Özgürlükten teşhire, teşhirden tacize
Geçenlerde haberlerde bir olaya denk geldim. Bir araba fuarı düzenleniyor. Doğal olarak araba müdavimi, % 90’ı erkeklerden oluşan meraklılar da fuara akın etmiş durumda. Bu araba fuarına stantların başında yarı çıplak mankenlerden biri kendine yöneltilen mikrofona “iş” aldığı için, tercih edildiği için çok mutlu olduğunu anlatır ifadeler kullanıyor. Kendisinin işinin ehli olduğunun delili olarak gördüğü fiziksel özelliklerinden söz ediyor. Bir yandan da standına gelen misafirlerini memnun etmek için enteresan hareketler yapıyor.
Bu bana yüzyıllar önceki câriye pazarlarını hatırlattı. Oralarda da kadın teşhir edilirken ve de satılırken vücutlarının güzelliği değer ölçüsü olurdu. Ve kadına, erkekler yalnız bu açıdan bakarlardı. Bu yanlış tutku çağlar boyunca kadının şehvet aracı olmaktan başka bir şey olamayacağı düşüncesini yerleştirmişti.
Sonra muhabir işin zorluklarını sorunca konuşmanın seyri ve mankenin yüz ifadesi tamamen değişti. Manken tacize uğradığını söyledi, isyanları ayyuka çıktı.
Durum iyice acayipleşmişti anlayacağınız. Benim ve eminim bir çoklarının aklına aynı cümle geldi: Bu ne yaman çelişki!
Tacize uğrama ihtimalinin bu kadar yüksek olduğu bir yerde bu hareketleri yapmak ne demek? Bir defa erkekleri o reyona çekmek için neyin albenisini kullanıyorsun? Yapmaya çalıştığın “belli özelliklerine” dikkat çekerek müşterileri o reyona çekmek değil mi? Dikkatler oraya yönelip sen muvaffak olduğunda, (senin kafanda belirlediğin) bazıları ölçüyü kaçınca neden bu kadar rahatsız oluyorsun?
Çünkü şaşmaz bir kaide vardır: Koruk yersen dişin kamaşır.
Bu orada ki tacizini haklı görüyorum demek değil. Erkekler her zaman kadınların tahriklerine kapılıp taciz ediyor demek de değildir. Çünkü şu kesin ki, tacizin her türlüsünü yapmak büyük bir ahlâksızlıktır, kişilik haklarına bir saldırıdır ve ciddi olarak psikolojik tedavi gerektiren bir sapkınlıktır.
Teşhirin dayanağı: Özgürlükler ve haz felsefesi
Batının bize de empoze etmeye çalıştığı liberal mantığına göre, kadınların kendilerini kışkırtıcı bir biçimde erkeklerin arzularına teşhir etmeleri, bedenlerini kendi istedikleri gibi kullanabilme haklarından sayılmaktadır. Ne de olsa kişi istediğini giymekte özgürdür.
Ancak ne manidardır ki, liberal Batı bu durumda bir tarafta kadının, kendisini teşhir ederek erkekleri tahrik ve rahatsız ve rahatsız edilmesi de dahil, sınır tanımaz ahlâkî çarpıklık tehdidini kontrol altına almak yönünde de çaresiz kalmaktadır. Aynen fuarda bu kaideleri uygulayıcılarının çaresiz kaldığı gibi.
Çaresizliğin sebebi: Haz felsefesi
ile özgürlükler çatışması
Her istediğini yapmakta özgür ilân edilen bireyin oluşturduğu sorunlara ve kendi karşılaştığı problemlere baktığımızda da dayanağı olan özgürlük ile çatıştığını görmekteyiz.
Çünkü özgürlüğün alt başlıklarına inildiğinde görülmektedir ki, ‘öteki varlığı istila edici olmadığı sürece’ özgürlük hoş karşılanabilir. Yani, ötekinin de özgür olabilmesi için her kişinin özgürlüğünün sınırlarının olması gerekir. Bu saygı çerçevesi, fiilen ötekine çok fazla yaklaşmamayı, onun mekânını ihlâl etmemeyi gerektirir. Kısacası bu da ben sınırlarını ihlâl ettiğim takdirde onun benim aşırı yakınlaşmama karşı hoşgörüsüzce davranışını kabullenmem gerektiği anlamına gelir.
Yani bu açıdan olayları irdelediğimizde karşımıza şu sonuç çıkar:
Gereği gibi normal çizgiler içinde (normalin ölçütü içinde yaşadığı toplum) olmayan bayanlar, kendilerini ister istemez gören erkeklerin haklarını gasp etmektedirler. Fuardaki manken de dâhil bayanlar, kendisine gözüktüğü tüm erkekleri tahrik yoluyla taciz etmektedir. Tacizine cevap aldığında ise bu sefer kadın tacize uğrayan taraf olmaktadır.
Kadın beğenilme duygusunda ölçüyü tutturamayıp teşhir boyutuna varırken, erkekte bundan kendine haklılık payı çıkarmaya kalkıp taciz yoluna gitmiştir. Muhakkak kadının hiçbir davranışı erkeğin tacizini asla haklı göstermez. Ancak yargıda da suça “tahrik unsuru” diye bir sebep vardır. Her zaman için genellenemeyen bir durum olmakla beraber, tacizle tahrik genellikle iç içe geçmiş süreçlerdir.
Sonuç olarak herkesin ‘taciz edilmeme’, yani, ötekilerden güvenli bir mesafede durabilme hakkı vardır. Ancak bunun sağlanabilmesi için kadının da, erkeğin de birbirinin alanına rahatsız edici şekilde girmemesi gereklidir.
Çözüm yok mu?
Çözüm tabiî ki var. Tacizden en çok rahatsız olan bayanların bu zihinlerde oluşan, ‘meta haline dönüştürmüş kadın’ kalıpları kırmaları gerekir. Kadın edilgenlikten, sömürüden, metâlaşmaktan, nesneleşmekten kurtulmak ve erkek egemen dünyada hak ettiği saygın yeri almak istiyorsa, bunun yolunun kesinlikle teşhirden geçmemektedir. Çünkü teşhir çoğunlukla tacizi getirecektir. Tam tersi kadınların cinselliklerini mahrem alanda tutacak, akıl ve kişiliklerini ön plana çıkacak bir davranış ve giyim kuşam tarzı geliştirmeleri gerekir. Toplum içinde her türlü faaliyeti, çalışması meşru sayılan ve de mutlaka erkekle eşitliği defalarca vurgulanan kadın, zarif bir davranış ve giyiniş çizgisi ile donatılırsa o zaman kadınlığını ve erkeğe denkliğini koruyabilir. Bu kadının özgürlüğünü sınırlaması değil, tam tersi özgürlük alanını koruyabilmesi için tedbir alması demektir. Kendi kişiliğinin fark edilmesi ve bu şekilde bir birey olarak saygınlığının korunması demektir.
Yani felsefe de yüzyıllardır tartışıldığı ve söylendiği gibi, özgürlük başkalarını rahatsız edilmeye başlandığı yerde bitmelidir. Bu rahatsız olan kişinin kendi dahi olsa.
Bitirirken alakasız bir anekdot işte(!)
Ben yazımı yazarken içeriden lavanta kokuları geldi. Zihnim birden içeride olanlara kayıverdi. Lavanta demek sandık demektir bizim ev için. Yıllar geçse de değişmeyen bir aile geleneğimiz vardı; anneden kıza geçen: Annem evdeki en kıymetli şeyleri sandıkta saklardı hep. Hem de saatlerce özene bezene, lavantalar koyarak… Çocukken bakınca uğraşına, zor iş derdik hep, büyüyünce anladım ki basit bir mantığı varmış aslında annemin yaptığının:
Bir şey kıymetli ise muhafaza edilmeliymiş. Çünkü kıymetli bir şey ne kadar ortada olursa güzelliğinden dolayı o kadar dikkat çeker ve zarar görme riski o kadar artar. Ve zarar görüp yıprandıkça da değerinden kaybeder. Şimdi takdir ediyor ve anlıyoruz annemi:
Haklıymışsın anne! Hayat gösteriyor ki gerçekten de kıymetli olanlar saklanır
|