizle göstermiş olsak, dünyanın kıt’aları dahi grup grup İslâma gireceklerdir.
Bütün mesele İslâma ayna olabilmektir.
23.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|