Tevhîd sözcüğünü ve kelime-i tevhîdi—Lâ ilâhe illâllah (Allah’tan başka ilâh yoktur)—sıklıkla kullanılırız. Ne var ki, gerçek mânâsına nüfuz ettiğimiz, yani, kâinattaki tevhîd tecellilerini/yansımalarını ve mühürlerini yaşayarak okuyabildiğimiz söylenemez. Oysa, imanımızı kuvvetlendirip korumanın birinci şartı; İslâmın esası olan tevhidi anlamak, benimsemek ve özümsemektir.
Tevhîdin kelime anlamı, birlemek, Allah’tan başka ilâh olmadığına inanmaktır. Eğer kâinat bir saraya benzetilirse, “tevhîd” bu sarayın sultanının bir olduğuna, eşi, benzeri olmadığına; misli, misali, niddi, zıttı bulunmadığına inanmak ve Ona hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. Yani, tevhid damgalarını sarayın bütününde olduğu gibi, bölümlerinde, parçalarında da okuyabilmektir.
Bir saray, nasıl kendi kendine olmaz, sebepler yapamaz, tabiat icat edemez, tesadüfen oluşamaz ve mutlaka bir mimara, ustaya ihtiyaç varsa; kâinat sarayının da mutlaka sonsuz kudret, ilim, irade gibi sıfatlar sahibi bir san'atkârı olmalıdır. O da, Kadir-i Mutlak olan Yaratıcıdır. Tevhid ise; bu kâinat sarayı kimin ise, avlusu, harem bölümü, mutfağı, tabanı, tavanı da onun olduğunu anlamaktır. Şayet kâinat bir ağaç farz edilirse, bu ağacın sahibi kim ise, kökleri, gövdesi, dalları, yaprakları, çiçekleri ve meyveleri de onundur. Dal başkasının, meyveler diğerinin olamaz! Kâinattaki tüm varlıklar, moleküllerle örülür, inşâ edilir. Yani hücre, uzuv, unsur, bitki, ağaç, hava, su, toprak, maden vs. aynı moleküllerden yaratılıp çoğaltılır. Hepsinde aynı kanun, aynı sistem, aynı düzen geçerli. İşte, tevhid, kâinat sarayını tek bir zatın yaratıp terbiye ettiğini bilmektir. Yoksa, “Allah vardır” veya “Ben Allah’a inanıyorum!” deyip araştırmadan, çeşitli şüphe ve vesveseler anaforunda bocalayanlar gerçek muvahhid olamaz.
Kelime-i tevhidin bir anlamı, “Allah’tan başka hak mabud (ibadete lâyık) yoktur” mânâsında olmakla birlikte; burada geçen Allah ismi, bütün İlâhî isim ve sıfatları kapsar. Çünkü, Lâfza-i Celâl, yani Allah lafzı, Vâcibü’l-Vücûd, tek, sonsuz isim ve sıfatlara sahip ve bütün isimleri içine alan demektir. “Allah’tan başka Muhyî (Hayat verici) yoktur, Allah’tan başka Halık (Yaratıcı) yoktur, Allah’tan başka Malik (Sahip) yoktur, Allah’tan başka Rezzak (Rızık verici) yoktur...” gibi mânâları da içinde barındırır. Dolayısıyla, tevhid kelâmının içinde İlâhî isim ve sıfatlar adedince tevhid hakikatleri iç içedir. Ve bunlar müşahade edildiğinde gerçek tevhide ulaşılır.
25.04.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|