Sosyal hayatın dinamikliği; sosyal bir zekâ ve hızlı bir intikalle çare ve tedbir almayı gerektirir. Bu da başkasını düşünmeye ve yardımseverliğe bağlıdır. Sosyal hayat; tamamen “canlı yayın” gibi hata kabul etmez bir dikkat ve icraat ister. Sosyal katkı; memnuniyet bekleyen ve destek arzulayan insanlara, servis yapma niyetiyle hizmet etme makamıdır.
İdare san'atı, bu koşuşta hedeften sapmadan ve maksadını gölgelemeden fedakârlığın dayanılmaz acıları içinde hizmet etme ihlâsıdır. Tekebbür etmeden, şahsîleştirmeden, vazifeşinas bir hâlet-i ruhiye ile şevkle sorumluluk almadır.
Beşerî hayatın kuralları ve kâinatın tanzimi ile birlikte sünnetullah dediğimiz ilimle keşfedilen kurallar manzumesi uygulandıkça muvaffakiyet, ciddiye alınmadıkça ve gereğine riayet edilmediğinde ise başarısızlık söz konusudur.
Bu neticelerin hâsıl olmasında; Allah âdildir ve dinli-dinsiz ayırımı yapmaksızın kâinatın âdetlerine uyanları mükâfatlandırır. Dünyada yaşamanın bu peşin sonuçları ve netice almanın hızlı etkileri, maddî hayatın tanzim kaidelerinin çok gerçekçi ve yaşanıldığında İlâhî hükme uygunluğun çok net olmasındandır.
Burada gayret esastır. İhtisas, muvaffakiyetin temelini teşkil eder. Müşavere ile cüz’-i iradeyi amaca uygun devreye sokma tesirli olur. Müsbet inatla/ısrarla talep etmek, şevkle çalışma azmini kamçılamak, beşerî hafızanın bütün şifrelerine ulaşmaya inanmış bir süreklilikle emeğe saygı duymak ve peşinden koşmak şarttır.
Kâinatın imarı, sakinlerinin mamur kalmasını temin eder. Bunun gerçekleşmesi için riyasetin dirayetle ve metanetle samimiyetini ortaya koyması ve gece-gündüz demeden çalışması, bir mesuliyettir. Burada gevşeklik ve kendi oluruna bırakmak, tevekkül ve teslimiyet değil tembellik ve beceriksizliktir.
Kanaat etmek, hırstan kaçınmak, sonuca razı olmaktır; süreci durdurmak veya kendi haline bırakmak veya haline benzetmek değildir. Halden hale bir değişim-dönüşüm/tebeddül-tahavvül isteyen bu zorlu yolculuk, ehil olmayı ve ehliyle yol almayı Peygamber emri ile bildirmiştir.
Bunu tahakkuk ettirmek, kaidelerle muhkem ve uygulamalarla ciddî bir ameliye neticesinde mümkün olur. Bunun da kaim ve daim olup sistemleşmesi, dirayetin ortak akla dayanan icrası ile sağlanabilir.
Teşvik ve tekdir, ödül ve ceza, yakınlaştırma ve uzaklaştırma, emir / yönlendirme / destek ve nehiy / engel / durdurma halleri, duyguların ve teorik aklın hazmedemeyeceği bir gerçeklikle yüzleşmedir.
Bu hal; irade ve ifade ile hayatta karşılık bulmak ister. Bu aynı zamanda bir müsabaka halidir. Müsbet müsabakanın ayrıştırıcı özelliğidir. Eleme sürecidir. Bir arada tutma zarureti, amaca zarar vermeden ortak niyetin ortak hedefi etrafında beraberce yol almaları halinde; müsamaha, murakabe ve mütalâa içinde birbirini hazmetme ve kabullenme fedakârlığı doğar. Temel şartı sağlamadan, diğer şartlarda tolerans beklemek, müsamahanın ve genişleme tasavvurunun peşinen gemlenmesinden başka bir şey değildir.
Temel şart, maksat birliğinin kabulü ve buna zarar verecek bir hareketin sudur etmemesidir. Bu karmaşık ve ölçüsü kaçtığında muhalefetin tahriplere/darbelere yeltendiği, iktidarın ise şiddet/zulüm ihtiva ettiiği bir yapıya kapı açabilir.
Yalandan kaçınmak ve adaletle hükmetmek; niyetinde saf tutmakla mümkündür. Safında safileşmekle, meşakkatli yol muvaffakiyete dönüşür.
Hizmet verirken, ihtiyaç sahibinin taleplerine doğru kanallardan ulaşmak, onu dikkate almak ve yeni çareler için zihin serbestliği ile gelişmeye açık davranmak, yine sosyal hayattaki rollerimizi belirleyici tarzdır.
Sosyal sorumluluklarımız; fayda merkezli ve geniş çaplı bir sahada hayat bulmalı. Bunun ilk basamağı tanıma ve tanıtmadır. Tanışma sonrası itibarı imajla birleştirdiğimizde birbirini anlama ve kavrama mümkün olur. Böylece yardımlaşma süreci başlar...
19.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|