Biz, sadece kerameti derunî keşfe bağlarız. Halbuki içe doğuş ve keşif ile gelecekten haber vermek nasıl bir keramet ise, sosyal olayları ve fizikî olayları çözerek sünnetullahın dilini keşfetmek de aslında aynı derecede ve hatta daha fazla kerametvari bir olaydır. Belki en büyük keramettir. Bu itibarla, sünnetullahı, yani sosyal ve fizikî kanunları keşfedenler, en büyük keramet sahibidirler. Bu anlamdaki keramete haiz olmak için, şahsî dindar olmaya gerek de yoktur. Kâinatın esrarengiz dilini çözmekle alâkalıdır. Bu itibarla, kerametullahın bir kerameti varsa, sünnetullahın da bir kerameti vardır. Birisi kesbî, diğeri de vehbîdir. Belki yer yer her ikisi de vehbî ve kesbî olabilir. Sünnetullahı keşfeden İslâm âlimleri tarih boyunca Batı'yı aydınlatmışlardır. Edison gibi lambayı keşfedenler de dünyayı aydınlatmışlardır.
Bu anlamda, Nixon bir İbni Rüşd hayranıydı, zira Batı'nın aydınlanmaya onun yoluyla ulaştığına inanıyordu. Buna mümasil, Reagan da İbni Haldun hayranıydı. Amerikan politikaları da hâlâ Reaganizm ekseni üzerinde seyrediyor. Reagan neden İbni Haldun'a hayrandı? Zira İbni Haldun sünnetullahı keşfeden önemli ilim adamlarından birisiydi. Sosyolojinin ve ilmî içtimaiyatın kanunlarını keşfetmişti. Bu özelliği de Reagan gibilerini hayran bırakmıştı. Haziran 2006'da yapılan İbni Haldun Sempozyumunda bu meseleyle alâkalı ilginç detaylar aktarıldı. İbni Haldun Sempozyumu'nda, 'İbni Haldun'un İktisat Teorisi Bağlamında Milletlerin Yükselişi ve Çöküşü' başlıklı bir bildiri sunan Selim Cafer Karataş'ın değindiği bir ayrıntı, Prof. Dr. Ahmet Arslan'la tartışmasına yol açmıştı. Karataş, bildirisini sunarken ABD'nin eski başkanlarından Ronald Reagan'ın İbni Haldun'un Mukaddime'sini okuduğunu, onun, özellikle devletlerin güçlü dönemlerinde az vergi aldıklarını, çöküş dönemlerinde ise vergilerin yükseldiği yolundaki tezinden etkilendiğini, hatta görevi Clinton'a devrederken İbni Haldun okumasını tavsiye ettiğini söyledi.
Karataş, Arslan'ın ciddiye almadığı bu bilginin kaynaklarını da gösterdi. Karataş'ın, yine Prof. Dr. Arslan tarafından eleştirilen bir iddiası da, İbni Haldun'un Mukaddime'de, İstanbul'un fethedileceğini, fetihten çok önce haber verdiğine dairdi. Çay molasında, Karataş'ın bu bilginin delilini de Mukaddime'nin İngilizce tercümesinden bularak Prof. Ahmet Arslan'a gösterdiği öğrenildi. Karataş'a göre, bu bir kehanet değil, Doğu Roma'da çöküşe işaret eden araz ve semptomlara bakılarak verilmiş bir hükümdü (Tercüman gazetesi, 6 Haziran 2006). İbni Haldun bunu ümran ilminden çıkartmış olabilir. Bununla birlikte, Suyuti'nin El Cami'us Sağir gibi kitaplarında Peygamberimizin İstanbul'un fethine dair müjdesi de yer almaktadır. İbni Haldun'un yaptığı keşifleri bugün Paul Kennedy gibi tarihçiler de ABD'ye uyarlıyorlar. Hatta sevmesek de George Soros gibiler bile ABD'nin yeryüzüne dağılmış gereksiz yüzlerce garnizonu sebebiyle Roma gibi şiştiğini ve patlamak üzere olduğunu ve bunun da çöküşünü hızlandıracağını öngörmüştür. Akıl için yol bir...
Buna benzer sosyal veya fizikî kerametler tarih boyunca olmuştur. Jules Verne gibi kimi Fransız yazarlar, arzın keşfedileceğine yıllar önce işaret etmişler ve Arzın Merkezine Seyahat gibi kitaplarıyla denizaltı gibi keşiflere önceden işaret etmiş veya bunların yolunu açmıştır. Muhayyilesi ile geleceğe ışık tutmuştur. Jules Verne gelecekten haber veren kitaplarıyla birçok ilmî keşfe öncülük etmiş ve hatta rehberlik yapmıştır. Yine gelecekte devlet düzenlerinin alacağı şekli öngören ve keşfedenlerden birisi de 1984 kitabının yazarı ve Big Brother kavramının mucidi İngiliz yazar George Orwell'dir. Orwell'in 'big brother' gibi geliştirdiği kavramlar, biraz farkla da olsa İbni Haldun'un geliştirdiği asabiyet gibi kavramları hatırlatmaktadır. İbni Haldun gibi, o da döneminin devlet erkânıyla iç içedir. Bunun dışında iyi bir gözlemcidir. Sosyal hareketliliği ve hareketleri etüd etmektedir. Devletin yapısını ve sosyal ve siyasî ilişkilerin tabiatını ve kimyasını çok iyi bilmektedir. Bu da onu keşiflere götürür.
Bir başka sosyal kâşif ise Aldous Huxley adlı romancıdır. Bu meşhur romancı Arap ediplerinden Akkad tarafından ediplerin âlimi, âlimlerin edibi olarak övülmüş ve vasıflandırılmıştır. 1931 yılında Brave New World isimli romanında hayvanların klonlanmasından bahsetmiştir. Daha doğrusu haber vermiştir. Ve gerçekten de bu öngörüsünden 70 yıl kadar sonra Dolly isimli koyun klonlanmıştır. Ve klonlama aşamasında ilim âlemi onun isminden çok bahsetmiştir. Ve böylece onun fizikî bir kerameti kuvveden fiile çıkmış ve gerçekleşmiştir. Bazı yazarların ve ilim adamlarının dar dairede bu öngörüden haberleri vardır. Ve kitaplarında klonlama meselesini irdeleyenlerden birisi de eski büyükelçilerden İsmail Berdük Olgaçay olmuştur. Maalesef kendi kendini yetiştiren bu zat daha sonra nisyana terk edilmiştir. Şimdi inorganik kabul edilen Dolly tarzı klonlanmış hayvanların etinin yenip yenmeyeceği tartışılmaktadır (El Cezire: 18:40, 20/1/2008).
Deli dana tartışmasından sonra tüketiciler bu tarz hay-vanların yenmesine pek sıcak bakmıyorlar. Ama kimileri ekonomik olarak cazip olduğunu söylüyor. Ama bu iddiaya itiraz edenler de var. Bütün bunlar gösteriyor ki, keramet sadece metafizikî alanla kaim değildir. Tek ayak ve kademe üzerine değildir. Adetullah ve sünnetullahın kerameti de vardır. Sünnetullahı keşfeden ve tanıyan onun kerametine mazhar olur. Bu alanı da ihmal etmemek gerekir. Aksi takdirde, tek yanlılık gelişmeye sekte vurur. Zülcenaheyn ve çift kanatlı olmayı engeller. Bu hususta saydığımız isimler sadece küçük birer numunedir. Karl Marx ise, tersinden bir kerametle, yani istidracla komünizmin ilk evvel İngiltere'ye yayılacağını öngörmüştür. Tabiî ki halt etmiştir. Karl Marks realiteden koptuğu için geleceği görememiş ve onun istidracı İngiltere yerine Rusya'da tahakkuk ve tecellî etmiştir. Buna mukabil, realiteden kopmayan George Orwell ise, İngiltere'nin daha sonra yaşayacaklarını doğru olarak algılamıştır, tesbit etmiştir. Elbette bu onun selâhından veya takvasından olmayıp olayları dengeli olarak okuyabilmesindendir.
23.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|