M. Latif SALİHOĞLU |
|
Feyizli okumalar (5) |
Okuma programlarında, unutulmaması ve asla ihmal edilmemesi gereken bir husus, yaş grupları esasıdır. Evet, katılımcıların, yaş gruplarına göre belirlenmesi, çok önemli bir gerekliliktir ve hatta zaruret derecesinde bir ihtiyaçtır. Farklı yaş grubunda olanların içiçe yaşaması, çok büyük sakıncaları da beraberinde getirir. Faydadan çok zarar verir. Hele hele, henüz bülûğ çağına girmemiş olanlarla, lise, üniversite ve daha üstündeki yaş grubunda olanların birarada bulunması, yeme, içme, yatma, okuma, müzakere seansları yapma gibi hal ve hareketleri aynı zaman ve mekân dahilinde paylaşması, faydalılık yönü bir yana, bazen telâfisi imkânsız zararlara, hatta travmalara dahi yol açabilir. Bu noktada, merhûm Zübeyir Gündüzalp'in de çok ciddi uyarıları olduğunu, canlı şahitlerden öğrenmiş bulunuyoruz. * * * Bu arada, okuma programalarına dair bazı teklif ve tavsiyeler de sizlerden geldi. Tebrik ve duâlar. Bunları da, burada maddeler halinde düzenleyerek dikkat nazarlarına takdim ediyoruz. * Katılımcılara, kendini ifade etme fırsatı verilebilir. Meselâ, şahıslar, mâkul bir süre içinde şiir okuma, spor veya musıkî becerisi, konu veya fıkra anlatımı, taklit, temsil gibi özel kabiliyetlerini sergileyebilirler. * Program başlangıcında "şahsî okuma hedefleri" belirlenebilir. (Kitap veya sayfa sayıları gibi.) * Günlük okumaları takip ile en çok okuyana hediye verilebilir. * Müzakereli derslerden, anlatılanlardan yarışma düzenlenebilir. * Tesbihat, yemek, yemek duâsı gibi hizmetler için nöbetçiler belirlenebilir. * Gazete okuma saati konularak, gazetede çıkan önemli bazı haber ve yazılar katılımcılara okunabilir. * Bilhassa sabah derslerinin verimli geçmesi için, okunan bahsin herkes tarafından takip edilmesi sağlanabilir. * Kendi başına ve kontrolsüz hareketlerin önlenmesi cihetine gidilebilir. * Program yapılacak yerin, önceden mutlaka görülmesi ve gerekli şartların hazırlanması incelenmesi gerekiyor. * Başlangıçta, okuma programlarının ehemmiyetine dair, sohbet veya seminer tarzında bir sunumun yapılması çok yerinde olur. * İşin ciddiyeti açısından, gece ve gündüz kıyafetlerinin aynı olmamasına, birbirinden farlı olmasına dikkat ve itina gösterilmesi gerekir.
Tarihin yorumu 15 Haziran 1926
Muhalifleri bertaraf etme kumpasları
Hayalî "İzmir Sûikastı Hadisesi", 14/15 Haziran (1926) gecesinde ifşâ edildi. Söylentiye göre, İzmir Valisi Kâzım Dirik'e gelen Giritli Motorcu Şevki isimli şahıs, bazı kimselerin M. Kemal'e sûikast plânladığı ihbarında bulunuyor. İddiaya göre, eski Lazistan mebusu Ziya Hurşit ile arkadaşları, iki gün sonra İzmir'e gelmesi beklenen M. Kemal'e sûikast yapıp kaçmayı plânlamışlar. İhbarı ciddiye alan valilik, derhal harekete geçer ve adı geçen şahıslar tutuklanmaya başlanır. Tevkifler, İzmir'le sınırlı kalmaz, ayrıca Ankara ve İstanbul'dan da tanınmış şahsiyetleri içine alacak şekilde genişletilir. Tutuklananlar arasında Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat gibi eski İstiklâl Harbi komutanlarıyla, yakın zamanda kapatılan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının (TCF) şöhret kazanmış şahsiyetleri de var. Hadiseye neredesinden bakılırsa bakılsın, yapılan işin bir tertip, bir komplo ve bir kumpas olduğu âşikâr. İktidardaki halk partisi, muhaliflerini sindirmek için, yine kendisinin plânlamış olduğu entrika dozu yüksek ve bir operasyondur, muhayyel İzmir Sûikastı Hadisesi. Evet, bu sûikast, tamamıyla hayalidir. Zira, M. Kemal, o tarihte henüz Balıkesir'de olup, ortada teşebbüs edilmiş bir sûikast mevcut değildir. Niketim, bilâhare İzmir İstiklâl Mahkemesine çıkarılan eski Şark Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa da, orada gördükleri karşısında hayrete düşer. Karabekir, hiç ilgisiz insanların, hayatta hiç tanışmamış ve görüşmemiş kimselerin nasıl olup da aralarında işbirliği yapmış oldukları iddiasıyla mahkemeye sevk edildiklerini hayretle sorar. Ankara'dan İzmir'e sevk edilen uyduruk İstiklâl Mahkemesi, hayalî sûikastten birinci derecede sorumlu ilân ettiği Ziya Hurşit ile 13 arkadaşını idam cezasına çarptırır. Yani, hiç vuku bulmamış bir sûikast ihtimali binaen tam 14 vatan evlâdı orada idam ettirilir. İdam edilmeyenler de, siyasetten ve ülke yönetiminde bulunmaktan büyük ölçüde men'edilir. Düşünün ki, idamdan kıl payı kurtulan Karabekir Paşa bile, ömür boyu casus takibi altında bulundurulur. Fakir ve sefil bir hayata mahkûm edilmek istenir. Elindeki evraklar ile yayına hazırlamış olduğu kitaplar yakılarak yok edilir. Öyle ki, paşanın yeniden siyasete atılması dahi, ancak 1939 seçimlerinden sonra mümkün olur. Netice itibariyle, yakın tarihteki bu ve benzer olaylara baktığımızda, gerek Şeyh Said Hadisesi ve onunla bağlantılı addedilen TCF denemesi, gerekse Menemen Hadisesi ve yine onunla irtibatlı kabul edilen SCF denemesinin, esasında bir tertip önceden tasarlanmış bir kumpas olduğu kanaatine varıyoruz. Bunlara, Dersim operasyonlarını da dahil etmek mümkün. İktidardakiler, muhaliflerini ezmek ve bertaraf etmek için, her yolu mübah görmüşler ve her türlü zulümkârlığı irtikâp etmişlerdir. 15.06.2010 E-Posta: [email protected] |