Selma Hanım: “Çok sevdiğim bir yakınım intihar etti. İntihar eden kesinkes Cennet yüzü göremez mi? Âyet ve hadisler ışığında konuyu aydınlatır mısınız?”
Öncelikle acınızı paylaşır, taziyetimi bildirir, sabr-ı cemil niyaz ederim. Hayat kimi zaman böyle acı sürprizlerle üzerimize yıkılır. Fakat ne büyük şansımız var ki, imanımız, İslâm’ımız, teslim ve tevekkülümüz en acılı anımızda tesellî kaynaklarımızdır.
İnsanın kendi kendini öldürmesi, içinde isyanı da taşıyan bir büyük günahtır. Allah, ehl-i imanı büyük günahların ağına düşmekten korusun. Âmin. Fakat intiharın gerçek tespiti her zaman mümkün olmayabilir. Bu konuda bilgilerimiz çoğu zaman zannîdir. İntihar zannettiğimiz bir ölümün gerçekte bir kalp sektesi ile gelmediğine hiç kimse garanti veremez. Böyle müessif vakıalarda, ölümün intihara mı, yoksa dâhilî veya haricî bilinmeyen her hangi bir hastalığa mı dayandığını çok net bilemeyiz. Zahirde intihar görüntüsü olsa bile, gerçekte intihar olmadığına dair bir ihtimal varsa, bu ihtimale ağırlık vermenin ve intihar olmadığını düşünmenin hiçbir sakıncası yoktur.
Kaldı ki gerçek intihar bile olsa, bunu Rabb’i ile kendisi arasında bırakmalı; biz, cenazeyle ilgili bize düşen görevlerimizi yapmalıyız. Namazını kılmalı, onun için diğer cenazelere neler yapıyor ve okuyorsak, yapıp okumalıyız. Onun için rahmet duâsı okumalı, mağfiret talep etmeli, bağışlanmasını dilemeli, günahlarının affını istemeliyiz. İslâm rahmet dînidir. Onu diğer cenazelerle bir saymayı, rahmet dini olan dînimizin tavsiyelerine ve ilkelerine daha uygun düşer.
İbn-i Semûre’nin (ra) anlattığına göre, adamın biri okuyla kendini öldürdü. Peygamber Efendimiz (asm) onun namazını kılmadı, fakat sahabelerin kılmalarını da yasaklamadı. Bir rivayete göre, “Arkadaşınızın cenaze namazını kılınız” buyurdu.1 Âlimlerin çoğunluğuna göre, Peygamber Efendimiz (asm) ümmetini intihar cinayetinden alıkoymak için namaz kılmamıştır. Sahabelerin kılmalarına izin vermesi ise, intihar edenin cenaze namazının kılınabileceğini gösterir. Nitekim fakihlere ve ehl-i sünnet âlimlerine göre hayatına kast eden bir kimse, bu çirkin hareketiyle dinden çıkmış olmaz. Katl günahı kendisine aittir. Binaenaleyh namazı kılınır, kendisi için duâ edilir.
Cabir (ra) anlatmıştır: Cahiliyet devrinde Tufeyl bin Amr ed-Devsî’nin bir kalesi vardı. Tufeyl bin Amr ed-Devsi, Peygamber Efendimiz’e (asm) geldi ve kendisini korumayı taahhüt ederek, “Yâ Resûlallah! Sana kötülük yapacaklardan, seni koruyacak olanların yanına, güvenilir bir kaleye gelir misiniz?” dedi. Fakat Allah Medine’ye hicreti emrettiğinden, Peygamber Efendimiz (asm) Devsî’nin bu teklifini kabul etmedi.
Nihayet Peygamber Efendimiz (asm) Medine’ye hicret ettiği zaman, Tufeyl bin Amr ed-Devsi de kavminden birisiyle Medine’ye hicret etti. Fakat Medine’de hastalandılar ve sıkıntı çektiler. Bilhassa Tufeyl bin Amr’ın arkadaşı, hastalıktan çok elem ve acı duymaya başladı. Nihayet bir gün keskin bir bıçakla kendi parmak eklemlerini kesti. Parmaklarından aşırı kan fışkırması ve kan kaybı sebebiyle de öldü.
Sonra Tufeyl bin Amr (ra) onu rüyasında güzel bir sûrette, fakat eli sarılı olduğu halde görmüş. Ona:
“Rabb’in sana ne yaptı?” diye sormuş. O da:
“Peygamberinin yanına hicret ettiğim için Rabb’im bana mağfiret buyurdu, beni bağışladı” diye cevap vermiş. Bu sefer Tufeyl bin Amr (ra):
“Neden seni iki elin sarılmış görüyorum?” diye sormuş. Adam da:
“Bana, ‘Kendi vücudundan bozduğun şeyi düzeltmeyiz!’ denildi” diye cevap vermiş.
Tufeyl bin Amr (ra) bu vakıayı ve rüyasını Resûlullah’a (asm) anlattı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm):
“Allah’ım! İki eli için de mağfiret eyle” diye duâ buyurdu.2
Allah’tan ümit kesilmez. Hiç kimse için Cennet yüzü görmez denemez. Diyemeyiz. Çünkü Allah’ın rahmeti vardır ve kâinata hâkimdir. Allah ile kulu arasına girilmez. Bize düşen ölen yakınımız için duâ etmek, Cenâb-ı Allah’tan o yakınımızın bağışlanmasını dilemektir. Allah ölenlerimizin taksiratını ve günahlarını bağışlasın. Âmin.
Dipnotlar:
1- Nesâî, Cenâze, 68
2- Müslim, Cenâze, 37
30.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|