Süleyman KÖSMENE |
|
KISA KISA |
Bulgaristan/Veliko Tarnova şehrinden Aras Uzunov: “Selâm aleyküm! Ben Bulgaristan’dan Aras. Hıristiyan ülkede yaşadığımız için İslâmî bilgilerimiz biraz kısıtlıdır, benim yaşadığım Veliko Tarnovo kentinde 3000 Müslüman vardır! Sizden rica ediyoruz, eğer mümkün ise bizlere dinî kitaplar gönderir misiniz? Fıkıh, tefsir, hadis, Kur’ân gibi kitaplar! Cevabınız ne olursa olsun Allah sizden razı olsun! Adresim: Bulgaria, gr. Veliko Tarnovo, ul. Chernorizec Hrabar ?54 Aras Uzunov. (E-mailim: [email protected]) Bulgaristan’dan selâmlar....”
İşte Bulgaristan’dan bir duâ! “Cevabınız ne olursa olsun Allah sizden razı olsun!” diyor. Bu duâ hepimize! İman kardeşliğinden güzel bir şey var mı? Değerli Aras Beyin mektubunu, bu duâya ortak olmak isteyen kadirşinas okuyucularıma buradan duyuruyorum. Bulgaristan’da İslâmî kitaplara susayan kardeşimiz, Türkiyeli kardeşlerinden kitap istiyor. Bu göz yaşartıcı ve anlamlı isteğe olumlu cevap verecek çok sayıda okuyucumuz olduğunu biliyorum. Allah hayır ve hasenâtlarına bire bin yazsın. Âmin. *** Rüveyda Alkor: “Bir insan ‘Bundan böyle işe gidersem (her gidişim için geçerli, yani ne zaman gidecek olursam olayım, bu sözümden tövbe edecek olsam bile) kâfir olayım’ (dinden çıkayım, mürted olayım anlamında) derse ve sonra bu sözünden vazgeçer, bu sözü için tövbe edip işe giderse kâfir olur mu? Bu sözü söyleyen kişi kâfir olmamak (dinden çıkmamak) için artık işe gitmemeli midir? Çünkü ‘Tövbe edecek olsam bile işe gidersem kâfir olayım’ dediği için, artık tövbesi geçersiz olur mu? Tövbe etse bile durum değişmez mi? Yoksa söylediği söz için tövbe ederse artık istediği kadar işe gidebilir mi? Bu soru benim için çok önemli. Allah rızası için yardım edin.”
Kur’ân buyuruyor ki: “Allah sizi yeminlerinizde bilmeyerek ettiğiniz lağv ile (yanlışlık ve hata ile) sizi sorumlu tutmaz. Lâkin kalplerinizin irtikâp ettiği yeminlerle (bilerek yaptığınız yeminlerle) sorumlu tutar. Allah Gafur’dur, Halim’dir.”1 Sizin bu sözünüz ya lağvdır, ya da bilerek yapılan yemindir. Lağva benziyor. Yani boş söze benziyor. Çünkü böyle bir yemin şekli olmadığı gibi, böyle bir kâfir olma şeklinden de bahsedilemez. Yani siz böyle bir yeminden sonra işe giderseniz bu boş söz sizi küfre götürmez, bu boş söz nedeniyle kâfir olmazsınız. Bu durumda bir şey gerekmez. Fakat kâfir olmak netice itibariyle tevhid inancı ile alâkalı bir kavramdır. İman ve küfür kalpte meydana gelen birer sıfattır. Hidayet geldiğinde kişi mü’min olur, gelmediğinde kâfir olur. Hidayeti veren Allah’tır. Öyleyse böyle bir sözü yemin saymamız, sizin için, bundan böyle sözlerinize daha dikkatli olmanız açısından, daha sağlıklı bir adım olur. Çünkü sözünüzü yemin saydığımızda; 1- Bu sözünüzden dolayı size tövbe kapısı da açılmış olur. İçten tövbe yapmanız Allah katında İnşallah geçerli olur. 2- Yemininizin kefaretini ödemeniz durumunda, işe gitme yolunu size açar. 3- Ancak bundan böyle yeminli ifadeleri kullanmamaya gayret edin. Kendinizle alâkalı konularda yemin etmeden karar vermeye özen gösterin. *** İstanbul-Beykoz’dan Yusuf Güz: “‘Kim kendisini Beytullah’a ulaştıracak kadar azık ve bineğe, yol vasıtasına sahip olduğu halde haccetmemişse onun Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur’ hadisini nasıl anlamalıyız. Haccın farz olduğunu bildiği halde imkânı olup da gitmeyen kişi küfür üzere mi ölür?”
Hac kendisine farz olduğu halde, yani hacca gidecek imkân bulduğu halde hacca gitmeyen kimse günahkâr olur. Bu kişi ölürse zimmetinde hac ibadeti olduğu halde Allah’ın huzuruna çıkar. Bu hadis-i şerif bu kimsenin Yahudi veya Hıristiyan ya da kâfir olduğunu söylemiyor. Ancak Yahudi veya Hıristiyanın da zengin olduklarında haccetmediklerini, zengin olup haccetmeyen Müslüman’ın da netice itibariyle Yahudi’ye veya Hıristiyan’a benzediğini ifade ediyor. Bu hadiste terhip vardır. Yani korkutmak suretiyle haccetmenin önemini anlatma söz konusudur. Diğer yandan Yahudi veya Hıristiyan birçok konuda kendi kitaplarının sözünden çıkmışlar, emirlerini dinlememişlerdir. Haccetmek Kur’ân’ın emridir. Nitekim Kur’ân, “Oraya yol bulabilen insana, Allah için Kâbe’yi haccetmesi gerekir”2 âyetiyle oraya yol bulabilenler için haccı emrediyor. Binaenaleyh yol ve imkân bulduğu halde haccetmeyen kimse, kitabının emrini dinlememiş olur. Kitabının emrini dinlememekte ise Yahudi’ye veya Hıristiyan’a benzemiş olur. İşte Peygamber Efendimiz (asm): “Kim kendisini Beytullahi’l haram’a ulaştıracak kadar azık ve bineğe sahip olduğu halde haccetmemişse onun Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur” 3 hadisiyle bu hakikati ifade buyurmuştur.
Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi: 225: 2- Âl-i İmrân, 97; Tirmizî, Hacc 3, (812): 3- Tirmizi, Hacc, 3 (812). 05.12.2009 E-Posta: [email protected] |