Hemen her dönemde olduğu gibi, günümüzde de bazı ‘aydın’lar kötü bir imtihan veriyor. Şimdiye kadar ‘satır araları’nda ifade etmeye çalıştıkları ‘ihtilâlcilere destek’ niyetlerini, artık açık seçik yazmaya başladılar. Bu gidişle, ‘ihtilâl sevenler derneği’ de yakında kurulur!
“Ufukta yeni bir darbe mi var” başlıkla bir yazı kaleme alan ünlü bir ‘yayın yönetmeni’ ‘özde darbeciler’in varlığını unutmuş, ‘sözde darbe’ ihtimalinden bahsediyor. (Hürriyet, 18 Eylül 2007) Buna göre, bir kişinin namaz kılmak için ‘mola talep etmesi’ yaşanacak bir ‘darbe’nin habercisi oluyor. Tabiî bu darbe, yazıda ifade edilmese de bazılarının sürekli gündeme getirdiği ‘karşı darbe’ olsa gerek.
Gelişmeler, sayın genel yayın yönetmeninin canına ‘tak’ etmiş olacak ki, -özetle, bilmânâ- bu güne kadar ‘askerî darbe’lere karşı ‘sivil’leri desteklediğini, ancak bundan sonra ‘askerî darbe’lere karşı çıkmayacağını söylemiş. Gerekçesi de hazır: “Biri geliyor ve sonra kendi isteğiyle gidiyor. Öteki gelirse bir daha gitmeyecek.” (agg.)
Buradaki ‘biri’ askerî darbeciler, ‘ötesi’ ise ‘namaz molası’ isteyen ‘tek bir kişi’nin temsil ettiği kişi ya da kişiler... Ortada bir vak’a var: Bir tarafta, neredeyse yarım düzine kadar ihtilâl yapıp Türkiye’yi geri götüren, önünü tıkayan gerçek ihtilâlciler. Öte yanda ise, bazılarını vehim ve korkularıyla ürettikleri ‘muhtemel karşı darbe’ciler. ‘Müşahhas/ somut darbecilere kızmayıp; her defasında darbecilerin mağdur ettiği kişilerden ürkmek, korkmak ve bu korkudan ‘hayalî darbe ihtimalleri’ üretmek neyin nesi? Milleti ‘hayalî darbe’ senaryolarıyla ürkütüp, korkutup; gerçek darbecilere dâvetiye çıkarmak ‘aydın’lara yakışıyor mu?
Tabi ki ‘kökten yersiz’ olan bu düşünceleri paylaşan ‘bir kişi’ değil. Zaten sayın genel yayın yönetmeni, aynı endişeyi paylaşanlardan da bahsetmiş. Öte yanda bu endişeleri paylaşmayan milyonların varlığını ise görmemiş, duymamış. Bu da işin başka bir yönü.
Hayalî korkular üretenlerin asıl maksadı, hayalî ‘karşı darbe ihtimali’ne karşı; gerçek ‘darbeci’leri, ‘zinde kuvvetler’i ‘görev’e çağırmak olsa gerek. İşte gerçek ‘aydın’ların imtihanı burada başlıyor. Her türlü ihtilâle, müdahaleye karşı; hakkı, hukuku, demokrasiyi, insan haklarını savunmak. Önemli olan, ihtilâl ihtimalini ‘haber’ vermek değil, böyle bir durumda nasıl bir tavır takınılması gerektiğini beyan etmektir.
“Darbe ihtimali var, darbe ihtimali var” demek suretiyle darbecilerin keyiflenmesini temin etmek en başta ‘aydın’lara yakışmaz.
Özde ve sözde, her türlü darbeye, müdaheleye karşı olalım ve milleti ‘hayalî darbe ihtimalleri’yle oyalamayalım...
19.09.2007
E-Posta:
[email protected]
|