ABD Dışişleri Bakanı Clinton göreve başlar başlamaz bölgemizde dolaşmaya başladı. Önce Türkiye’ye gelip PKK meselesinin çözümüne yönelik projesini sundu.
Şimdi de İsrail ile Filistin arasında arabuluculuk yapma çabalarını sürdürüyor. Ancak 3 Mart'ta İsrail’de, Amerika’nın İsrail’in hamisi olmaya devam edeceğini ve bu ülkeyi İran ve bölgedeki diğer tehditlerden korumaya devam edeceğini açıkladı. Ertesi gün ise Filistin Lideri Mahmud Abbas’a Obama’nın destek mesajını iletti. İsrail’de yeni hükümetin kurulmasından sonra 2007’de başlayıp akim kalan barış görüşmelerinin yeniden başlatılacağı vaadinde bulundu. Aynı zamanda himaye ettiği İsrail’in yerlebir ettiği Gazze’nin yeniden imarına ilişkin planlarını anlattı.
Bir gün önce Clinton, İsrailli yöneticileri bölgede bir Filistin devletinin kurulmasının onların yararına olacağı konusunda ikna etmeye çalıştı. İsrail’deki yeni hükümeti kuracak olan Likud Partisi lideri Benjamin Netanyahu ise Ortadoğu’daki çatışmaya “iki devletli bir çözüm” bulunması konusundaki isteksizliğini açıkça gösterdi.
İsrail’in bu tutumunu bilen Filistin yönetimi ise, İsrail kayıtsız şartsız bir iki devletli çözümü kabul etmediği sürece barış görüşmelerinin başlamayacağını duyurdu. Aslında görüşmelerin önündeki engel bundan da ibaret değil. İsrail’in yeni yerleşim yerleri kurmayı planlaması çok önemli bir sorun. Netanyahu, selefi gibi yeni yerleşim yerleri kurmadıklarını, yalnızca mevcut yerleşim yerlerinin “doğal nüfus artışı” sebebiyle genişlediğini ileri sürüyor. Filistin yönetimi ise Clinton’dan İsrail’e baskı yaparak bunun önüne geçmesini istiyor.
Bütün bu gelişmeler aslında bölgede sıkıntılı günlerin bitmediğini gösteriyor. Halen kendi içinde ikiye bölünmüş olan el-Fetih ve Hamas yönetimleri kendi aralarındaki husûmeti bitirmediği sürece, İsrail ile güçlü bir müzakere yeteneğine sahip olamayacaklar.
2006 seçimlerinde Hamas’ın çoğunluğu ele geçirmesiyle başlayan çatışmalar, 2006 ve 2007 yıllarında Amerika’nın el-Fetih grubuna eğitim, silâh ve mühimmat sağlamasıyla yoğunlaştı. Amerika, bölgedeki müttefikleri Mısır ve Ürdün’ü de Fetih askerlerine eğitim desteği vermeye ikna etti. Bu çatışmalar, İsrail’in son Gazze saldırılarında, Hamas’ın yalnız bırakılması ve sivil halkın da bu çatışmalar yüzünden uluslar arası yardımlardan güçlükle yararlanabilmesi sonucunu doğurdu.
Filistin’e barışın bir an önce gelebilmesinin önşartı Şubat sonunda Kahire’de iki parti arasında başlayan görüşmelerin kısa sürede tamamlanarak uzlaşmaya varılması. Gündemlerinde bir ara dönem hükümeti kurulması, başkanlık ve meclis seçimlerinin yapılması ve sınır kapılarının açılması konuları bulunuyor. Gazze’de yaralar hâlâ sarılmadı. Fetih ve Hamas arasında bir uzlaşmaya varılıp Filistinliler tek vücut olmadıkça bu yaraların sarılması imkânsız.
Ancak Filistinlilerin bölünmesinin teşvikçilerinin bu bölünmeden çıkarı henüz ortadan kalkmadı. O yüzden birleşme yakın zamanda gerçekleşmeyecek bir hayal gibi görünüyor.
YENİ BİR SUİKAST
Çeçenistan’ın kukla lideri Ramazan Kadirov’un ülke dışındaki muhaliflerine yönelik susturma kampanyası sürüyor. Rus istihbarat servislerine bağlı Vostok milis güçlerinin eski komutanı olan ve son savaşta Güney Osetya’da Gürcistan’a karşı savaşan, sonra da Kadirov’la ihtilâfa düşüp kaçan Salim Yamadayev, Dubai’de suikasta kurban gitti. Böylece son birkaç ay içinde İstanbul’da öldürülen üç Çeçen ile birlikte beş muhalif, Kadirov’un suikastçı casuslarının kurbanı oldu.
İstanbul’daki Çeçen mültecilerin kaygılandıran bu gelişmeleri daha dikkatle izleyip, tedbir alınması gerekmez mi?
04.04.2009
E-Posta:
[email protected]
|