Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Dersimiz dört işlem

Hepimizin okul yıllarında en çok korktuğumuz dersti matematik. Neydi o havuz problemleri? Sahi neydi o iki aracın hızlarını verip kaç kilometre sonra buluşacaklarını hesaplamak? Okul yıllarında kırık notlar alan bu ülkenin insanları, matematiğin yararını en çok da yetişkinliklerinde yaşadılar. Hortumlama hesaplamalarını, benim hâlâ bir türlü anlayamadığım faiz hesaplamalarını, geleceğin kokusunu anlamak babında ihtimal hesaplarını hemen herkes yetişkinliğinde bal gibi anlıyor işte! Ne oluyorsa oluyor, bir de ne görüyorsunuz: Okul sıralarındayken çalışmayan kafalar hazineden beslenme hususunda birdenbire tıkır tıkır çalışmaya başlamıyor mu?

Benim en çok ilgimi çeken, matematiği zayıf bu ülkenin bir kısım insanlarının dört işlem konusunda ciddî başarılara imza atmalarıdır. Dört işlemi bir hatırlayalım önce; Toplama, çıkarma, bölme ve çarpma.

Öğrencilere en kolay gelen dört işlemden biri toplamadır. İki iki daha kaç eder? Cevabı basittir: Dört. Bu kolay işleme tav olanlar yetişkinliklerinde de toplamaya ya da toplamcı olmaya devam ediyorlar. Şimdilerde modernlik olsun diye “total” diyorlar ya İngilizceden kaptırma bir kelimeyle; aynen onun gibiler toplamcılar… Toplamacılara göre bu ilkede herkes Türk’tür, herkes Müslüman’dır. Kafatasları ölçülüp cümle ırkların kökenlerinin de Türk olduğu vurgulanır. Ulusçuluk şemsiyesi altında total olarak elde edilen sonuçlarda küsurât varsa onlar da dışarı atılır.

Toplamcılardan beteri de var; çıkarmacılar. Çıkarma işlemine bayılan arkadaşlarım vardı okul yıllarında. Bunlar da muhtemelen şimdi belirli makamları işgal etmişlerdir ve geleni gideni, kendi gibi olmayanı “defol!”, “git!”, “ya sev ya terk et!” gibi lâflarla vatandaşlıktan çıkarmaya çalışıyorlardır. Gitmeyenlerin de bir punduna getirip, önce çileden sonra da hayattan çıkarıyorlar bir şekilde…

Gelelim Bölmecilere… Okul yıllarında bölme işlemini şıppadak yapan arkadaşlarınız vardı ise bugün onlara kuşkuyla bakabilirsiniz! Bölmeciler din, dil, ırk, bölge farklılıkları gibi faktörleri iyi kullanabilirler. Vatanın ve ulusun bölünmez bütünlüğüne göz dikenlerdir bölmeciler. Toplumu bölüm bölüm bölme merakı içinde çırpınanlardır. Kim mi bunlar; dedim ya okul yıllarında bölme işlemini iyi yapanlardır diye!

İşte son işlemciler: Çarpmacılar… Aman Allah’ım en zor iştir çarpmak. Bir sayıyı çarpmak ya da çarpıştırmak kolay da, sayılar büyüdükçe, basamaklar arttıkça çarpmak ve çarpıştırmak zorlaşır. Aralarda kalanlar olur. Elde sayılar kalır. Toplumda da çarpmacılar bölmeciler kadar tehlikelidir. Toplumu kaosa sürüklerler. Çatışma kültürünü yaymayı, anlaşmazlıkları, uzlaşmazlıkları körüklerler. Krizler çıkarırlar ve krizden medet umarlar. Yasaların açık-gediklerini bulurlar ve kriz sebebi yaparlar.

Eh, matematik işte bu! Dört işleminiz iyiyse de, kötüyse de kendinize iyi bakın. Olur mu?

B. Sait ÇİFTÇİ

18.09.2007


“Sivil Anayasa” paneli notları...

“Sivil Anayasa” panellerinin ilki 15 Eylül 2007’de Ankara’da dört sivil toplum (ADAG, SETÜD, YENİEĞİTİM, YENİSİAD) kuruluşunun ortak faaliyeti olarak gerçekleşti. Öncelikle takdim, sunum ve yönetimde çok yüksek bir performans gösterildiği, yer seçimi konusunda isabetli davranıldığı konusunda tebriklerimi ifade etmek isterim.

Prof. Dr. Gürbüz Aksoy, anayasaları “toplumun mutabakat metinleri” olduğunu ifade etmiş, Prof. Dr. Ahmet Battal “sivil dostu anayasa” ibaresini kullanmıştır.

Prof. Dr. Atilla Yayla;

-82 anayasasına “gerçek bir anayasa mıdır?” diye sorup, “değildir” diyerek ilk cümlesinden durumu ortaya koydu. Bununla kalmayarak Yargıtay onursal Başkanı Sami Selçuk’a atıfta bulunarak “meşruluk debisi düşük” ifadesini kullandı. Dolayısıyla her hali ile bir anayasa ihtiyacı kendisini göstermektedir. Konuşmacıların tamamının doğrudan veya temas ettiği konuya Atilla Yayla da temas etti. Önce zihniyetin değişmesi gerektiğini ifade etti.

-Atilla Hocanın; anayasayı hazırlayan komisyon üyelerinin hepsinin 1. sınıf akademisyen olduklarını söylemesi basın organlarında çıkan bazı yayınlara cevap niteliğindeydi.

-Yine bazı sözleri vardı ki, eskilerin tabiri ile kitabın tam ortasından, “anlamları egemenlerin yorumlarına bağlı” olan, istenildiğinde farklı yorumlanarak başka yöne çekilebilen anayasa veya yasaların sıkıntılarına dikkat çekti.

-Anayasanın liberal demokrat olması gerektiğini söyledi.

-“Anayasanın, yasaların anası olmadığını. Zira, ihtilal yapan generallerin temel hakların ve toplumsal mutabakatın bir belgesi olan anayasayı rafa kaldırırken, ticaret kanununa dokunmadığına” dikkat çekti.

-Atilla Hoca konuşmasını bitirirken söylediği “Özgürlük ve demokrasi hayatın merkezidir” cümlesi bana Bediüzzaman’ın bir sözünün hatırlattı. “”Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam”

Demokrat Parti Genel Bşk Yrd Nevzat Ercan;

-Bireyi ve devleti yeniden keşfetmeliyiz. Devlet ve millet arasında bir soğukluk var.

-Anayasa; Devlet otoritesine karşı bireyi korumak için geliştirilmiş hukuk tekniğidir.

-Medrese ve yeniçerilerin “istemezük” tavrına bakılmadan sivil anayasa yapılmalıdır.

-1961 anayasası ile milletin egemenliği yetkili organlar eli ile kullanılması biçimi terk edilmeli ve egemenlik “yasama, yargı ve yürütme” olarak kullanılır şeklinde düzeltilmelidir.

-Durumdan vazife çıkartır bir bicimde “doğrudan koruma ve kollama” kaldırılmalıdır.

-1924 Anayasasının vatandaşlık tanımı benimsenmelidir.

Adıyaman Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Fehmi Hüsrev Kutlu;

-Darbecinin iyisi olmaz, zihniyeti bize yakın olsa bile, meşru iktidarı deviren darbeciye sıcak bakmıyorum…

-Bizde anayasalar hep lütufda bulunmuştur. Temel hak ve özgürlükler kabul edilmelidir, lütfedilmemelidir…

-Anayasa Mahkemesi, anayasayı ihlal ederse ne yapacağız?

-Çıkması gereken kanunlar konusunda günübirlik hadiselerden bağımsız hareket etmek daha sağlıklı karar vermek olur.

-Önce bizim zihniyetimizin sivilleşmesi gerekiyor…

-İdeal ve özlediğimiz gibi bir anayasa için, ideal ortam yok. Beklediğimiz gibi olmasa da, sivil ve mevcudundan daha iyi bir anayasa olacaktır.

Panel’in tümü gözden geçirildiğinde sivil kelimesinin her iki kökü (1-Sivil: Üniforması olmayan, asker olmayan) (2-Sivil: Medeni, uygar) yönüyle de böyle bir anayasaya ihtiyaç duyulduğu görülmektedir.

Bunlara, panelden çıkan üçüncü bir sivillik kıstas eklemek istiyorum. Zihniyetin sivil olması gerekiyor. Fakat sivil olmak kendi başına sihirli ve tehlikeli bir kelime haline geldiğinin de altını çizmek gerekiyor. Esas olan bir anayasanın bireyi devlet karşısında koruması, temel hak ve hürriyetleri garanti altına almasıdır. Ayrıca, iki başlı görüntülere fırsat vermeyecek ve egemenliğin millete olduğunu pekiştirecek biri anayasa bir çok kişinin tercihi olacaktır.

Emin Talha KARAMUSA

18.09.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

 Son Dakika Haberleri