Süleyman KÖSMENE |
|
Bir Ramazan sünneti: Teravih namazı (2) |
Necati Bey: “Teravih namazı hakkında bilgi verir misiniz? Oruç tutamayanlar teravih namazı kılmalılar mı? Teravih namazı sünnette kaç rekâttır? Yirmi rekâttan daha az da kılınır deniyor; bu doğru mudur?”
Dünden devam: Teravih namazı iki rekâtta bir selâm verilince akşam namazının sünneti gibi kılınır. Dört rekâtta bir selâm verilerek kılınırsa yatsı namazının ilk sünneti gibi kılınır. Yani ilk oturuşta “et-Tahıyyâtü” ile birlikte “Salâvâtlar” da okunur. Üçüncü rekâta kalkıldığında ise “Sübhâneke” okunur ve “Eûzü Besmele” çekilir. Teravih namazının bir kısmı kılındıktan sonra câmiye gelen bir kimse önce kendisi yatsı namazını kılar; sonra imama, bulunduğu rekâtta uyar. İmamdan sonra teravih namazının kalan rekâtlarını kendisi tamamlar. Teravih namazını çok yavaş kıldırarak cemaati yormak ve sıkmak uygun olmadığı gibi, tadil-i erkâna riâyet etmeyecek derecede çok acele de kıldırmamalıdır. Teravih namazının kaç rekât olduğu meselesine gelince… Namazın rekât sayısı üzerinde değil, keyfiyeti üzerinde yoğunlaşmamızın ve onu gücümüzün yettiği kadar sırf Allah rızası için kılmamızın önemini gözden uzak tutmamalıyız. Mühim olan Allah’ın huzûrunda Allah’ın rızâsı için kıyâma durmaktır. Ramazan gecelerinde sırf Allah rızâsı için ve sevabını Allah’tan umarak namaz kılanların mağfiret olunacağının da müjdelenmiş olması1, bu gecelerde kılınan terâvih namazlarının hayatımızın mânevî akışında ne büyük bir mihenk teşkil ettiğini açıkça ortaya koyar. Nitekim Peygamber Efendimiz’in (asm) Ramazan gecelerinde üçü vitr namazı olmak üzere toplam on bir rekât namaz kıldığını haber veren Hazret-i Âişe vâlidemiz’in (ra) şu bilgi notu önemlidir: “Öyle bir dört rekât kılardı ki, o rekâtlar güzel mi güzel, uzun mu uzun! Sonra dört rekât daha kılardı. O öyle bir dört rekât idi ki, yine eşsiz güzel ve uzun olurdu.” 2 Peygamber Efendimiz (asm) Ramazan gecelerinde nâfile namaz kılmaya teşvik buyurmuş, kendisi de bazen halkın içine çıkarak bu namazda bizzat öncülük ve imamlık etmiştir. Kendisinin cemaatle beraber sekiz rekât kıldığı, sonra da ashabı evlerde nafile namaz kılmaya yönlendirdiği rivayetleri kuvvetlidir. Öyle ki Ashab-ı Kiram daha sonra evlerine çekiliyorlar ve namaz kılmaya devam ediyorlardı. Evlerinden sokaklara arı vızıltısı gibi sesler taşıyordu. Allah Resûlü (asm) bu namazın tamamını-–şimdi bizim kıldığımız gibi düzenli olarak—her gece cemaatle kıldırmamasını ise, “Üzerinize farz olur da, güç gelir diye korkarım” 3 sözleriyle açıklamıştır. (Bir Peygamber’in (asm) ümmeti üzerindeki şefkatini bundan daha güzel ne gösterebilir?) Hazret-i Ömer (ra) döneminde teravih namazları yirmi rekât olarak camilerde düzenli bir şekilde kılınmaya başlanmış ve bu konuda icma meydana gelmiştir. İmam-ı Azam (ra) der ki: “Teravih namazı sünnet-i müekkededir. Hazret-i Ömer (ra) onu kendi kafasından yirmi rekâta çıkarmış değildir. Bu yolda bir bid’ât de ortaya koymuş değildir. Verdiği hüküm, kendi düşüncesinin bir ürünü de değildir. Hazret-i Ömer’in (ra) bu hükmü, Hazret-i Peygamber’in (asm) kendisine verdiklerine ve Asr-ı Saadet’teki uygulamalara dayanmaktadır.” 4 Netice itibariyle, teravih namazını, tadil-i erkânı bozacak ölçüde hızlı kıldırmak câiz değildir. Fakat yavaş kıldırarak halka zorluk göstermek de uygun değildir. İkisinin ortası bir yol izlenerek; tadil-i erkâna riâyet etmek şartıyla, diğer namazlara nisbeten hızlıca kıldırılması, İslâm’ın re’fetine ve şefkatine daha uygundur.
Dipnotlar: 1- Müslim, Salât, 173. 2- Buhârî, Teheccüd, 592. 3- Müslim, Salât, 178;Buhârî, Salât, 411. 4- Cezîrî, İ. Fıkhı, 1/462. 23.08.2010 E-Posta: [email protected] |