"Gerçekten" haber verir 10 Mart 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formuİletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

M. Latif SALİHOĞLU

İki darbe arası muhtıra



Esasen Demokratlara karşı yapılan ve bu partinin tabana oturmuş, millete mal olmuş potansiyelini de bölüp parçalamayı hedef alan 1960 darbesinin siyasî etkileri 1965'e kadar devam etti.

1965'te yapılan genel seçimlerde ise, Demokratlar yeniden toparlandı, güçbirliği yaptı ve DP'nin yerine kurulan AP'yi tek başına iktidara getirdi.

Seçimlere altı parti katılmasına ve özellikle MP, YTP ile CKMP'nin Demokrat oyları bölme yönündeki canhıraş çabalarına rağmen, oyların yüzde 52.8'ini alan Adalet Partisi, Meclis'teki 450 sandalyeden 240'ını kazanarak tek başına iktidara geldi. (134 sandalye kazanan rakip parti CHP ise, yüzde 28'lerde kaldı.)

Bu tablo, dört yıl sonra (1969) yapılan genel seçimlerde de pek değişmedi. Tablonun değişmemesi ve Demokratların iktidarda kalmaya devam etmesi, iç ve dış ifsat komitelerini yeniden rahatsız edip harekete geçirdi.

1971'in 9 Mart'ında ordu içinde darbe hazırlığı yapan bir cuntanın varlığı ortaya çıktı. Emir–komuta zinciri dışında gelişen "9 Mart Cuntası"nın deşifre edilmesi, ne yazık ki, tehlikenin bertaraf edilmesine yetmedi.

12 Mart'ta, bu kez emir–komuta hiyerarşisine uydurulmuş bir cunta hareketi ortaya çıktı ve bu cunta, milletin hür iradesiyle iktidara gelmiş olan Adalet Partisi hükümetini hedef alan çok sert bir muhtıra verdi.

Kuvvet komutanlarının imzasını taşıyan bu tehdit yüklü muhtıranın sonunda, hükümet açık bir şekilde istifaya dâvet edildi ve şayet hükümet istifa edip gitmezse, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin darbe yaparak yönetime el koyacağı gayet açık bir dille ifade edildi.

O tarihte Başbakan olan Süleyman Demirel, "parlamentonun açık tutulmasının daha doğru olacağı" inancıyla hareket etti ve Köşk'e hükümetin istifasını sundu.

Böylelikle, Türkiye yeni bir siyasî buhranın, yeni bir hükümet krizinin içine sokulmuş oldu. Ardından sıkıyönetim ilân edildi.

Ara ve kara rejimin kol gezdiği Türkiye'de, bu tarihten sonra anormal gelişmeler birbirini takip etmeye başladı.

Aynı hengâmede mahkemece kapatılan Millî Nizam Partisinin lideri Erbakan yurt dışına kaçtı. 1973 seçimlerine kadar yurt dışında kalan Erbakan, bu tarihte yapılan genel seçimlerde daha etkili bir rol üstlenmek üzere yeniden Türkiye'ye dâvet edildi.

Hatta, bu dâvetin arka planında AP'ye gidecek oyların bölünmesini isteyen CHP lideri İsmet Paşanın bulunduğu ve aracı olarak da iki generalin (Turgut Sunalp ve Muhsin Batur) görevlendirildiği hususu defalarca yazılıp ifade edildiği halde, bunların hiçbiri tekzip edilmedi.

Evet, ne yazık ki, Necmettin Erbakan'ın aktif ve etkin bir şekilde siyasete girdiği bu tarih, Demokratlar açısından âdteta bir milat oldu.

Zira, Erbakan'dan önce (EÖ) hür ortamda yapılan bütün seçimleri kazanan ve tek başına iktidara gelen Demokratlar, 1973'ten (ES) bugüne (2007–09) kadar yapılan seçimlerden hiçbirini aynı ölçekte kazanamadı ve Demokratlar bir daha da tek başına iktidar şansına sahip olamadı.

1973'te ortaya çıkan yeni tablo

Demokratlar, 1973 seçimleri esnasında deve dişi gibi adamların partisiyle karşı karşıya kaldı ve tarihinin en çetin mücadelesini vererek oyların yüzde 30'unu zor belâ alabildi.

CHP'nin başında ise, "M. Kemal'in solcusu" olan İsmet Paşanın halefi Bülent Ecevit vardı. Siyasette çok şiddetli bir "Ecevit rüzgârı" esiyordu. CHP bu seçimde oyların yüzde 33'ünü alarak birinci oldu.

Üçüncü sıradaki parti, "M. Kemal'in sağcısı", rahmetli Menderes'in başını yiyen eski cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın vargücüyle desteklemiş olduğu Demokratik Parti, genel oyların yüzde 11,9'unu aldı.

Dördüncü sırada, "M. Kemal'in fedâisi" Fevzi Paşanın ilk başkanlığını yaptığı dinci Millet Partisinin misyonunu üstlenmiş olan Erbakan liderliğindeki Millî Selamet Partisi vardı. MSP, oyların yüzde 11.8'ini alarak toplam 48 milletvekilliğini kazandı ve Meclis'te de "anahtar parti" konumuna yükseldi.

Türkiye, bu tarihten başlamak üzere tâ 1980 darbesine kadar hep azınlık ve koalisyon hükümetleri ile idare edildi.

Siyasette ihtilâf ve bölünmelerin gitgide şiddetlendiği 1977 seçimleri ise, ortaya çok daha vahim görünen bir tablo çıkardı.

En büyük vahâmet, komünist kuvvetin ele geçirmiş olduğu CHP'nin iktidara en yakın parti haline gelmiş olmasıydı. Oyların yüzde 42'sini kazanan ve 450 sandalyeden 213'ünü kazanan bu parti, şayet tek başına iktidara gelecek ols a, komünist kuvveti o partinin kanadı altında bu vatana rahatlıkla hakim olabilirdi.

Evet, CHP, 1977'den önce olduğu gibi bu tarihten sonra da, yani ömrünün hiçbir devresinde bu orandaki bir güce sahip olabilmiş değil.

Dolayısıyla, tehlike had safhaya çıkmış olmasına rağmen, bilhassa Nur Talebelerinin o seçimde yurt genelinde seferber olarak Adalet Partisine (% 37) destek çıkması ve oyların daha bölünmesine mani olması sebebiyle, o azim tehlike de büyük ölçüde bertaraf edilmiş oldu.

Bu tarihten iki yıl sonra, yani 14 Ekim 1979'da Türkiye bir "ara seçim" gerçeğini yaşadı ki, dillere destan bir hadiseydi. Yeniden toparlanan AP, genel oyların yüzde elliden fazlasını alarak bir azınlık hükümetini kurdu.

Bu hadiseden hemen sonra, tam iki senedir ülkeyi kasıp kavuran Ecevit'in sebep olduğu yokluk ve kuyruklar son bulmaya yüz tutarken, Türkiye, bir yandan da genel seçimlerin sath–ı mailine girmiş oldu. Siyasetin Meclis'te kilitlenmesi ve nafile cumhurbaşkanı seçimi turlarının yüzden fazla tekrarlanması, genel seçimleri kaçınılmaz kılmıştı.

Seçim olması halinde ise, Demokratların toplandığı ve yeniden kenetlendiği AP'nin bir kez daha tek başına iktidara gelmesi garanti görünüyordu.

İşte, bu açık realiteden ürken ve şiddetle rahatsız olan müfsitler, yeniden darbe hazırlıklarına başladı ve nihayet 1980 (12 Eylül) darbesini gerçekleştirmiş oldu.

10.03.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.03.2009) - Darbeli siyaset

  (07.03.2009) - Siyasette efsane isimler

  (05.03.2009) - Siyasetteki büyük vazife

  (04.03.2009) - Demokratlara iki müthiş darbe

  (03.03.2009) - Yarma harekâtı

  (02.03.2009) - Dostlarla siyasetteki yol ayrımı

  (28.02.2009) - İlk icraat, ezanın serbest oluşu

  (26.02.2009) - İnönü, kurduğu tuzağa düştü

  (25.02.2009) - Namuslu seçim sistemi

  (24.02.2009) - Demokrasiye kerhen geçiş

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır

Kurumsal Linkler:
Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl

Reklam Linkleri:
Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla