Davranış; dışarıdan ve iç âlemimizden gelen uyarılara verdiğimiz cevap, gösterdiğimiz tepkidir. Normal ve anormal olmak üzere iki kısımdır.
Dışarıdan gelen uyarılar karşısında zaman zaman öfkelenmemiz, kızmamız, bağırıp çağırmamız normal bir tepki biçimidir. Gereksiz, yersiz tekerrür eder, saatler, günlerce sürerse anormal olur. Meselâ, kız çocukların oyuncak bebek, erkeklerin tahta kılıç/kalkan veya atlarla oynamaları; yalancı emzikle oyalanmaları normal bir davranıştır. Fakat, 15-20 yaşında aynı oyuncaklarla oynayan genç kız ve erkeğin; veya yaşlıların emzikle oyalanmaları; başlarına huni geçirmeleri tıbbın hiçbir dalınca normal bir davranış kabul edilmez!
Bu vesîleyle asıl hayatımıza bir atıf yaparak soralım: Acaba, 15 yaş ve üstü insanların, halâ dünyanın yalancı, fâni, geçici emzikleri ve fantaziyeleriyle oyalanması normal bir davranış mı? Tehlikeli ve sonunda ölümün geleceği muhakkak bir hastalığa yakalanan aklı başında birisi; tedâviyle mi meşgul olur; yoksa oyun ve eğlenceye mi dalar? Ölüm yüzde yüz kesin olduğuna göre; sonsuz âleme hazırlanmayan ve oyalanana tıp ne teşhis koyar?
Psikoloji; sürekli, anormal, yersiz, uygunsuz; çevredeki insanların hoşgörüsünü aşan; insanlarla ilişki ve iletişimini bozan; kendisinden beklenen beceri ve başarıyı gösteremeyen; gerçeklere aykırı kabul edilen davranış, hareket ve tutum sergileyenleri “rûh sağlığı bozuk” kategorisine koyuyor. Anormal kişiliklere yol açan sebepler nelerdir?
Anormal davranışlara; biyolojik bozukluklar, yâni beyin ve merkezi sinir sistemindeki arızalar dışında; benlik-kişilik gelişmesi sırasında ortaya çıkan saplantı ve takıntılar (eğitimsizlik, yanlış yetişme tarzı; hâdiselere ters bakış ve yaklaşım açısı) sebep olabilir.
Şüphesiz bu aile içindeki davranışlarımızdan, içinde yer aldığımız sosyal örgütteki vazifelerimize, yaklaşım tarzımıza kadar etki eder. Özellikle çocukluk ve gençlik (bilhassa bülûğ) çağındaki çatışmalar, sürtüşmeler kişilik gelişimini olumsuz etkiler.
Uykusuzluk, açlık; yâni; sinir sistemi ve midenin ihtiyaçlarının karşılanmaması gerginlik, taşkınlık ve anormal davranışlara sebep olurken; akıl ve zekânın tatmin edilememesi; hayâtî sorulara cevap bulunamaması da psikolojik rahatsızlıklara yol açar.
Ayrıca; problem, sıkıntı, belâ, musibet, sevdiklerinden birisinin ölümü, hapis yatma, ağır hastalığa yakalanma korkusu gibi meseleleri izah edememe, aklı tatmin edici bir açıklama bulamama da aynı rahatsızlıkları doğurur.
Stres, günümüzün baş hastalığı. Ancak, az stres, itici, harekete geçirici bir görev de görmektedir. Önemli olan onu da dengede tutabilmektir.
19.09.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|