Pakistan’da ilginç ve o kadar da korkunç gelişmeler yaşanıyor. Müşerref ordunun gücünü arkasına alarak ve siyasi mühendislikle birlikte halka rağmen bir kez daha cumhurbaşkanı olmak istiyor. Bunun için bütün imkânları zorluyor. Ama siyasetçiler kendisinden yüz çevirmiş durumda. Cumhurbaşkanlığını bir dönem daha garantilemek için siyaseti yeniden dizayn etmek istiyor. Bunun için de parlamento seçimlerini erkene alarak buradan elde edeceği yeni rüzgarla yıl sonundan önce yeniden seçilmek istiyor. Şansı yaver giderse. Bunun için Müşahid Hüseyin ve Benazır Butto ile pazarlıklarını sürdürüyor.
8-9 yıl zarfında aslında maskesi düştü ve tamamen oportunist ve sevimsiz kimliği ortaya çıktı. Amerikalıların da gözünden düşmüş oldu. Amerikalılar Pakistan’ın Çin’le artan ilişkilerinden rahatsız oluyorlar. Artık Müşererf’e ihtiyaçları da kalmadı. Bu ihtiyacı canlandırmak için Müşerref’in yeni bir kart bulması lazım. Bu da irtica kartı. Ya da Pakistan şartlarında ülkenin Talibanlaşma eğilimi. Müşerref de durumdan vazife çıkartacak. Semiü’l Hakk’a göre tek derdi Amerika’ya şirin gözükmek (the government is doing all this for the appeasement of the United States, Washington Post, 5/7/2007). Bundan dolayı Müşerref çılgınca kararlar alabiliyor. Bunlardan birisi de Lal Mescid’in kuşatılması ve içindekilerle birlikte ablukaya alınması kararıydı. Burası aslında bir külliye. Hafs Camiası veya külliyesi olarak da biliniyor ve ağırlıklı olarak kızlar eğitim görüyor.
Müşerref buranın imamı Mevlana Abdulaziz’i görevden almıştı ama hem imam ve hem de cemaat bu karara direniyordu. Lal Mescid son sıralarda dünya gündeminin ön sarılarında yer almaya başladı. Abdulaziz ve Abdurreşid Gazi, kardeşler ateşli konuşmalarıyla, cemaaat da eylemleriyle gündeme geldi. Müzik, içki ve zinaya karşı fiili olarak harekete geçen cemaat zaman zaman randevu evlerini basıyor ve içindekileri rehin alıyor ve keza müzik araç gereçleri satan dükkânları basıyor ve muhteviyatını itlaf ediyordu. Bu eylemlere karşı Müşerref halkı yanına çekebilmek için Harem-i Şerif İmamı Südeys’i Pakistan’a getirmiş ve ondan Lal Mescid tarzına karşı fetvalar almıştı. Südeys ferdi (gelişigüzel) ve güce dayalı emr-i bil’l maruf anlayışını reddediyordu.
***
Sonunda Müşerref camiye ve içindekilere bir muhtıra verdi ve Lal Mescidi boşaltmalarını aksi taktirde camiye baskın yapılacağı ihtarında bulundu. Pakistan yönetimine göre iki kötü ihtimalle karşı karşıya bulunuyorlardı. Ya Lal Mescid kendi haline bırakılacak ve ülke talibanlaşacak ya da cemaatın emre ve muhtıraya boyun eğmemesi halinde içeride bir katilam yaşanacaktı. İşte ordunun tanıdığı süre dolduğunda kızlar, çocuklar ve bazı erkekler Lal Mescid külliyesini boşaltmaya başladılar.
İşte ne olduysa o sırada oldu. Burkalı kadınlar Lal Mescid-i terkederken polis içlerinden birisini durduruyor ve arama tarama sonuunda bunun Mevlana Abdulaziz olduğu ortaya çıkıyordu. Yani burka ile kaçarken kendini ele veriyor. Bu bizlere Kara Eylül saldırıları kırasında kadın kıyafeti giyerek kaçan Arafat’ı hatırlatıyor. Ama Arafat başarırken Abdulaziz yakalanıyor. Bu işin bir yanı. Öbür yanında da Müşerref’in acımasızlığı ve yine bir yönüyle siyaseti dine alet ederek iktidar hesapları yatıyor. Bu anlamda Pakistan ordusu ile Hindistan ordusu arasında fark da ortadan kalkmış oluyor. Bilindiği gibi Hindistan ordusu da Sihlerin kutsal şehri Amritsar’da Altın Mabed’i basmış ve oradaki bazı Sih liderlerini öldürmüştü. Ama bu tutum veya baskın hem İndra Gandi hem de Rajiv Gandi hayatlarına mal oldu. Yine işgal altındaki Keşmir’de Lal Mescid’e benzeyen Hazretbal Türbesi ve külliyesini de basmış ve Müslümanları katletmişti. Şimdi aynısını Müşerref maalesef İslâm adına kurulmuş Pakistan’ın başkenti İslamabad’da icra ediyor. Elbette bu Mevlana Abdulaziz’i onayladığımız anlamına gelmez. Zaten Bin Ladin’e ve tarzına olan ilgi, alaka ve sempatilerini gizleme gereği duymuyorlar. Bununla birlikte, onları Batı’da Amerikan siyasetine hatta dünya siyasetine yön veren evanjeliklerle karşılaştırabiliriz. Reagan’ı seçtiren Jerry Falwell gibilerin Abdulaziz ve Abdurreşid Gazi kardeşlerden veya babaları Lal Mescid eski hatibi Mevlana Abdullah’dan ne farkı var? Reagan ve diğerleri Falwell’den hoşlanıyor idiyse nizam-ı Mustafa taraftarı olan Ziya ul Hak da Mevlana Abdullah’dan hoşlanıyordu. Ama Amerikan talibanlarına (evanjelikler) muamele farklı Pakistan talibanlarına muamele daha farklı. İşte bu olmuyor!
***
Abdurreşid Gazi babasıyla birlikte 1998’de Üsame Bin Ladin’i ziyret ettiklerini söylüyor. Ruşen Çakır’ın ifadelerine göre Gazi’nin Müşerref hakkındaki görüşleri şöyle: “Müşerref bir diktatör, Bush ile Blair’in ajanı. Bizi bitiremez. Müşererf Atatürk olmak istiyor. Ama Atatürk Atatürk, Müşeref de Müşerref’tir...” Yani onu Karzai ve Allavi gibi liderlerle eşit statüde görüyor. Maalesef Müşerref de neticede iktidarı için zimmetini satan liderlerden birisidir. Müşerref iktidar hırsına ülkesini bile yakabilir. Fakat her halukârda onun için yolun sonu görünüyor.
06.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|