Cevher İLHAN |
|
“Paket”in kapsamı genişletilmeli… |
“Anayasa değişikliği paketi”paketinde önemli düzenlemeler var. Başta 12 Eylül darbesinin ve darbe döneminin hesâba çekilmesini engelleyen “Geçici 15. madde”nin kaldırılması, Yüksek Askerî Şûra kararlarına yargı yolunun açılması ve askere sivil yargı yolu açılması, demokratikleşmeye dair geç kalınmış değişikliklerin başında bulunuyor. Özellikle Anayasa Mahkemesi’nin yapısının değiştirilmesi, siyasî yasakların beş yıldan üç yıla indirilmesi, “ombsdusman” kamu denetçiliğinin kurulması, memur ve kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı tanınması, disiplin kararlarının yargı denetimine tabi tutulması da AB’nin öteden beri istediği gerekli düzenlemelerin arasında yer alıyor. Bunun yanısıra, Anayasanın “kanun önünde eşitlik” ilkesine dair değişikle “devletin, kadınlarla erkekler arasındaki eşit hakları yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü olduğu” ve “bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı yorumlanamayacağı” ibâreleri de olumlu. Ayrıca Anayasanın, “özel hayatın gizliliği” ve “herkesin kendisi ile ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olması”nı öngören hükümler, herkesin kabulü. Anayasa’daki “seyahat hürriyeti”nin sınırlandırılmasının “hâkim kararına bağlanması” ile “âilenin korunması”na “çocuk hakları”nın eklenmesi de belirli değişikliklerden... Ne var ki “demokratikleşme” ve “AB’ye uyum” vaadiyle hazırlanan “paket”te ciddî açmazlar ve eksiklikler var. “Ne kadarı düzeltilirse iyi”; lâkin demokratikleşmenin olmazsa olmazlarının başında sayılan düzenlemeler oldukça eksik…
ŞEKLÎ DEĞİŞİKLİKLER… AB’nin bütün “ilerleme raporları”nda ve Türkiye’nin taahhüd ettiği “katılım ortaklığı belgesi”nde “ulusal program”da verilen sözlere rağmen özellikle siyasetin demokratikleşmesine dair doğru dürüst bir tâdilat yok. “Paket”te, siyasî partilerin malî denetimini Sayıştay’ın yapması ile partilere kapatma davası açılmasına Meclis’te oluşturulacak bir komisyon kararıyla kalınmış. Oysa siyasî sistemin demokratikleşmesi için öncelikle siyasî partiler ve seçim kanununun AB standartlarına göre düzeltilmesi icâb ediyor. Siyasî partileri genel merkez ve lider sultasından kurtaracak hâkim nezâretinde önseçim şartı ve “tercih sistemi” konulmadığı gibi, temsilde adaleti sağlayacak ve AB’de en fazla yüzde 5’le sınırlandırılan “seçim barajı” da getirilmemiş. Daha önce olduğu gibi yine yüzde 40’ı aşan seçmen irâdesini Meclis dışında tutacak günübirlik sathî siyasî hesaplarla ülke genelindeki “yüzde 10 barajı”na devam ediliyor. Seçilenler, genel başkanların iki dudağı arasından çıkacak lâfa ve genel merkezlerin insafına bırakılıyor… Demokratikleşme ve “açılımlar”a dair onca iddialara karşılık, siyasî partiler ve seçim yasası düzeltilmemiş. Dahası Başbakan Erdoğan’ın daha önce defalarca deklâre ettiği “100 Türkiye milletvekilliği”nden de cayılmış… AB müktesebatı değil, Erdoğan’ın “Türkiye seçim barajının indirilmesine hazır değil” görüşü esas alınmış. Sâdece propaganda bitiminin gün bitiminden sonra iki saat uzatılması, bilboardlara afiş süresinin 20 günden 30 güne çıkarılması, oy zarflarının büyütülmesi, her seçim çevresinin ayrı renkte olması, vatandaşların evlerine poster asabilmesi ve sandıkların tahta yerine plâstik ve şeffaf olması gibi bazı şeklî değişiklerle kalınmış… HİÇ OLMAZSA… Keza baştan beri “dokunulmazlıklar”ın AB ülkelerindeki gibi “kürsü dokunulmazlığı”yla sınırlandırılmasına soğuk bakan siyasî iktidarın en azından son dakika sürprizi ile kısmen de olsa bu hususu “paket”e koyması bekleniyordu. Fakat “değişiklik paketi”nde “dokunulmazlıklar”a da hiç dokunulmamış. Bu konudaki AB kriterleri yerine getirilmemiş… Yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun üye sayısının geniş tabanlı temsil esasına göre arttırılmasına karşılık, hiçbir AB ülkesinde benzerine rastlanmayan, ara rejimlerden kalma Adalet Bakanı ve müsteşarının kurulda bulunması yanlışında ısrarla, “yargı reformu”nun önüne takoz konulmakta. Gereksiz tartışmalara ve gerginliklere sebebiyet verilmekte. “Değişiklik paketi”ni kamuoyuna sunan Başbakan Yardımcısı Çiçek, “AB normlarının gerçekleşmesi için çalıştık” deyip uzlaşma arayışından bahsediyor. Buna mukabil Başbakan, “Gerginlik olmasın diye AB kriterlerini bile ölçü almadık” diye konuşuyor. Gerçek şu ki yürürlükteki 28 yılda 16 kez 100’e yakın maddesi değiştirilen 12 Eylül ihtilâli Anayasası”, kısmî yarım-yamalak değişikliklerle demokratikleşmiyor. Ama yine de zararın neresinden ve ne kadarından dönülse kârdır. Bundandır en azından ele alınan hususlarda, yapılacak değişikliklerde, problemi çözecek, demokratikleşme ve özgürlükleri sağlayacak, siyaseti demokratikleştirecek kapsamda olmalı… Hiç olmazsa bu fırsat iyi değerlendirilmeli.
24.03.2010 E-Posta: [email protected] |