“Vur patlasın, çal oynasın” anlayışıyla hayata bakan, hayatı bir oyun ve eğlence olarak görenler, dünyada niçin bulunduklarını düşünüyorlar mı dersiniz?
İnsan meşrû dairede elbetteki yiyip içecek, eğlenecek. Hayatı oyun ve eğlenceden ibaret görme ile bunun arasında elbetteki dağlar kadar fark var.
Şuurlu mü’min hayatında neye ne kadar yer vereceğini bilen insandır, onun aklından bu dünyada misafir, sonsuz bir hayatın yolcusu olduğu düşüncesi hiç çıkmaz. Söz ve davranışlarını ona göre ayarlar, ebedî âlem için gerekli her türlü hazırlığı yapar.
“Ben dünyada nasıl kaygısızca yaşarım” buyuran Kâinatın Efendisi (asm) sebebini de şöyle açıklıyor: “İsrafil (as) sur ağzında, başını yere eğmiş, dikkat kesilmiş bir vaziyette üfleme emrini bekliyor.”
Vurdumduymazlığı, umursamazlığı, başıboşluğu yıkan bundan daha güçlü bir hakikat olabilir mi? Yaratılış gayesine uygun yaşama, istikameti muhafaza etme, meşrû daire dışına taşmama için yeterli bir hakikat bu. “Hud Sûresi beni ihtiyarlattı” buyuran Allah Resûlü (asm), sûrenin 112. âyetinde “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” âyetine uygun yaşamanın zorluğuna dikkat çekiyordu.
Cennet ucuz değil şüphesiz. Helâl dairede kalma, haramdan şiddetle kaçma, rıza-yı İlâhiye kavuşabilmek için her türlü iyiliğe koşma bunun bedeli. Hastalandığında ağladığını görenler sebebini sorduklarında şu cevabı vermiş büyük sahabe Ebû Hureyre: “Ben sizin dünyanız için ağlamıyorum. Beni ağlatan yolumun uzaklığı, buna karşılık azığımın azlığıdır” cevabını vermişti! “Tevbe etmeksizin günahta ısrar eden kimse Cennete giremez” (Tergib, 5: 190) buyuran Allah Resûlü (asm), günahta ısrarın sonucunu bize açıkça anlatmıyor mu?
Günahlar manevî birer hastalıktır. Tevbe edilip dönüş yapılmadığında insanın ebedî hayatını mahveder.
Demek bütün mesele bu dünyada başıboş ve sorumsuz olmadığımızın bilinciyle hareket etme. Bu anlayış, bakış açısı korunduğunda kişi kendini daima kontrol altında tutar, insanca yaşar.
28.07.2007
E-Posta:
[email protected]
|