Aile-Sağlık |
AŞIRI TV SEYREDEN ÇOCUKLARIN MATEMATİĞİ ZAYIF OLUYOR Yapılan araştırmada, küçük yaşta aşırı televizyon seyreden çocukların daha sonraki yaşlarda matematikten kötü notlar aldığı ve diğer çocuklar tarafından dışlandığı ortaya çıktı. KÜÇÜK yaşta aşırı televizyon izleyen çocukların daha sonraki yaşlarda matematikten kötü notlar aldığı ve diğer çocuklar tarafından dışlandığı bildirildi. Kanada’nın Montreal Üniversitesi’nden bilim adamlarının “Archives of Pediatrics & Adolescent Medicine” dergisinde yayımlanan araştırması, katılımcılarının çok küçük yaştaki çocukların olması ve televizyonun verdiği kesin zararları göstermesi açısından ilk olma özelliği taşıyor. 29-53 aylık bin 314 çocuğun katıldığı araştırmada, 8 yıl boyunca ebeveynler çocukların ne kadar süre televizyon izlediğini belirlerken, öğretmenler de çocukların okuldaki başarısını, sağlık ve psikososyal durumunu değerlendirdi. Araştırmanın başındaki Linda S. Pagani, haftada ortalama 8 saat üzerinde televizyon izlemenin çocuğun okulla bağlantısını yüzde 7 azalttığını belirtti. Doğum ile 5 yaş arasındaki dönemde, tüm zihinsel süreçler için çok önemli olan beyindeki sinir sisteminin olgunlaşmaya başladığını, ekrana bakmanın ise pasif zihinsel bir eylem olduğunu söyleyen Pagani, televizyonu diğer mobilyalarla bir tutan ebeveynlerin bu durumu göz ardı ettiklerini vurguladı. Araştırmaya göre, 2-4 yaşındaki çocuklarda aşırı televizyon izlemek matematik dersindeki başarının yüzde 6, hafta sonu fiziksel aktivitenin yüzde 13, genel fiziksel aktivitenin yüzde 9 azalmasına sebep olurken, sınıftaki diğer çocuklar tarafından dışlanma riskinin yüzde 10, şekerli gazlı içecekler tüketiminin yüzde 9, atıştırmanın yüzde 10, 10 yılda vücut kitle indeksinin ise yüzde 5 artmasına yol açıyor. |
06.05.2010 |
Çocuklarda görülen astımın yüzde 90’ı alerjik ÇUKUROVA Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Allerji İmmunoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Seval Güneşer Kendirli, her yaş insanın, özelikle çocukların iş gücüne engel olan astımın çocukluk çağının en önemli kronik hastalığı haline geldiğini kaydetti. Astımın görülme oranının giderek arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Kendirli, Adana’da okul çağı çocuklarda alerjik hastalık görülme oranının yüzde 23.6, astımın görülme oranının ise yüzde 12.6 olduğunu hatırlatarak, rahatsızlığın yüzde 10’un üzerinde olmasının, toplum sağlığını ilgilendiren, önemli bir hastalık olduğunu gösterdiğini ifade etti. Astımın genellikle kendiliğinden veya tedavi ile düzelen, hava yollarının tıkanması ve yangısı sonucu oluşan, yineleyen bir hastalık olduğunu dile getiren Kendirli, “Hayat boyu astımın çoğu çocuklukta başlıyor. Çocuklarda görülen astımın yüzde 90’ı alerjik. Genellikle ev tozu akarlarına, küf mantarlarına hayvan tüy ve salgılarına bazen de polenlere alerji olabilir. Çocukluk çağında görülen astımın yüzde 70-75’i de hafiftir” dedi. |
06.05.2010 |
Sigara içen ebeveynler dikkat! GÜMÜŞHANE Sağlık Müdür Yardımcısı Op. Dr Volkan Kara, sigaranın astım hastalıklarını tetiklediğine dair çok net deliller olduğunu söyledi. Kara, sigara içen ebeveynlerin çocuklarında da astım olma ihtimalinin yüksek olduğunun ispatlandığını vurguladı. Sigaranın, kişide çocuğunun da astım hastalığının ortaya çıkmasına ve bağlılığında astımın kötüleşmesine yol açabileceğini savunan Kara, bu sebeple takip eden dönemde eğitim toplantıları düzenleyeceklerini söyledi. Kara, ayrıca, özellikle bahar aylarında nefes darlığı olan, burun akıntısı şikâyetleri bulunan hastaların her türlü kontrollerinin yapmak üzere hastanelere başvurmaları gerektiğini ifade etti. |
06.05.2010 |
Asıl mesele ev ortamındaki alerjenler HEPA Astım ve Alerji Şirketi Genel Müdürü Ercan Arslan, astım ve alerjinin, gelişmiş toplum hastalığı olduğunu belirterek, ‘’İnsanlar dışardaki havayı daha kirli sanıyorlar. Aslında asıl mesele ev ortamındaki hava ve alerjenlerdir’’ dedi. Arslan, her yıl alerji ve astım hastalarının giderek arttığını ifade ederek, dünya sağlık örgütü verilerine göre, yakın zamanda Avrupa kıtasının büyük bir kısmının alerji ve astımla alâkalı problemler yaşayacağını savundu. ‘’Bu hastalıklar, Dünya Sağlık Örgütünün, neredeyse en üst sırasını işgal eden başlıca sorunlardan olmaya başladı. Bunların artık çözümlerinin oturtulması gerekiyor’’ şeklinde konuşan Arslan, alerji ve astımın kişilerin hayatlarını tamamen etkilediğini kaydetti. Ercan Arslan, günlük hayatta, insanların 1 ya da 2 saat dışarıda kaldıklarını belirterek, ‘’Özellikle bu kapalı ortam yaşantısı, yeni nesli daha çok etkileyecek. Yıllardır bizim gördüğümüz, alerjenlerin ve hasta sayısının artmasının kapalı ortamda yaşamayla alâkalı olmasıdır’’ dedi. Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘’Alerji ve astım, gelişmiş ülke hastalığıdır. İnsanlar dışardaki havayı daha kirli sanıyorlar, ancak asıl mesele ev ortamındaki hava ve alerjenlerdir. En büyük problem kapalı ortamdaki tetikleyicilerin çok daha fazla olmasıdır. Özellikle Türkiye’de 90’lı yıllarda, alerji hastalıklarına, sıradan bir antibiyotik verilip geçiliyordu. Ben de ABD’den dönüşümde gördüm ki Türkiye’deki hasta sayısı da fazla. Ancak bu alanda uzman doktor sayısı az. Bunları araştırdıktan sonra bu işe adım atmaya karar verdik. Türkiye’de ilk kez, hastaların, astım ve alerjiden korunması için günlük hayatlarını kolaylaştıran ürünleri Türkiye’ye biz getirdik.’’
KOLTUK, YATAK VE HALILARA DİKKAT
ARSLAN, toz alerjenlerinin en fazla yataklarda, koltuklarda ve halılarda bulunduğunu ve sık sık ev temizliği yapılsa dahi bu alerjenlerin giderilemediğini söyledi. Bir yatak koruyucusuna harcanan iplik ile ortalama 4-5 sıradan nevresim takımı yapıldığını belirten Arslan, yatak koruyucusunun sık dokunması halinde alerjenlerin yatak üstüne çıkmasının önlenebileceğini kaydetti. Rahatsızlığa yol açan tozların, havada uçuşanlar değil, daha çok yatak, koltuk gibi dolgu maddesinin gazla dolduğu bölümlerde toplanan alerjenler olduğunu, bunların insanın ölü derisiyle beslendiğini ifade eden Arslan, şunları söyledi: ‘’Daha sonra dışkı topu bırakırlar. Bu dışkı topları da kuruyup, insanlar hareket ettikçe mikro granül parçalar halinde havaya karışırlar. Sonrasında bu mikro granüller solunum yoluyla kana karışır.’’ Arslan, halı-koltuk spreyinin de halı ve koltuklardaki akarları yok ettiğini ve etkisini de 4 ile 6 ay boyunca koruduğunu, böylelikle, yataklardan sonra en çok deri döküntülerinin bırakıldığı noktalar olan koltuklar ve halılarda alerjen oluşumuna izin verilmediğini anlattı. |
06.05.2010 |
Çocuk istismarında ivedilik gerek TÜRK Psikologlar Derneği Genel Başkanı Nedret Özkan, istismara uğrayan çocuğun ruh sağlığının bozulup bozulmadığına bakılması sürecinden bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini belirterek, ‘’İstismar yapan kişinin davranışına ilişkin yargılama sürecinin ivedilikle başlatılmalı’’ dedi. Özkan, toplumların geleceklerinin sağlam temellere oturtulmasının, çocukların beden ve ruh sağlığının erken dönemden itibaren korunmasına ve nitelikli eğitimine bağlı olduğunu söyledi. ‘’Son günlerde kamuoyunda derin yaralar açan çocuk istismarı olaylarının çocukları yeterince koruyamadığımız hatta onları ihmal ettiğimiz gerçeğini gözler önüne sermiştir’’ diyen Özkan, istismarın fiziksel, cinsel, duygusal ve ihmal şeklinde ortaya çıkabilen ve çocuğun büyüme ve gelişmesini olumsuz yönde etkileyen evrensel bir suç olduğunu vurguladı. Çocuk istismarına insanlık tarihi boyunca her kültürde rastlandığını ve sanıldığından çok daha yaygın olduğunu ifade eden Özkan, buna rağmen sorunun, ancak çok ciddi boyutlara geldiğinde kamuoyunun gündemine yansıdığını, tanısında ve ilgili uzmanlık dallarıyla işbirliğinde çoğu kez güçlükler yaşandığını kaydetti. |
06.05.2010 |