Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 29 Kasım 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Kısa kısa



İsim belirtmeyen okuyucumuz: “Üniversiteye hazırlandığım yıl, kazanırsam üç ayları baştanbaşa tutacağıma dair adak adamıştım. Üniversiteyi o yıl kazandım. On yıl geçti. Hâlâ adağımı tutamadım. Şu an yoğun bir meşguliyetim var. Bu adağın yerine başka bir şeyle telâfi edebilir miyim? Sadaka vb. gibi.”

Adaklarımızda, adak konusu yaptığımız ibadetlere sadık kalmalıyız. Cenâb-ı Hak, “Adaklarını yerine getirsinler”1 buyurmuştur. Bu âyetten korkmak lâzım. Kurban adamışsak kurban keseriz, sadaka adamışsak sadaka veririz, namaz adamışsak namaz kılarız, oruç adamışsak oruç tutarız.

Kaç günlük oruç adamışsak o kadar gün orucu tutmamız üzerimize vacip olmuştur. Vacip değilken, üzerimize vacip yapmışızdır. Cenâb-ı Allah şartımızı yerine getirdiğine göre, bize adağımızı yerine getirmek düşer. Biz Allah’ı tecrübe edemeyiz, ama Allah bizi tecrübe eder. Adağınızı adadığınız şekliyle yerine getirmeniz, sizin için en doğru tarz olacaktır.

***

Balıkesir’den bayan okuyucumuz: “Bir bayanın hayız döneminde risâleleri okuması ne kadar doğrudur? Sonuçta içinde Kur’ân âyetleri var.”

Kur’ân bize sıkıntı çekelim ve günah icad edelim diye inmedi. Hayız döneminde yapılması istenmeyen ibadetler namaz kılmak ve oruç tutmaktır. Bu dönemde tabiî olarak abdest alınamadığı için Kur’ân’a el sürmeyi de buna ilâve etmişlerdir. Fakat bu sınırlamayı daha da geniş tutmaya gerek yoktur. Dayanağı yoktur çünkü. Sınır buraya kadardır. Bu dönemde risâle okunabilir, Cevşen okunabilir, ezberden duâ niyetiyle Kur’ân okunabilir. Âyetlere el sürmemek yeterlidir.

***

Yalova’dan AE rumuzlu okuyucumuz: “İftar davetine icabet etmemenin getirdiği sorumluluğu açıklar mısınız?”

Mücbir nedenlerle davete icabet edememe durumu söz konusu olabilir şüphesiz. Bu durumda dâvet sahibi bundan haberdar edilir, hakkını helâl etmesi istenir ve helâlleşilirse dâvete icabet etmemekten doğan günah için inşaallah affolunur. Fakat mücbir sebep yoksa Müslüman’ın davetine icabet etmek sünnettir.

***

İsim belirtmeyen okuyucumuz: “Kiracıyım. Borçlarım var. 3 Milyar değerinde de altınım var. Bu altına zekât düşüyor mu?”

Borçlarınızı çıkardıktan sonra elinizde kalan altın, nisap miktarını geçiyorsa zekât düşer.

***

İsim belirtmeyen okuyucumuz: “Komşum bir ay önce düşük yaptı. Kaynanası sen lohusasın kırk gün namaz kılamazsın demiş. Ama o kılıyor. Doğru mu yapıyor? Doğrusu nasıl olmalı?”

Düşük veya doğumdan sonra loğusa süresinin azamisi kırk gündür. Asgarisi kişiye ve bünyeye göre değişir. Daha kısa olabilir şüphesiz. Her kadın kırk gün loğusa kalacak diye bir şart yoktur. Kan kesildiği gün temizlik dönemine girmiş olur. Gusül abdestini alır ve namazını kılmaya başlar.

***

İsim belirtmeyen okuyucumuz: “Akşam namazının vakti bir saat beş dakika sonra çıkar diye bir fetva var mıdır? Kullandığımız takvimde bu gün için bir saat kırk dakika sonra çıkıyor. Biz akşam namazının vakti için takvime uyabilir miyiz?”

Günlerin ve gecelerin mevsimlere göre kısalıp uzadığını biliyoruz. Namaz vakitleri de süre olarak değişiyor. Akşam namazının vakti, güneşin tamamen batmasıyla birlikte başlar, batı ufkundaki kızıllık kayboluncaya kadar devam eder. Yatsı namazının vakti ise ufuktaki kırmızılığın kaybolmasıyla birlikte başlar, ikinci fecrin doğuşuna kadar, yani sabah namazına kadar devam eder. Namaz vakitleri için takvime uyabiliriz.

***

Beyşehir’den Bayram Akbulut: “Bir evde anne ve babanın ikisinin de kurban kesmesinin hikmeti nedir? Kesebilir mi?”

Anne ve babadan her ikisi de kurban kesme yükümlülüğünü taşıyorsa her ikisi de kurban keser. Birisi taşıyorsa taşıyan keser.

***

Kocaeli/Körfez’den Hasan Körpe: “Cuma namazını camide kılamayan, fabrikada veya yolda olan kimseler Cuma saati çıkmadan veya çıktıktan sonra seferî olsun veya olmasın o gün öğle namazını cemaatle kılabilirler mi?”

Her hangi bir sebeple Cuma namazına kılamayanlar o gün öğle namazını cemaatle kılabilirler.

Allah kabul etsin. Âmin.

Dipnotlar: 1- Hac Sûresi, 22/29

29.11.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (28.11.2006) - Besmelenin anlamı nedir?

  (27.11.2006) - Muhtelif sorular

  (26.11.2006) - Camilerimiz evlerimiz olmalı

  (24.11.2006) - Muhtelif sorular

  (23.11.2006) - Şifa âyetleri ve şifa duâları

  (22.11.2006) - Namazla dirilelim

  (21.11.2006) - Ashab-ı Kehf’ten günümüze- 2

  (20.11.2006) - Yardım ve iyilikte sınır yoktur

  (19.11.2006) - Ashab-ı Kehf’ten günümüze-1

  (18.11.2006) - Ölümü nimet görmeli

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004