Faruk ÇAKIR |
|
Her gazeteye iki mescid! |
Türkiye’deki İslâmî gelişmelerden eskiden beri memnun olmayan bir grup, her fırsatta bu yöndeki gelişmeleri karalamayı kendilerine meslek edinmiş durumda. Ne var ki, “zamanın en iyi müfessir olduğu” her geçen gün biraz daha iyi anlaşılıyor. Sabah Gazetesi, çalışan personelinin ihtiyacını düşünerek; alkışlanacak bir adım atmış ve gazete binasına bir ‘mescid’ açmış. Bazıları bu adımı içlerine sindirememiş. Onlara göre “Nasıl olur da Sabah gibi bir gazetede mescid açılabilir”miş? En başta şunu ifade edelim: İhtiyaç duyulan her yerde, bir değil ikişer mescid açılmalıdır! Bu ‘her yer’e; akla gelebilecek ‘her yer’ dâhildir. Okullarda, iş yerlerinde, alış veriş merkezlerinde, otellerde, motellerde, tren istasyonlarında, kışlalarda (evet, cami olmayan kışlalarda) vesair yerlerde mutlaka mescid olmalıdır. Şunu herkes kabul etmelidir ki, ibadet etmek bir ihtiyaç olduğuna göre; ‘mekân’ da gereklidir. Elbette yeryüzü bir mesciddir ve namaz kılmak için illâ da bir ‘mescid’ gerekmez. Sokakta da, tarlada da namaz kılınabilir. Ama günümüz şartlarında her yerde mescid olması daha uygundur. Aksi hâlde, ‘Sokakta namaz kıldı’ diye insanlar itham edilir! Sabah Gazetesi binasında bir mescid açılmasına Akşam Gazetesi yazarından da destek geldi. (Acaba ‘Sabah’ ve ‘Akşam’ isimlerinde bir tevafuk var mıdır?) Yazar Nagehan Alçı, yazısında Yeni Asya’yı unutmuş olmakla beraber medyadaki ‘mescidi olan’ ve ‘mescidi olmayan’ gazeteleri sıraladı. Sonunda da “Dilerim bizim gazete de onu izler!” diyerek kendi gazetelerinde bir mescid açılması gerektiğini, idarecilerine hatırlattı. İşte hadise budur: Namaz kılmak isteyenler için ihtiyaç olan ‘mescid’lerin açılmasına herkes destek vermelidir. Bu tavrından dolayı Nagehan Hanımı tebrik ediyoruz. Alçı’nın yazısından öğreniyoruz ki, bazı Akşam çalışanları ‘bodrum kattaki boşluklarda’ namaz kılabiliyormuş. Buna karşılık, Doğan Grubu gazetelerinde mescid yokmuş ve bu durumu “Yok ve bundan gurur duyuyoruz. Biz çağdaşız!” tonu ile savunuyorlarmış. Söz, Doğan Grubuna geldiğine göre ‘komşu’ olarak şunu söylemek durumundayız: Yeni Asya’da ‘mescid’imiz var ve şükürler olsun ki bu mescidde ‘Cuma namazları’ da kılınıyor. Memnuniyetle belirtmek gerekir ki, ‘komşu’muz olan Hürriyet çalışanlarından da Cuma namazına gelenler var. Tabiî ki burada şaşılacak bir durum yok. Her işyerinde namaz kılanlar var ve olması da tabiîdir. Arzu eden herkes Cuma’sını, bayramını ve vakit namazlarını kılar. Peki, Cuma namazını kılan bu arkadaşlar, iş yerindeyken vakit namazlarını niçin kılamasın? Resmîyette bir ‘mescid’ yok ise de, mutlaka bu ‘borç’ların bir şekilde eda edildiğini tahmin ediyoruz. Gazetecilerin namaz kılmasında bir anormallik yok ise, ki aksini düşünmek mümkün değil, o hâlde her gazete binasında da mescid açılması bir ihtiyaçtır. Personelin her ihtiyacını düşünerek yatırım yapan ‘patron’ların; ‘ibadet ihtiyacı’nı düşünmemesi, bu talepleri dikkate almaması mümkün değil. İlk fırsatta Sabah’ı ziyaret edip, mescidi ‘yerinde görmek’ arzusundayım. 06.08.2009 E-Posta: [email protected] |