Nedense yanlış daha çok revaç buluyor. Yanlışın müşterisi daha çok. Bunda, yanlışın temsilcilerinin bazen daha güçlü olmalarının payı vardır. Farklı düşünmemiz için bir sebep yok. Sözgelimi, Şevket Eygi’nin de ifade ettiği gibi, Türkiye’de Ebu’l Hasan en Nedevi’nin Kur’ân’da Dört Terim aleyhine yazdığı ve siyasette Mevdudi’nin yanlış yöntemini tashih eden İslâmın Siyasî Yorumu kitabı bir tek baskı yaparken, belki âdeme mahkûm edilirken, Mevdudi’nin yanlış tezi Kur’ân’da Dört Terim tam yirmi üç baskı yapmıştır. İslâmın Siyasî Yorumu adlı kitabı ilk defa basanlardan birisi Mustafa Çelik’ti ve ben de Milli Gazete’de idim ve ilk baskısı İngilizce nüshasından çevrilmişti ve bazı evrakları noksandı. Noksan olan sayfalarını bendeniz Arapça’sından çevirmiştim ve kitap o haliyle yayınlanmıştı. Yani İslâmın Siyasî Yorumu kitabının Türkçe’ye kazandırılmasında bizim de küçük de olsa bir katkımız olmuştur. Ne yazık ki, tashih edici kitaplar fazla rağbet bulmuyor. İnsanlar çoğu kez acili ecile, şişeleri elmas parçalarına tercih edebiliyorlar. Bu tersliği ve makus hali dile getirenler sadece Şevket Eygi değil. El Mecelle dergisi yazarlarından Nasr Taha Mustafa da ‘Şiddet akımları ve tarih okuması’ adlı makalesinde (sayı: 1427) aynı husustan şikâyet eder. Nasr Taha Mustafa, Şevket Eygi doğrultusunda şöyle yazar: “1960’lı yıllarda sol fikriyatının yayılması karşısında, genellikle İslâmî hareketler bastırılmıştı. Geneli de Müslüman Kardeşler bünyesi altında faaliyet gösteriyordu. Hasan Hüdeybi’nin, hareketin kurucusu, karizmatik lider olan Hasan el Benna’nın boşluğunu dolduramaması ve hareketi dizginleyememesi neticesinde aşırı ve şiddet yanlısı hareketler güç kazanmaya başladı. Bu hareketler İhvan’ın kisvesi altından çıkmaya başladılar. Bunun üzerine Hasan Hudeybi meşhur ‘Duâtün la kudat (yargıcılar değil dâvetçiler)’ adlı eserini kaleme aldı. Bu kitap Mealim fi’t tarik ve Mevdudi’nin Kur’ân’da Dört Terim gibi eserlere karşı yazılmış olmasına rağmen, onları gölgeleyemedi ve etkisini kıramadı. Yoldaki İşaretler kitabı Hudeybi’nin mezkûr kitabından daima daha etkili oldu. Birçoklarına göre Seyyid Kutup’un Yoldaki İşaretler kitabı İhvan’ın parçalanmasına ve içinden şiddet eğilimlilerin başka cemaatlara geçmesine veya yeni cemaatlar kurmalarına yol açtı. O ilk tohum mesabesindeydi...”
***
Hasan Hudeybi’nin bu kitabından sonra İhvan birçok badireler atlattı. Nasır, parlak hukukçu Abdulkadir Udeh’den sonra parlak bir nazariyatçı ve edebiyatçı olan Seyyid Kutup’u ve arkadaşlarını idam etti. 1970’li yıllarda hareketin başına Ömer Telmisani geçti. Kendisi Mısır’ın ilk zenginlerinden birisiydi ve gerçekten de hapishane olgunlaştırmıştı. İhvan’ın hikmet sahibi önderleri arasındaydı. Adeta Nurcular gibi düşünüyordu. Doğrudan siyaset veya doğrudan eylemci değildi. Hasan Hudeybi çizgisini izliyordu, ama şiddet yanlısı genç kesimi tatmin etmesi mümkün değildi. İhvan’ı yakından takip eden Türkiye’deki gençlik bile kendisini silik buluyor ve fikirlerine burun kıvırıyordu. Aksine Yoldaki İşaretleri okuyordu. Derken Sedat tehevvür ve büyüklüğünün kurbanı oldu, ama Mısır yeniden şiddet sarmalına tutuldu.
***
Velhasıl Ebu’l Hasan en Nedevi, Mevdudi’nin Kur’ân’da Dört Terim’i aleyhinde ve İhvan’ın doğrudan siyaset anlayışını yeren kitaplar yazdı ve konuşmalar yaptı. İmam Rabbani’nin ıslahatçı ve nasihatçı çizgisini esas alarak candan nasihatlarda bulunduysa da İhvan tam olarak yöntem meselesini billurlaştıramadı. İhvan’ın yöntemi her iki mânâya da çekilebilirdi. Bıçak sırtında bulunuyordu. En sonunda Kuveytli Nefisî ile Muhammed Selim Avva gibiler de İmam Rabbani, Ebu’l Hasan en Nedevi ve Bediüzzaman çizgisinden kendi hareketlerine seslenmeye ve siyaseti terk etmesini istemeye başladılar.
Şiddet de siyasî radikalizmin bir ürünüdür. Ve zamanla radikaller merkez kaç güçler haline geliyorlar. Haricilerin Muaviye ordusunda eski silâh arkadaşlarına karşı savaşmaları gibi, günümüzde de eski radikaller ya inşaat müteahhidi ya da siyasî müteahhit oldu. Ve bugün eski radikaller, AKP’nin dümenini veya fikrî dümenini ele geçirmiş durumdalar. Bu da ibretâmiz bir gelişmedir. Radikallerin evrilmesi ve her halükârda iktidara yönelmeleri ibret vericidir. Geçmişte bu siyasî çizgiyi daha ehvenken tekfir edenler, şimdi iyice yozlaşmış çizginin dümenine geçmiş bulunuyorlar. Bu da sağlıksız zemini gösteriyor. Cengiz Çandar’ların bir zamanlar tamamen ABD aleyhinde solcu hareketler içinde iken, zamanla Amerikan cephesine kaymaları gibi bir süreci akla getirmektedir. Bu da akla ziyan bir gelişmedir. Ve dolayısıyla bu yöntem bir çizgi çıkmazıdır. Çıkmaz sokaktır. Bu yöntemin hedefine ulaşması mümkün değildir. Hedefe ulaşsa bile o noktada hedef kayması ve kırılması kaçınılmazdır. Aslında şiddet yorumunda kayma da siyasî yorum da kaymanın tabiî bir sonucudur. Şiddeti, yanlış siyasî anlayış beslemektedir. Bundan dolayı İslâmî hareketler siyasette itidal ve iktisad mesleğini benimsemeli, yani siyaseti merkeze alan anlayış ile zinhar dahilde şiddet seçeneğini terk etmelidirler. Aksi takdirde bozgun veya kırılma kaçınılmazdır.
26.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|