Zerrelerden kürelere kadar her şeyi yoktan yaratan sonsuz güç sahibi Allah için zor diye birşey yok; Onun için her şey kolay. Peygamberlere mucize, bir kısım sevgili kullarına da kerâmet dediğimiz ikramlarda bulunmamış mıydı?
Meselâ Mi'rac, Peygamberimizin (asm) açıkça bir mucizesi. Hem de mu'cize içre bir mu'cize. Yedi kat gökleri geçmiş, mekândan münezzeh Rabbimizle perdesiz, vasıtasız doğrudan görüşmüş, cemalini müşahede etmişti.
Bu mu'cizenin basamaklarından biri de yolda rastladığı kervanlar ile Kudüs'teki Mescid-i Aksa idi. Kudüs'e gittiğini söylediği zaman müşrikler bir türlü kabullenememiş, sonsuz kudret sahibi Allah'ın, isterse sevgili bir kuluna gidiş geliş iki aylık bir yolu bir gecede katettirip Mescid-i Aksa'ya götürüp getirebileceğini kabullenememişlerdi. "Delilin nedir?" diye sorduklarında Kâinatın Efendisi (asm), filan oğullarının kervanına filan yerde, filan vadide rastladığını, kaybolan develerine doğru yönelttiğini söyledi. Dönüşte Daphanan mevkiinde falanca kabileye rastladığını, halkın uykuda olduğunu, onlara ait üstü örtülü su kabının örtüsünü açıp sularını içtiğini, yine eskisi gibi üzerini örttüğünü, sonra da Ten'im denilen yokuşta yine bir kafileye rastladığını, önde karamtırak bir deve, üzerinde biri siyah, diğeri kırmızımtırak bir çuval bulunduğunu söylemişti.
Kureyşliler hemen kervanların geliş yolunda bulunan Seniyye mevkiine çıkıp söylenilenlerin doğru olup olmadığını öğrenmek istemişler, Efendimizin (asm) haber verdiği gibi ilk gelen kervanın önünde iki çuval taşıyan deveyi bulmuşlardı. Bu doğruydu. Acaba sularını içtiğini söylediği kabilenin su kaplarında gerçekten su kalmamış mıydı? Onları bulup su kabını yoklayıp su bulamadıklarını gördüklerinde şaşkına dönmüşler, "Evet, doğru söylüyorsun ya Muhammed" demişlerdi.
Maddî ve mânevî her konuda insanlara rehberlik eden peygamberlerin mu'cizeleriyle aynı zamanda ilmî ve teknolojik gelişmelerin son sınırlarını çizdiklerini biliyoruz. İnsanoğlu ister bu mu'cizelerden faydalanarak olsun, ister aklını ve ilmî birikimlerini kullanarak olsun mucizelerin benzerlerini, taklitlerini yapmaya çalışmaktadırlar.
Bugün uydudan dünyada olup bitenler rahatlıkla görülebilmektedir. Naklen yapılan televizyon yayınlarından da bir kısım olay, görüntü ve konuşmaları karşımızdaymış gibi seyredip dinlemiyor muyuz?
Ancak hiçbir zaman unutulmaması gereken nokta onun hakkını verme, şükrünü ifa etme, hayır yolda kullanma olmalıdır. Programlar insanlığın yararına olmalı, moral ve şevk vermelidir. Katilin elinde hayata mal olabilen bıçak bir operatörün elinde neşter olup hayat kurtardığı gibi televizyon da mutlaka iyiye, faydalıya, güzele götürmeli.
Nihayet biz de daha önce belirttiğimiz gibi bu güzel kanallardan biri olan Berat TV için çekimleri yaptık. Programın ismi Güzele Ulaşmak. Cumartesi, Pazar hariç hergün saat 15.00'te uydudan dinleme imkânı bulan dostlarımızla beraber olacağız. İnşaallah faydalı olur.
23.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|