Hamas’ın Gazze’yi ele geçirmesinden sonra taraflar arasında müthiş bir siyaset savaşı baş gösterdi. Siyaset savaşı zımninde büyük bir soğuk ve psikolojik savaş yürütülüyor. Abbas Hamas’ı tecrit edebilmek için dünyayı arkasına almaya çalışıyor. Bir taraftan bütün diyalog yollarını kapatarak Batı Şeria olarak da Gazze ve Hamas’ı tecrit etmeye çalışırken, diğer taraftan da uluslararası bir konferansla Hamas’ın tecridini daha pekiştirmenin ve genişletmenin yollarını arıyor. Meydan savaşından sonra taraflar arasında büyük bir psikolojik savaş hüküm sürüyor. Bu bağlamda, Abbas Hamas’ın kendisine karşı bir suikast girişimi planladığını, ama bunun başarısız olduğunu iddia ediyor.
Hamas da suçlamada ondan geri kalmıyor. Hamas, Fetih’in Gazze Şeridi’ni terk etmesinin ardından işkence merkezi olarak faaliyet gösteren el Münteda’yı basan İzzettin Kassam birliklerinin burada çok gizli belgeleri ele geçirdiklerini duyurdu. Bu belgelere göre Arafat’ı İsrail işbirliği içinde Mahmut Abbas’ın güvenlik şefi Muhammed Dahlan zehirlemiş. Bununla birlikte Arafat’ın zehirlenmesini doğrudan Mahmut Abbas’a yükleyenler de var. Sözgelimi, İçişleri Bakanlığının eski sözcülerinden Halid Ebu Hilal de miting alanında gazetecilerin sorularına karşı, ‘’Ebu Mazen’i (Mahmud Abbas) cumhurbaşkanı olarak kabul etmediğini” ilân etti. Ebu Mazen’in Filistin lideri Yaser Arafat’ı zehirlediğini öne süren Ebu Hilal, ‘’Ebu Mazen, Yaser Arafat’ı öldürüp cumhurbaşkanlığını aldı’’ diye konuştu. Bu anlamda galiba El Münteda’nın basılması biraz da 1980 yılında Tahran’da üniversite öğrencilerinin Amerikan elçiliğini basmalarını hatırlatıyor. Bununla birlikte suçlamalar dakik değil, çelişkiler var.
***
Mahmut Abbas’ın Hamas ile ilgili ‘Onlar Gazze’de karanlık imparatorluğu kurmak istiyorlar’ ifadesi aslında tam da Cheney’in kullanabileceği türden bir ifade. Bu bağlamda Hamas Abbas’ı hainlik ve işbirlikçilikle suçluyor. Onun ötesinde Olmert, 16 Haziran tarihinde Gazze’de Abbas yönetiminin çökmesini SLA olarak anılan Güney Lübnan Ordusu’nun çökmesine benzetmiş. Bu bağlamda Güney Lübnan Ordusu’nun Lideri Antuvan Lahd ile Abbas arasında simetri kurulmuş olunuyor. Bunun ötesinde bu noktada, Özal’ın bir sözünü hatırlamak tam yerinde olur. ‘Üç kişiyi tanımazdım, tanıştırıldım’ demiştir. Mesut Yılmaz, Bedrettin Dalan ve Vural Arıkan’ı kastettiği söylenir. Bununla Abbas arasında ne münasebet var, sorusunun cevabı da ilginç. Zira Arafat tecrit edildiği günlerde kendisinden, illa kendisinden başbakanlık makamını ihdas etmesi ve buraya da Mahmut Abbas’ı ataması istenmişti. Bu anlamda uluslararası çevrelerin adamı olarak Abbas başbakanlığa getirilmişti. Abbas da Hamas’la ilişkileri kestikten sonra başbakanlığa yine kendisi gibi birisini getirdi: Selam Feyyaz. Bununla birlikte olayların bu merhaleye gelmesinde Hamas’ın da payı ve kabahatı var. İkinci İntifada sırasında silâh kullanması ve ardından da Abdulaziz Rantisi gibilerin çekincelerine rağmen İsmail Haniye gibi isimlerin seçimlere katılma ve iktidar arzuları Filistin’i bu hale getirmiştir.
Haniye gibiler Hamas’ı yanlış istikamete sürüklemişlerdir. Bu seçenekler baştan sona yanlış olmuştur ve bunun sonucunda zaten İsrail tarafından fiziken iki parçaya bölünen Gazze ve Batı Şeria bir de kendi çocukları tarafından bölünmüştür.
***
Filistinliler arasında kavgada haklı veya haksız tarafın çok önemi yoktur. Bu ayrıntıdan ibarettir. İzafî bir durumdur. Fetih veya Hamas açısından gerçek düşmanın hatırlanması halinde taraflar arasında diyalog kapısının yeniden aralanmaması için hiçbir sebep yoktur. İsrail karşısında iç mücadeleye girmek ve yöntem meselesi yüzünden bölünmek veya parçalanmak anlamsızdır ve izafîdir. Burada Hamasçı olmanın Hamas’a veya davasına da hiçbir yararı yoktur. Hakkaniyetçi olmak belki Hamas’a da hizmettir. Burada onurlu ses olarak nitelendirebileceğimiz Carter: “Stop favoring Fatah over Hamas’ yani Hamas üzerine Fetih’i tercih etmeyin diyerek Batılı ülkelere sesleniyor. Evet Filistin’in ve bölgenin ve ondan öte insanlığın selâmetini istemek bunu ve yapıcı olmayı gerektirir. Aynı paralel de Hamasçılardan da ‘Hamas Fetih kavgası beyhudedir. Bu tarz tercihleri reddediyoruz’ demeleri beklenir. Aksi halde dâvâ adına kabile kavgasına taraf olurlar. Kilitlenmeye hizmet etmiş olurlar. İmam-ı Şafii’nin güzel bir sözü var: ‘Benim münazaram nasihat bâbındandır. Kimseyle üstünlük denklemine dayalı bir mübarezem veya münazaram yoktur” der. Burada klişeler üzerinden yürütülen mücadele sen ben kavgasından başka bir şey değildir. Ne Hamas, Hamas olduğu için yaptıkları mutlak doğrudur ne de Fetih, Fetih olduğu için mutlak hatalıdır. Yanlışı çözecek zıtlaşma değil hakkaniyet içinde bulunmak ve onun ötesinde de dâvâ için feragatten kaçınmamaktır. Düğümün çözümü budur. Dâvâ şahısların, isimlerin ve klişelerin üzerindedir.
22.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|