Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Fire sancısı geçti mi? |
Anayasa paketinin gündeme gelmesiyle başlayan sürecin sürprizlere açık olduğu ve muhtemel sürprizlerden birinin, iktidar partisinin oylamalarda fire vermesiyle yaşanabileceği, başından beri ifade ediliyordu. İlk turda bazı maddelere verilen kabul oylarının sayısı 331’e kadar indiyse de, fireler kritik sınırı aşmadı ve iktidar partisi rahat bir nefes aldı. Erdoğan bunun verdiği moralle, ikinci tur öncesinde partili milletvekillerine “Tarih yazdınız” diye övgüler yağdırdı. Ama akabinde o şok geldi. Parti kapatmak için dâvâ açılmasını Meclisin iznine bağlayan madde, kabul için gereken asgarî sayıya üç oy farkı ile erişemedi. 327 oyla düştü. 1 Mart 2003’teki tezkere şokuna benzeyen bir neticeydi bu. Orada da Irak için hazırlanan savaş tezkeresi birkaç oy farkla Meclise takılmıştı. Şimdi ise anayasa paketinin en kritik maddelerinden biri aynı durumla karşı karşıya kaldı. Öyle ki, paketin tamamı bir yana, o madde bir yana. Hattâ paketin asıl çıkış noktası o madde ile öngörülen düzenleme. Bunun da sebebi, AKP’nin, Demokles’in kılıcı gibi başında sallanıp duran “kapatma” tehdidinden kurtulma ihtiyacı. Anayasa Mahkemesiyle ilgili olup oradaki düzenlemeyi kısmen tamamlar nitelikteki madde dışında diğer maddeler adeta dolgu malzemesi. AKP açısından bu kadar önemli bir maddenin, kendi içindeki firelerle düşmesi sıradan bir hadise olarak görülemez. Burada çok iyi çalışılmış sistemli bir hazırlık ve planlama var gibi. Hatırlanacağı üzere, Baykal ilk tur bittikten sonra “AKP içindeki bir avuç vatansever milletvekili”nin gidişatı değiştirebileceğini söylemişti. Olayın özellikleri farklı olsa da, Ecevit’in 1977 seçiminde tek başına iktidar için halkın vermediği 13 sandalyeyi “kumar borcu olmayan AP’lilerle” doldurma amaçlı çağrısını çağrıştıran bir söylemdi bu. Perde gerisinde, o zamanki Güneş Motel pazarlıklarına veya 28 Şubat’taki milletvekili transferlerine benzer katakulliler olup olmadığı ise önümüzdeki gelişmelerle ortaya çıkacak. AKP ileri gelenlerinin “yol kazası” olarak nitelediği 327 şoku, bazı partili vekilleri üzüntüden, bir kısım CHP’lileri coşku ve sevinçten ağlattı. Baykal ise bu sonucu “onur patlaması ve millî şahlanış” gibi abartılı övgülerle göklere çıkardı. Bunlar, konuyla ilgili olarak her iki cenahtaki psikolojik ortamı ele veren çok ilginç işaretler. 327 şokunda AKP’nin verdiği fire sayısı 12’ye kadar çıkarılıyor. Ve bunlar için “AKP’deki Ergenekoncular” suçlamasını seslendirenler var. Bu iddialar, Ergenekon iddianamelerinin ekindeki belgelere istinaden medyaya yansımıştı. Ayrıca, geçtiğimiz haftalarda AKP içinde, sayısı 20’ye varan “rahatsız” milletvekilinin bulunduğu yönünde iddialar ortaya atılmıştı. Bu rahatsızlığın başlıca sebeplerinden biri “açılım” projesi olarak gösterilirken, anayasa paketiyle ilgili çekincelerin de bulunduğu ifade edilmişti. Ama bütün bunların ötesinde asıl problem ve sıkıntı, partideki yönetim anlayış ve üslûbunun bir kısım milletvekillerini “kaale alınmama ve dışlanmışlık” duygusuna itmesi gibi görünüyor. Nitekim o haberlerin çıkmasından kısa süre sonra, hayli zamandır açılıma yönelik eleştirileriyle dikkatleri çeken ve “rahatsızlar” listesinde de adı geçen Ankara Milletvekili Zekâi Özcan, partiden ayrıldı. Ve istifa sonrası verdiği röportajda, “Erdoğan çevresinin çok etkisinde kalıyor. Çevresinde, onunla ilişkisi olmaması gereken birçok kişi var” diyerek, AKP’de istişarenin işlemediğini söyledi (Deniz Güçer, Vatan, 19.4.10). Partinin saff-ı evvelinde olup bilâhare dışlananlardan Ali Coşkun da öyle demiyor muydu? Ertesi gün, kritik maddelerden AYM ile ilgili olanının benzer bir kazaya uğramadan 337 oyla geçmesi 327 şokunun çabuk atlatıldığı şeklinde yorumlansa dahi, hassas bir süreçte yaşanan fire sancısının AKP’de yol açtığı hasar devam ediyor. Bu hasarın, vekilleri ağlatan duygusal hitaplarla telâfi edilip edilemeyeceğini zaman gösterecek. 06.05.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (04.05.2010) - 1 Mayıs ve şehitler (24.04.2010) - Paketle uğraşırken (22.04.2010) - Hayra alâmet değil |