Mehmet KARA |
|
Binde biri bile ses getirirse… |
![]() |
Belgeleri tek kelime ile anlatmak gerekirse “fitne” denilebilir. İlk açıklanan belgelere bakıldığında “global fitne” demenin yanında “bölgesel fitne” demek de mümkün görülüyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de gündemi Wikileaks belgeleri. Bu belgelerin ABD tarafından sızdırıldığını söyleyen de var, “ABD’nin itibarını zedeledi, niye ABD sızdırsın” diyenler de... İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini gibi “Bu belgeler diplomasinin 11 Eylül’ü” ifadesini kullananlar da oldu. 2004 yılından bu yılın Mart ayına kadar yapılan 251 bin adet diplomatik gizli yazışmayı içeren, ve henüz binde biri sızdırılan belgelerden bir çoğu da Türkiye ile ilgili… Şu ana kadar sızan belgelerde İsrail ve İngiltere ile ilgili bir şey olmaması dikkat çekici. Bu da bunun altında kimlerin olduğunun bir göstergesi aslında. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun açıklanan belgelerin İsrail’in konumunu güçlendirdiğini söylemesi de bunu perçinliyor. Hem Cumhurbaşkanı Gül’ün hem İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın İsrail’le ilgili belgelerin sızmamasına dikkat çekmeleri de bu yöndeki görüşleri pekiştiriyor. Bir de ABD’nin belgeleri yalanlamaması da dikkat çekici. Diğer yandan da belgelerde yer alan ve ülke liderlerine çeşitli sıfatlar takıldığını gösteren bilgilerin ise işin rengini değiştirmek amaçlı olabileceği görülüyor. ««« Geçtiğimiz Pazar günü sızan belgeleri bir haftadır tartışıyoruz. İlk günlerdeki tartışmanın rengi değişti. Başta belgelerin içeriğini tartışırken, sonra siyasetçiler aralarında polemik konusu yaptı. Şimdi ise belgelerin sızdırılmasının maksadı, niye sızdırıldığı ve kimlerin hedef alındığı tartışılmaya başlandı. ABD büyükelçilerinin kendi Dışişleri Bakanlığına diplomatik dile hiç de uygun olmayan ifadelerle gönderdiği ve görevli olduğu ülkenin yetkilileri hakkındaki sözlerinin sızdırılmasına göz yumulmasının altında yatan sebepler irdeleniyor. Şu ana kadar belgede ismi geçen kişilerin birçok şeyi yalanlamamalarına rağmen belgelerin daha büyük çoğunluğunun yayınlanması endişeli bekleyişe sebep oluyor. Yayımlananlar arasında en fazla belgeye sahip ülkelerden biri olan Türkiye’de iç politikaya etkisi ilk günlerde liderlerin karşılıklı birbirlerini suçlamasına kadar gitti. Karşılıklı sert açıklamalardan sonra hem AKP, hem de CHP bir komisyon kurmaya karar verdi. AKP’nin yetkili organları belgelerin gerek Türkiye’de gerekse de uluslar arası mahkemelerde hukukî yönlerini araştırmaya başladı. Başbakan Erdoğan, ilk değerlendirmesinde, “Eteklerindeki taşları döksünler bir bakalım” demişti. Sonrasında “Bunun muhatabı öncelikle Amerika Birleşik Devletleri’dir. ABD, diplomatlardan hesap sormalıdır” noktasına geldi. Peşinden Cumhurbaşkanı Gül, “Bazı şeyler sanki süzgeçten geçiriliyor. Bir sistematiği olduğu kanaatindeyim. Burada bir amaç varmış gibi geliyor bana” demesinin üzerinden birkaç gün geçtikten sonra, “Wikileaks tuzağına Türkiye’de kimse düşmesin. Çok yanlış olanlar da yakışıksız olanlar da var. Bu da o diplomatların çapını gösterir, o kadar. Bu tamamen ABD’nin sorunu” deme noktasına geldi. Yani belgeler açıklandıkça ilk anda yapılan açıklamalar sonra sakin kafayla düşünüldüğünde sızdırmanın arkasındaki niyetler bir bir ortaya çıkıyor. Bu yüzden de sıcağı sıcağına yapılan açıklamalar bazen yanlış olabiliyor. Doğru değerlendirme yapmak için fotoğrafın tamamının görülmesinin gerekeceği ortaya çıktı. Çünkü sızan belgelere bakıldığında, esas tartışma çıkaran belgelerin Türkiye, İran, Suriye, Irak, Azerbaycan’la ilgili olması, diğerlerinin liderlere takılan lâkaplarla magazinleştirilmeye çalışıldığı gün gibi ortaya çıkıyor. Bölgesel bir mühendisliğin işaretleri görülebiliyor. ««« Görülen o ki, site yöneticilerinin azar azar, tartıştıra tartıştıra, belki de bazı yerlere hizmet ettire ettire sızdıracağı belgeler hem dünyanın, hem de Türkiye’de iç siyasetin gündemini meşgul etmeye devam edecek. Bakalım daha neler çıkacak. Bütün belgeler açıklanabilecek mi? Yoksa süzgeçten geçenler açıklandıktan sonra değişik bahanelerle yayın durdurulacak mı? İşte asıl o zaman hangi amaca hizmet ettiği ortaya çıkacaktır. Öte yandan şunu da belirtmek gerekir ki, dünya üzerinde oynanan oyunların ve dönen dolapların ipliğinin pazara çıkarılmasından daha önemli bir hadise olamazdı. Gönül ister ki bundan sonra açıklanacak belgeler bizleri yanıltsın ve dünyada sahnelenen küresel oyunun aktörlerini ve bunların dehşetli hilelerini deşifre etsin. Olayın böyle bir mecraya kayacağına pek ihtimal vermesek de, temennimiz budur. İşte asıl o zaman, bu belgelere “belge” denebilir… 04.12.2010 E-Posta: [email protected] |