Kalbimizin imandan sonra en kaliteli ürünü sevgidir. Kalbimiz;
* Hislerin, duyguların merkezi;
* Kâinattaki enerji boyutlarının santrali;
* Sevgi ve aşk üretim merkezidir ve sonsuz derecede sevgi üretme potansiyelindedir.
Rahmanî bir hediye olan akıl, göz, dil gibi kalbin de yaratılmasının sırrı, “muhabbetullah” ve öbür âlem için lâzım olan şeyleri temin etmek ve sonsuz mutluluğa ulaşmayı sağlamaktır.1 Dolayısıyla kalbin birinci görevi, Yaratıcıyı sevmektir. Dolayısıyla Onun hesabına, yaratılanları da sever.
Akıl, eşyanın, fenlerin sırlarına ulaştığı gibi, kalbimiz de ne kadar temiz ise, iman nuruyla ne derece aydınlanırsa, ibadet ve zikirle işletilirse, alıcı ve verici gücü de o nispette yüksek olur. Ve sevgi üretimini ona göre sağlar.
Hayatı dolu dolu yaşamak, gerçek sevgi ve aşkı üretmek, dolayısıyla huzuru, mutluluğu yakalamak; manevî kalbimizi tahlil etmekle ve gıdasını verip onu mânen tatmin etmekle mümkün.
Kalbin asıl görevi dünya işleri ve maddiyat ile uğraşmak değildir.2 Çünkü dünya işlerini ve maddî lezzetleri takip etme işi nefsimize verilmiştir. Onun işini kalbe yüklemek, kâğıt mendille yerleri paspas etmeye veya hassas terazi ile ağır yükleri tartmaya benzer.
Kalbin ikinci vazifesi ise sevgi üretmektir. Çünkü kalp, sevgi üretim merkezidir. Başta ruhumuzu, kendimizi, anne babamızı, çoluk çocuğumuzu, akrabalarımızı ve sair insanları severiz. Sevgi aynı zamanda bizi birbirimizle kaynaştırır. Güzel şeyleri, hayvanları, türlü yiyecek-içecek, bitki ve giyecekleri, manzaraları, diğer bütün varlıkları severiz.
İnsan mutlaka sever. Çünkü, kalp, sevgiye göre dizayn edilmiştir. Eğer, Rabbini sevmezse, dolayısıyla Rabbinin yarattığı bütün varlıkları Onun hesabına sevmezse, onun yerini nefsi alacaktır. Yani, nefsini mabuda lâyık bir tarzda sevecektir. Sevgi hissini mala-mülke, şana, şöhrete, model kabul ettiği kişilere (aktör, aktris, şarkıcı, san'atçı vs.) yöneltecektir. Elbette sonsuz sevgi potansiyeline sahip olan kalp, fani, basit, solan, yok olmaya mahkûm nesnelere razı olmaz. Bütün gücüyle “sonsuzluk” isteyen kalbimizi sonlu ve tükenici olan şeylerle doyurup tatmin edemeyiz.
Her duyumuzun, her duygumuzun ve her uzvumuzun gıdası ayrı ayrıdır. Meşrû olmak şartıyla, gözün gıdası güzel manzaralar, kulağınki güzel ve âhenkli sesler, dilinki tatlar, mideninki yiyecek, böbreklerimizinki su, ciğerlerimizinki temiz havadır.
Dipnotlar:
1- Sözler, 456, 33.; 2- Mesnevî-i Nuriye, 102.
21.03.2007
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|