Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Serdar MURAT

Bile bile lades



AB ile ilişkilerde yaşanan son durumun adını koymakta zorlanıyoruz. Kimi AB’ye rest çekmek için bunu bir fırsat olarak görüyor, kimi trenin altında kaldık diyor. Tren sarsıntısından, vagonların raydan çıkmasından söz eden de var.

Olli Rehn ise ısrarla bunun bir tren kazası olmadığını ya da Türkiye’nin üyeliğini askıya alma gibi bir durumun söz konusu olmadığını anlatmaya çalışıyor. Ancak Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinde ciddî bir yol kazası ile karşı karşıya olduğumuz bir gerçek. Özal, AB’ye tam üyelik müracaatımızı yaptığında, “Uzun ince bir yoldayız” demişti.

Madem bu süreç Aşık Veysel vari başlayıp, tren kazası gibi demiryolu literatürü ile devam ediyor, o zaman rayların yoldan çıkması olayını demiryolcuların, “dray” olarak tarif ettiklerini belirteyim. Yani yolun kısa süreli kullanılmaz hale gelmesi durumudur bu.

Öncelikle bunun nihai bir karar olmadığının altını çizelim. Hem Başbakan Erdoğan hem de AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın Dışişleri Bakanı bunun altını çizme gereği duydular. Öncelikle önümüzde bir takvim var. 11 Aralık’ta dışişleri bakanları toplantısı, 15-16 Aralık’ta ise devlet ve hükümet başkanları zirvesi yapılacak.

Peki tren kazası olmayacağına, askıya alma ihtimalinin bulunmadığına dair güvenceler verilmesine rağmen 8 ayrı başlıktaki fasılları askıya alma kararı nereden çıktı? Toplantı 6 Aralık’ta yapılacaktı. Ancak Kıbrıs konusunda Finlandiya’nın getirdiği önerinin kabul edilmemesi üzerine AB’de bir parça da, ”Madem öyle işte böyle” havası hakim oldu.

Tüm bunlar çok sağlıklı gelişmeler değil. Bir gün öncesine kadar dengeli bir karar bekleyen Brüksel’deki bir meslektaşın dün açıklanan kararı, ”Dışişleri bakanları toplantısında daha sert bir karar çıkacaktı. Özel kalem müdürleri arada bir uçurum olmaması için bu kararı aldı” şeklinde izah etti. Ona bakılırsa, hem 11 Aralık’ta, hem de devlet başkanlarının zirvesinde kararın yumuşaması değil, daha da sertleşmesi beklenebilir.

Bu noktada bir kuşkum var. Başbakan Erdoğan NATO toplantısı için bulunduğu Riga’da kararı öğrendiğinde çok sert bir tepki göstermişti. Hatta başbakanla birlikte Riga’da bulunan gazete yöneticileri, Başbakan’ın Esenboğa’da sert bir açıklama yapacağı uyarısında bulundular. Ancak çok makul bir değerlendirme geldi Erdoğan’dan. Zaten benim kuşkum da o noktada düğümleniyor. Bu kararın alınabilmesi için hem 11 Aralık’ta dışişleri bakanları toplantısında, hem de 15 Aralık’taki devlet başkanları zirvesinde onaylanması gerekiyor. Hem de oybirliği ile. Riga’da bulunan liderlerden Erdoğan’a farklı bir sinyal mi ulaştırıldı?

Son dakika girişimleri ile alınmış bir kararla karşı karşıya değiliz. İki tarafın da teammüden oluşturduğu, tasarlayarak hazırladığı bir sonuçla yüz yüzeyiz. Türkiye, AB ile ilişkileri hep bir konjonktür sorunu olarak gördü. Kimi zaman kapımıza gelen daveti geri çevirdik, kimi zaman kapıları çarpıp çıkmayı maharet saydık, kimi zaman ise söke söke almak için kapıları zorladık. 3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde yürütülen kampanyaları hatırlayın, partiler Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusunda yarışa girmişlerdi. Neredeyse, ‘Ben daha erken üye yaparım’ havasını basacaklardı. Şimdi ne oldu? AB’nin densizlikleri, kamuoyunu etkileyen AB karşıtı havanın hükümeti, “Fazla AB’cilik bize seçim kaybettirir” noktasına sürüklemesi sonucunda, Türkiye heyecanını kaybetti. Hatta tam üyelik tarihi almak için AB başkentlerini mesken tutan AKP iktidarı, posta koymaya başladı. Buradaki hesap, AB karşıtı, ulusalcı-milliyetçi oyları MHP’ye kaptırmamak. Bu yüzden Türkiye bile bile lades yaptı.

AB ise bir süredir atları arabanın önüne değil, arkasına koşan, liderini, vizyonunu kaybetmiş, Danimarka, Avusturya, Rum kesimi elinde oyuncağa dönmüş durumda. Orada da bile bile yapılan bir lades durumu söz konusu.

Türkiye bugünden yarına üyeliği kaçırmış ya da her şey bitmiş gibi bir durum sözkonusu değil. Ancak bu ilişkiyi de sık sık yol kazalarının yaşandığı bir trafik düzeninden ya da iki de bir boşanma için mahkeme kapılarına düşen geçimsiz eşlerin psikolojisinden kurtarmak gerekiyor.

Türkiye ile ilgili kararın alındığı sıralarda Başbakan Erdoğan NATO toplantısı için Riga’da bulunuyordu. NATO yeniden yapılandırılıyor. Artık terör eylemlerine müdahalede edecek, küçük çaplı ama dinamik vurucu birlikler oluşturulacak. ABD, yaşadığı Irak şoku sebebiyle artık doğrudan kendisi değil, NATO gücünü bu işlerde kullanmak istiyor. Bunun ilk uygulaması ise, Türkiye’nin de içinde yer aldığı Afganistan zemininde yaşanıyor. Afganistan ölçeğinde elde edilen deneyimlere göre bir Acil Müdahale Gücü oluşturulacak. Türkiye buna 3 bin asker vereceğini ilân etti.

NATO’nun bu dönüşümünde Türkiye çok ciddî katkılar yapıyor, yapması da teşvik ediliyor. İşte gerçek fotoğraf bu. NATO’da istenen Afganistan’da beklenen, Riga’da bunun için pohpohlanan bir Türkiye var.

Bizden Batının jandarması olmamız istendi hep. ABD’nin vesayetinde bir demokrasi bize uygun görüldü. Biz insanlık medeniyet konağının kapısında bekçilik değil, sofrasında önemli bir konuk olarak oturmak istiyoruz.

Bizi sofralarında görmek istemeyen olabilir. Ama asıl biz bunu istemeliyiz. AB konusu da bir pazarlıktır nihayetinde. İnişleri çıkışları olabilir, ama bu konuda vizyon kaybedilmemeli.

01.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.11.2006) - Papa ile diyalog

  (29.11.2006) - Yaşlı kadının Papa’ya verdiği ders

  (28.11.2006) - Siyaset mühendisliği

  (27.11.2006) - Voltaire’i linç etmeden önce

  (24.11.2006) - Sanal demokratlar

  (23.11.2006) - Asalım şu Atilla Yayla’yı

  (22.11.2006) - Öcalan kavgası

  (21.11.2006) - Tahtıravelli bitiyor

  (20.11.2006) - Rolleri karıştırmamak gerek

  (17.11.2006) - Hoşgörü sergide kaldı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004