Başbakan Erdoğan’ın belindeki rahatsızlık sebebiyle geçen hafta AKP’nin grup toplantısı yapılamamıştı.
Bu yüzden bu haftaki grup toplantısı hem Başbakan Erdoğan’ın vereceği mesajlar açısından önemliydi, hem de başbakanı yakından görme imkânı vardı.
Bu sebeple herkes grup toplantısına girmesine karşın gazeteciler kendisini kapıda bekliyordu. Erdoğan yaklaşınca gazetecilerden geçmiş olsun dileğiyle karışık, “Beliniz nasıl?” sorusu geldi. Başbakan, “Çok iyi, iyiyim” diye karşılık verdi. Sonra genç bir Ankara Temsilcisi, “Kendi aramızda ‘Size cumhurbaşkanı diyebilir miyiz?’ konusunu tartışıyorduk” dedi. Erdoğan imalı bir şekilde gülerek, “Biliyorsunuz benim bel fıtığım var. Belinde fıtık olanlar Çankaya’ya çıkamaz” karşılığını verdi.
Sonra grup toplantısına geçildi. Başbakan uzun uzun Çanakkale Zaferinden söz etti. Siyasete ilişkin olarak sadece, “Finale geldik” sözleri vardı. Hangi final? Kendisinin cumhurbaşkanlığı finali mi, yoksa seçim mi? Herkes kendi cephesinden yorumladı bunu.
Meclis Başkanlığının yasaklama kararı etkili olmuştu. Geçen haftaların tezahüratlı, sloganlı, bol coşkulu toplantısı yoktu. Kalabalıktı. Salon, loca tıklım tıklım doluydu. Ama tezahürat yasaktı. Bir de illerden gelen heyetlerin hediye vermeleri.
“Demokrasilerde çareler tükenmez” sözünü işimize geldiği yerde kullanırız ya bu kez de illerden gelen heyetler başbakanı Meclisteki makamında ziyaret edip, hediyelerini sundular.
Meclis Başkanlığının aldığı karar gereğince, Meclis TV üç grup toplantısından 1 saat canlı yayın yapıyor.
AKP Grubu 11-12 arasında. O bitiyor ANAP başlıyor tam 1 saat. Sonra sıra CHP’ye geliyor. İlk hafta bu disiplinli bir şekilde uygulandı, ama bakın neler oldu.
AKP Grubu beklenenden kısa sürdü. Başbakan millî duygulara ağırlık veren, siyasî polemiğe kapı aralamayan bir konuşma yaptı. Ancak Erdoğan erken bitirince yayında bir boşluk oluştu. Meclis TV hazırlıklıymış bu araya hemen Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın hafta sonu Kocaeli’nde yaptığı konuşmayı yayına verdi.
Çok da iyi oldu. Bülent Arınç orada Meclis 16 Mayıs’ta cumhurbaşkanını seçecek, hiç endişeniz olmasın şeklinde güçlü ve kararlı mesajlar verdi. Aslında Çankaya bahane edilerek Meclisin üzerine korkuların salınmak istediği bir zamanda Arınç’ın bir basın toplantısı düzenleyip, millî irade adına yürekli mesajlar vermesi gerekiyor. Arınç’ın bunu çok iyi yapabileceğine inanıyorum ve “gün bugün” diyorum.
Tam vakti gelince ANAP Grubuna geçtik. Kürsüde kabına sığmayan, heyecanlı genç bir adam vardı. Ama kızgın bir adamdı. ANAP grubunun olduğu salonda DYP lideri olarak Demirel’i izlemiştim. Önce 22 milletvekili vardı DYP’nin MDP’den ANAP’tan ve bir de Halkçı Parti’den ayrılan milletvekilleri ile kurulmuş. Derme çatma bir gruptu, ama Meclis zeminini açmıştı Demirel’e. Liderlik bambaşka bir şey. Demirel bir çoğu 12 Eylül’ün partisi MDP’den gelenlerle hem 12 Eylül’le, hem de Özal’la mücadele etmişti. “Siz inanırsanız tekeden süt çıkarırsınız” derdi. Öyle de yaptı. Bu grup sonra 60 oldu sonra iktidar. Zincirbozan’dan Çankaya’ya giden yol böyle açıldı.
Erkan Mumcu çırpınıyordu. Bir milletvekilinin istifasıyla birlikte ANAP gruptan düşme tehlikesi yaşıyor. Mumcu da “Bizi öyle dallara tutunan bir parti sanmasınlar. Biz kökleri olan partiyiz” türünden lâflar etti. Ne yapsın.
Eğer Erkan Mumcu, bakanlığını yaptığı partinin kirli çamaşırlarını sokağa döken birisi olarak değil, sağduyu arayanlara adres olarak ortaya çıksa daha farklı olabilirdi. Bizim insanlarımız vefasızlığı affetmiyor. Bir de eskinin “demokrat Mumcu”su gitti muhalefet yapma adına “statükocu bir Erkan Mumcu” geldi.
Erkan Mumcu kürsüden inerken kapıyı açtım, CHP’nin Meclis’teki basın müşaviri ile karşı karşıya geldik.
Gizlice ANAP Grubunu takip etmesine gerek yok, zaten TV’den canlı yayınlanıyor. Koşarak CHP Grubuna gitmesiyle birlikte işin sırrını anladım.
Meclis TV’nin canlı yayını başlayacaktı ya, onun için “Erkan bitti, Baykal kürsüye” hazırlığı yapılıyormuş.
Deniz Baykal bu ortamda kürsüye çıktı. Konuştukça konuştu. Ama öyle 2.5 saat değil. Süre sınırı var ya. Bu kez 1 saat konuştu. Bu işe de en çok CHP muhabirleri sevindi. Baykal kürsüden inecek diye beklerken bir de baktık ki şahlanmış.
Sözü Cumhurbaşkanlığı seçimlerine getirip, “Çanakkale geçilmez tamam da Ankara’da geçilemez” dedi. Yetinmedi, “Hattı müdafaa yok, sathı müdafaa var. Satıh da bütün vatandır” dedi. Bir tek “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz ileri” demediği kaldı. Öyle heyecanlıydı ki, neredeyse kapıya çıkıp, atı hazır mı diye bakacaktım.
CHP Çankaya savunması ile Çanakkale müdafaasını birbirine karıştırıyor. Tabiî Baykal da kızınca demokratik yoldan cumhurbaşkanı seçilip Çankaya’ya çıkacak olan Türkiye Cumhuriyeti’nin 11 Cumhurbaşkanı ile Çanakkale’nin kapısına dayanan İngiliz askerlerini.
21.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|