Cevher İLHAN |
|
GDO yasallaştırıldı… (2) |
Yeni “Biyogüvenlik Yasası”na göre GDO’lu ürünlerin üretilmesi ve ithali “izne” tabi olacak. GDO’lu gıdaların bebek mamaları ile küçük çocukların ek besinlerinde kullanılması Bakanlığın “onayı”na tabi olacak. Yani “izinli’ ve ‘onaylı’ GDO dönemi” başlayacak! AKP siyasî iktidarı, “Biyogüvenlik Yasası”ndan önce GDO’lu “Yeni Hal Yasası”nı çıkardı. “GDO yönetmeliği”nde ısrar etti. 20 Kasım 2009 ve 20 Ocak 2010’da değişiklikler yaptığı 26 Ekim 2009 tarihli yönetmeliğin iptalinin ardından evvela “GDO yasası”nı, peşinden yeni “GDO yönetmeliği”ni yayınladı. Her ne kadar Tarım Bakanlığından yapılan açıklamalarda amacın “GDO’lu gıdaların ve ürünlerin kontrol ve denetimi” olduğu bildirilse de yeni yönetmelikte de GDO’lu ürünlerin ve gıdaların üretimi ve ithali yasal güvence altına alınmakta. 28 Nisan 2010 tarihli beş maddelik Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, “Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair Yönetmelik”le sadece önceki yönetmeliğin bir fıkrası yürürlükten kaldırılmakta ve bir fıkra eklenmekte… Önceki yönetmeliğin ufak bir makyajı olan bu yönetmelikte de, GDO’ya ülkenin kapıları açılmakta. Genetiği bozdurulmuş gıdaların ve ürünlerin engellenmesi değil, üretilmesi, işlenmesi, ithalatı ve ihracatı serbest bıraktırmakta. Tüketim amacıyla piyasaya sürülmesi, tescili, hükme bağlanmakta. “GDO’lu ürünlerin işlenmesi ve depolanması”ndan, gerekli “izin, ruhsat ve tescil başvuruları” tek tek düzenlenmekte. İşin garip tarafı, ithal ürünlerin “GDO’lu olup olmadığı incelenmesi”, öncelikle ithal edenlerinin beyânına bırakılmakta…
GDO TİCARETİ SERBEST! Kısacası, genetiği bozdurulmuş gıdaların önünde bütün engeller kaldırılmakta… Bir tek “denetim ve kontrol”e dair bir husus eklenmiş. Buna göre, Bakanlığın teşkil edeceği Komite, ticarete konu olan ve risk değerlendirmesi sonucu AB’de tüketime uygun olduğuna dair onaylanmış genler hakkında değerlendirmeyle yetkili kılınmakta. Ancak bu Komite’nin onayladığı genetiği bozdurulmuş gıdalar, “GDO’lu” olarak kabul edilmekte. Yine yeni yasa ve yönetmeliğe göre, GDO’lu gıda ve ürünlerin üzerindeki etikette, “genetiği değiştirilmiş organizma (GDO)” olup olmadığı belirtilemeyecek. “GDO’ludur” uyarısı olmayacağı gibi “GDO’suzdur” yazılması da yasaklanıyor. Gerçekten, önce “biyogüvenlik yasası”nı, peşinden de “yönetmeliği”ni çıkarıp “genetiği bozdurulmuş gıdaları” yasallaştıran ve ticaretini serbest bırakan AKP hükûmeti, insan ve çevre sağlığı için fevkalâde riskler taşıdığı bütün dünyada kabul edilen, kanserden kısırlığa, felçten çeşitli kalıcı hastalıklara ve ölüme sebebiyet veren GDO’lu ürünleri ve gıdaları nasıl denetleyecek? AB’nin örnek alındığı iddia ediliyor; lâkin onca denetim mekânizmalarına rağmen AB ülkeleri bile hâlen denetimde büyük zorluklarla karşı karşıya kalırken, Türkiye bunca yetersizlikle nasıl doğru dürüst bir denetim ve kontrol yapacak? Anlaşılan o ki küresel ifsad şebekeleri ve Yahudi lobisi güdümündeki çoğu ABD’li ve uluslar arası sermaye ve şirketlerin Dünya Ticaret Örgütünü kullanarak dünya piyasalarına pazarladığı GDO’lu ürünlerin “AB standartları”na göre ithal ve üretiminin analiz edilip denetleneceği, boş bir propagandan ibâret…
GDO NASIL DENETLENECEK? “GDO yönetmeliği”nde, “izin verilen gıdalar”ın “binde 9 oranında GDO’lu olacağı” bildiriliyor. “GDO lu gıdaların % 0,9'un üzerinde GDO içermesi halinde” etiketlenmeleri zorunluluğu getiriliyor. Oysa bilimsel araştırmalar “binde 9 GDO”nun da insan sağlığına ve çevre tahribine ciddî riskler ve tehditler taşıdığını ifâde ediyorlar. Kaldı ki bu hususta sıkı bir denetim yapılsa bile paket ve ambalajların etiketlerinde “GDO’lu” yazılması zorunluluğu da kaldırıldığından, hangi gıdanın, bebek mamasının ya da çocuk besininin “GDO’lu” olduğunu halk nasıl bilecek? Tarım Bakanı, daha önce Türkiye çapında bütün bu ürünlerin kontrol ve analizini yapacak sadece “üç laboratuvar”ın bulunduğunu bildirmişti. Peki, ikisi ârızalı olduğu söylenen bu üç laboratuvar, zararlı maddelerle ekolojik dengeyi altüst eden ve çevreyi kirleten toksit ve zehirli etki yaptığı belirlenen GDO’ları teste yetecek mi? Uzmanlar, asgarî bir denetim için meselâ bir tek İstanbul’da en az iki bin gıda mühendisinin çalışması gerektiğini belirtmekteler. Bu durumda, hâlen 48 gıda mühendisinin bulunduğu bu mega şehrin gıda güvenliği nasıl sağlanacak? GDO olmadan mevcut denetimleri bile doğru dürüst yapamayan Tarım Bakanlığı, tarım ilâçlarını ihtiva eden, böcek ilâcını ve birçok kimyasal maddeyi ve virüsü içine alan, yaratılıştaki mükemmel, sağlam ve fıtrî yapısı bozdurulmuş ve bağışıklık sistemini alt üst edip yok eden bu GDO’lu zehirli gıda ve ürünlerin, pazarını ve piyasasını nasıl ve hangi personelle denetleyecek? Sonra onca geliştirilmiş araştırma ve kontrol kurumlarına rağmen, AB ülkelerinin kontrol etmekte zorlandığı “genetiği bozdurulmuş gıdaların ve ürünler”in tahribatını Türkiye nasıl önleyecek? 06.05.2010 E-Posta: [email protected] |