Faruk ÇAKIR |
|
Hakkı tutup kaldırmak |
Merhum Mehmed Akif’in çok bilinen şiirlerinden biri de “Zulmü alkışlayamam” adlı olanıdır. Çoğu zaman siyasetçiler de bu şiirden alıntılar yaparak konuşmalarını süslemeyi tercih ederler. Şiirin bir bölümü şöyledir: “Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim/ Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!/ Adam, aldırma da geç git, diyemem aldırırım./ Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!” Ne pahasına olursa olsun “Hakkı tutup kaldırmak” her kişinin değil, ‘er kişi’nin işidir. Bu noktada en çok dikkat etmesi gerekenler de, milletin örnek aldığı kişiler olmalıdır. Başta ilâhiyatçılar olmak üzere bütün ‘aydın’ların sorumlulukları olduğu ortadadır. Şunu rahatlıkla söylemek mümkün: Cemiyette ‘önde ve öncü’ olanlar üzerlerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirmiş olsa; pek çok sıkıntıyı aşabiliriz. Böyle yapıp, gerektiğinden bedel ödemeyi göze almayan ve bunun yerine ‘Cibali Baba’ gibi davrananlardan herkes şikâyetçi. Meselâ, milyonları mağdur eden başörtüsü yasağı konusunda, bütün ilâhiyatçılar bir araya gelip gür bir ses ile “Hayır, bu uygulama kökten yanlıştır” diyebilmiş olsaydı, kanunsuz yasak bugüne kadar devam edebilir miydi? Tabiî ki bu sadece bir örnek. Başka konularda da ilâhiyatçıların yapabileceği çok şey var, ama ne hikmetse bu yapılamıyor. Türkiye’yi idare edenler zaman zaman “Şu kadar camimiz var, kimsenin camiye gitmesine mani olunmuyor. O halde, susun!” anlamına gelecek beyanlarda bulunuyorlar. Bu beyanlara karşı ilk itiraz ilâhiyat camiasından gelmesi gerekirken, belki de en son onlardan itiraz sesleri yükseliyor. Daha sarsıcı olan konular da var. Meselâ, başlı başına din eğitimi vermek için kurulan ilâhiyat fakültelerinde bile başörtüsü yasağı uygulanırken, aynı fakültelerde öğrencilere “Kur’ân başınızı örtmeyi emrediyor” diyen çok sayıda profesör, bu kanaatini medyaya karşı, Türkiye’yi idare edenlere karşı seslendirmedi! Mutlaka onların da kendilerine göre ‘mazeret’leri vardı, ama o ‘mazeret’leri dünyada kabul edilse bile ‘ukbâ’da kabul edilir miydi? Pek çok kişinin gönlünden geçenleri “Özerk Diyanet Evkaf Sendikası” Genel Sekreteri Abdurrahim Çelik seslendirmiş. Çelik, müftülüklerde sendika ve menfaat odaklaşmalarına kesinlikle müsaade edilmemesi gerektiğini belirterek; müftülere, hakkın hatırını her hatırın üstünde tutmaları ve siyasîlerin hatırına kurban etmemeleri çağrısında bulunmuş. (Yeni Asya, 28 Temmuz 2009) “Hakkın hatırını her hatırın üstünde tutmak” çok önemli ve temel bir mesele. Elbette ki bunu sadece ve illâki ilâhiyatçılar, müftüler ve vaizlerin yapması gerekmiyor. Öncelikli olarak onların yapması gerekir, ama keşke bütün memurlar ve amirler bunu başarabilse. Hakkın hatırı âli ve yüksek tutulabilse ‘zalim’ler bunca insafsızlıklara imza atabilirler miydi? Bu çağrıyı her an göz önünde tutmak ve hatırlamak durumundayız. Hakkın hatırı âli tutuldukça, bilmeyenler susacak, bilenler konuşmaya başlayacak; neticede hak yerini bulacak. İn- şallah. 29.07.2009 E-Posta: [email protected] |