“Her nefis ölümü tadıcıdır.”1
Her cenaze vesilesiyle özellikle hatırladığımız bu âyet-i kerime meâli açıkça gösteriyor ki, ölüm yokluk değil, hiçlik değil. Ölüm tadıldığına göre onu tadan kişi hayatta, yaşamakta, ama farklı bir boyuta girdiği için biz fark edemiyoruz.
Peki, nedir ölümün bizden istediği?
Ölümle dünya hayatı sona erer, ahiret hayatı, yani sonsuz hayat başlar ve biz dünyada yaptıklarımızın karşılıklarıyla yüzyüze geliriz orada. Âyetin devamında yer alan, “Amellerinizin karşılığı ise kıyâmet gününde size eksiksiz verilecektir” cümlesi yaptığımız hiçbir hareketin karşılıksız kalmayacağını bildiriyor. Zerre miktar şer,—tabiî tevbe edilmemişse cezasını,—zerre kadar iyilik mükâfatını görecek. Sonuçta eğer işlediklerimiz bizi Cehennem ateşinden kurtarıyorsa akıllıca hareket etmişiz demektir. Çünkü kurtuluşa ermekteyiz. Âyetin devamında da bu gerçeğe, “Her kim Cehennem ateşinden uzaklaştırılıp Cennete konulmuşsa, işte o kurtuluşa ermiştir” buyurularak dikkat çekilir.
Peki, ya dünyada uğraşıp didinmelerimiz, peşinden koşup durduklarımız? Ne olacak bunlar? Neticesiz mi kalacak? Orada hiç işe yaramayacak mı?
Eğer bunlar bizi Cehennemden kurtulmamıza, Cennete girmemize vesile oluyorsa kazançlıyız demektir. Eğer Cehenneme götürecekse, boşa kürek salmışız. O zaman dünya hayatı bizi aldatmış olur. “Dünya hayatı ise aldatıcı bir menfaatten başka birşey değildir”1 buyurularak bu gerçeğe dikkat çekilmiyor mu?
Allah namına yapılan her hareket orada işe yarar. Başta iman, ibadet, güzel ahlâk olmak üzere her türlü iyilik gerçek sermayemiz.
Yazık etmemeli insan kendine. Ölümü bir “şeb-i arus,” yani düğün gecesi olarak gören Hz. Mevlânâ insanın ne zaman kendine yazık ettiğini şöyle anlatır:
“Öldüğüm gün tabutum yürüyünce bende bu dünya derdi var sanma. Bana ağlama. ‘Yazık yazık, vah, vah’ deme. Şeytanın tuzağına düşersen, ‘Vah vah’ın sırası o zamandır. ‘Yazık, yazık!’ o zaman denir.
“Cenazemi gördüğün zaman, ‘Ayrılıp gitti, mahvoldu!’ deme. Benim buluşmam, görüşmem o zamandır.
“Beni mezara koyunca, ‘Elveda’ demeye kalkışma. Mezar Cennet topluluğunun perdesidir.
“Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret. Güneşle aya batmaktan ne zarar gelir ki?
“Sana batmak görünür, ama o doğmadır, parlamadır. Mezar hapis görünür, ama canın hapisten kurtuluşudur.
“Yere hangi tohum ekildi de bitmedi? Niçin insan tohumuna gelince bitmeyecek, yetişmeyecek zannına kapılıyorsun?”
Dipnotlar:
1- Âl-i İmran Sûresi: 185.
22.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|