Kardinal Ratzinger de değişti. Daha doğrusu gelişti. Papalığa nihayet terfi etti. Kendisinin yanlış ve radikal referans kullanarak İslâma yaptığı hakareti ile Türkiye’nin AB’de yeri olmadığına dair beyanları da dün itibariyle değişti.
Korkulan olmadı. İnşaallah bu satırların yazıldığı saatten sonra da olmaz. Sayısı 2 bini bulan medya ilgisi ve Batıdan korku basan Türkiye aleyhtarları da mahcup düştü. Negatif algıyı yayan dış basın, dün itibariyle daha yumuşak mesajlar geçti.
Bu dünyada ömrümüz yettikçe daha neler göreceğiz. Şükür ki, çoğu müspet gelişmeler. Kardinal Ratzinger’in Papa 16. Benedikt olduğunun belgesi, Türkiye ziyareti oldu. Kendini gözden geçirme şansı buldu. Müspet mesajlar verdi. Mahcubiyetini, “Alman, kardinal ve Papa” olmanın verdiği ağırlaştırıcı özür zorluğundan dolayı, her vesileyi kullanarak telafi etmeye çalıştı.
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’la görüşmesinde, “Türkiye’nin AB’ye girmesini arzuladığını” belirtti. Cumhurbaşkanıyla görüşmesinde de “Yeriniz AB’dir” diyerek kanaatini pekiştirdi.
Sonra Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile yaptığı ortak basın toplantısında da, yapıcı mesaja, ortak inanca ağırlık verdi. Aynı Allah’a inanmaktan söz etti. Oruç tutmanın ortak bir ibadet olduğuna değindi. Medeniyetler ve dinler arası diyalogu, kültürel diyalogla birlikte zikretti. Malum daha önce bu diyalogları “kültürler arası diyalog” düzeyinde tutuyordu.
Bardakoğlu’nun geçmişe atıf yapan ve İslâmı doğru anlamaya yönelik konuşması yerindeydi. Müslümanlar adına Papa’nın yüzüne karşı mukabil cevabın nazikçe verilmiş olması da İslâm’ın izzetini ifade açısından anlamlıydı.
Bundan sonra akl-ı selimin galip geleceği, misafirperverliğimizin gösterileceği ve İslâmı doğru algılamalarına etki yapacağı hassasiyette davranmak gerekir.
Papa, Vatikan Büyükelçiliğinde, aralarında Müslüman ülkelerin de bulunduğu yabancı misyon şeflerine verdiği yemekte, mesajını daha da ileriye götürdü. İttifak noktasına dikkat çekti. “Türkiye’den Müslümanlara saygı duyuyorum” konuşması yaptı.
Hıristiyanlık âleminin ruhanî lideri ve diğer dinî grupları ile de yakınlaşma sağlamaya çalışan Papa’nın geçmişini tashih edici beyanları, Batı toplumlarında İslâma ilgiyi arttıracağı gibi ön yargıları da kıracaktır.
Camiye giden bir Papa, Hıristiyanlar için camiye gitmeye örnek olacaktır. İnşaallah yeni müspet ve şaşırtıcı gelişmelere de vesile olacaktır. Daha iki gün misafirimiz.
Bu vesileyle, “laik köşk”te ruhanî bir lideri karşılamanın ve cumhurdan ırak bir mekânda görüşmenin ortaya koyduğu fotoğrafın, benzer şekilde İslâm dinine mensup kanaat önderleri veya farklı İslâm toplumlarındaki kurumların da bir gün böyle karşılanacağının sinyali olmasını diliyorum.
Laik bir ülkede dinî bir lideri davet etmek ve misafir etmek güzel bir âdet. Böylece bizimkilerin anlamakta zorlandığı İslâmı onların müşahede etmesine kapı açılmış oldu.
Bediüzzaman’ın “Hakiki İsevilik” müjdesine paralel gelişen ve İslâma yakınlaştıran bu sonuçlar gösteriyor ki;
1- Kardinalken Türkiye’ye karşı olan Papa, şimdi hatasını telâfi etme yolunda. Benzer şekilde beş yıl önce Hıristiyanlığa ve AB’ye bakışı farklı olan ancak uçağın kapısında Papa’yı karşılayan ve AB için destek isteyen Başbakan Erdoğan da…
2- Cumhurbaşkanı Sezer, nihayet İsevilik ve İslâmiyet kavramlarının bolca tartışılmasına ve Müslüman Türkiye imajının dış medyaya taşınmasına, bilmeyerek de olsa vesile oldu.
3- Başta ABD ve Avrupa olmak üzere İslâm dünyası dahil, herkes bu köprü konumda bütün dikkatlerini Türkiye’ye çevirdi. Bunlar; sözü dinlenir bir Türkiye için olumlu bir imajdır.
4- Osmanlı mirasının farklı dinlerin ve kavimlerin kültürüne gösterdiği itinanın anlayış olarak bugün korunması halinde, tanıtım ve tebliğ bir arada yürüyecektir.
5- Türkiye’nin büyüyen rolü, ecdattan ve beslendiği kaynağın ulviyetinden geliyor. Bundan sonra daha köklü barış köprüleri ve diyalog iklimleri oluşacağını ümit ediyoruz.
6- Siyaseti aşan dinî liderlerin kurumsal temsilleri, yeni bir geleneği başlatmış oldu. Diyanet, bir mânânın sözcüsü oldu.
30.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|