Faruk ÇAKIR |
|
Farkında olmak için ne bekleniyor |
Adlî Tıp, son yılların en çok tartışılan kurumlarından biri. Zaman zaman öyle kararlara imza atılıyor ki, duyan da duymayan da şaşırıyor. Teknolojinin gelişmesi, “adlî tıp”ın raporlarını daha çok dikkate almayı da gerektiriyor. Gerçekten de geçmiş yıllarda filmlerde konu edilen hadiseler, bugün artık ‘adlî tıp’ vasıtasıyla aydınlığa kavuşabiliyor. Saç telinden ter kokususuna, bir damla kandan neredeyse teneffüs edilen havaya kadar pek çok şey, artık delil olarak kullanılıyor ve çetin dâvâların aydınlığa kavuşmasına yarıyor. Bu yönüyle adlî tıp, adaletin tecelli etmesi için çok önemli. Böyle olduğu için herkesin gözü bu kurumda. Bu kurumda son günlerde medyaya ‘şok istifa’ olarak yansıyan yeni bir hadise daha yaşandı. Adlî Tıp 6. İhtisas Kurulu’nun Başkanı Prof. Dr. Bayram Mert Savrun, 6 aydır sürdürdüğü görevini bıraktığını açıkladı. Bu istifa, değişik değerlendirmelere sebep oldu. Prof. Mert Savrun’un bir gazeteye yaptığı açıklama dikkatimizi çekti. Adlî Tıp’ın işleyişiyle ilgili olarak bir değerlendirme yapan Savrun şöyle demiş: “Adlî Tıp Kurumu başkanı başta olmak üzere herkes sorumluluğunu yerine getiriyor. Büyük emek sarf ediyorlar. Ancak sorun çalışanlardan değil sistemden kaynaklanıyor. Sorunla raporların çıkmasını önlemek için incelediğimiz dosya sayısını sınırlandırdık. Günlük 15-20 dosyaya bakıyorduk. Böyle olunca yığılmalar başladı ve 2011’e gün vermeye başladık. (Kadro sayısı artırılsa?) Personeli istediğiniz kadar arttırın çözmek mümkün değil. Türkiye’nin her yanından dosya geliyor. Mahkemeler herhangi bir doktorun vereceği kararda dahi Adlî Tıp’ı tek müessese olarak görüyor, diğer bilirkişilere itibar etmiyor. Böyle olunca dosyalar yığılıyor.” Durumun vahametini ortaya koyan bu açıklamadan sonra asıl can alıcı tesbit şu olmuş: “Kurulda çalışmaya başlayınca klinikte gördüğüm vak’alardan yola çıkarak cinsel istismar vak’alarıyla ilgili toplumda farkındalığı arttırmak istedim. Ama gördüm ki taciz inanılmaz boyutta yaşanıyor. Çok şaşırdım. Tacizlerin mağdurlar üzerindeki sonuçlarını gördüm, hepsi de çok ağır psikolojik sıkıntı yaşıyorlar. Cinsel istismar çok ciddî sıkıntılara yol açıyor. Büyük bir dram yaşanıyor ama kimse farkında değil.” (Vatan, 1 Ağustos 2009) İsteyen ‘eğri’ otursun, ama lütfen herkes doğru konuşsun: Tacizler ve cinsel istismarların kaynağı nedir? Yaşanan bu büyük dramı Türkiye’yi idare edenler niçin görmek istemez? Bu güne kadar cinsel istismarın bu boyutlarda olduğunun farkında değil idiyseler, bugün itibarıyla haberleri oldu mu? Ne yapmayı düşünüyorlar? Cinsel istismar ve tacizlerin kaynağında müstehcen yayınlar vardır. Gerek televizyon ve gerekse gazetelerde her gün onlarca değil yüzlerce, belki de binlerce ‘cinsel uyarı’ alan ve sağlam bir inanç temeli de olmayan insanların bu yollara düşmesi ihtimal dahilinde değil midir? İsteyen başka yerlerde çare arasın, ama cinsel istismar ve tacizleri sona erdirmek için atılması gereken ilk adım, müstehcen yayınlara engel olabilmektir. Engel olamıyorsanız, hiç değilse teşvik etmeyin! Bu arada, ‘çok satan gazete’lerin arasında, yaptıkları yayınlar sebebiyle cinsel istismar ve tacize destek verenlerin var olduğunu da görelim. Tabiî alkollü içkilerin de bu konuda pay sahibi olduğunu da hatırlayalım... Bu devâsa problemler varken, başka işlerle meşgul olanları ibretle ve hayretle izliyoruz. Bu yara kanamaya devam ederken ekonomi tıkırında olsa ne fayda? 02.08.2009 E-Posta: [email protected] |