‘Zıt müttefikler’ adlı bir yazımızda Bin Ladin ile Bush’un veya Nejad ile Bush’un zıt müttefikler veya benzerler olduğuna değinmiştik. Bazı ırkçı aydınlar da aynen böyledir. İşte numune veya Arapların ayine dedikleri cinsten; bunlardan birisini analiz etmek istiyorum. Aslında birisini analiz hepsini analizdir. Hepsi birbirinin prototipidir. Ve ilginçtir, bunların kaynakları da aynıdır.
Tempo derginde Mehdi Zana’nın “Kürtler İslâmiyeti kabul ettiklerinde kaybettiler” sözü bana bir yerlerden tanıdık geldi. Bu sözleri okuyunca kaynağını araştırmaya koyuldum. Hafızamı zorladım. Karşıma her renkten ve cinsten benzeri aydınlar çıktı. Ben bu sözleri bir yerlerden hatırlıyordum. Sonra kafam bazı Arnavut aydınlara intikal etti. Mehmed Akif Ersoy’un Safahat’ında yazdığı gibi Osmanlı’nın zayıflamasından itibaren Arnavutlar kadim köklerini aramaya ve bunun kendileri için çözüm olduğunu düşünmeye başlamışlardı. Bundan dolayı aralarında Şkiptar kavramı iştihar etmiş ve revaç bulmuştu.
Arnavutluk kartallar ülkesidir ve bu anlamda Arnavutlar kendilerine ‘Şkiptar’ da demektedirler. Ama bu arayış zamanla aynı seviyede kalmamış ve ricat boyutunda dinî mânâlar kazanmıştır. Ve kimi Arnavut kendilerine İslâm öncesi köken ararken aslında İslâm öncesi hiç de uyum içinde olmadıkları Hıristiyanlıkla temas hattı aramışlardır. En azından ruhen İslâmdan kopan bazı aydınlarca. Bu kesinlikle bir kompleks ürünüdür. Komünizm döneminde Enver Hoca niçin komünist olmuşsa post komünizm sonrasında da İbrahim Rugova veya İbrahim Kadare gibiler aynı psikolojik ve sosyolojik zeminden Hıristiyanlığa meyletmişler veya yanaşmışlardır. Onlara göre de Arnavutlar İslâmı kabul ettiklerinde kaybetmişlerdi. Halbuki müşterek devlet olan Osmanlı’ya baktığımızda vezirlerin genelinin bu mıntıkadan çıktığını görüyoruz. Tepedelenli Ali Paşa’dan beri İslâm öncesinde köken arama çizgisi kalınlaşarak devam ede gelmiştir. Bu kâh İslâma bir isyan suretinde, kâh da Adem Demaçi örneğinde olduğu gibi Allah’a isyan suretinde tecelli etmiştir. Rugova ve Kadare İslâma isyan ederken, ‘Kosova’nın Mandela’sı olarak bilinen Adem Demaçi de ‘Allah küçük kavimleri unuttu’ şeklinde yakışıksız ifadeler etmiştir.
***
Bu itibarla aslında Mehdi Zana bu eğiliminde yalnız değildir. Kürt gibi Arnavut hatta bir kısım kavmiyetçi Türk aydınlarının da tezleri aynıdır. Kürt veya Arnavutlar talihlerinden şikâyet ederken Cemal Kutay gibiler de fütuhatçılıkla kuru bir Arap dâvâsına veya kuru bir ümmetçilik adına kanımızı sebil ettiğimizi ileri sürer. Birileri tersinden yakınırken, o da Türklerin fazla toprak fethederek kaybettiklerini söylemiştir. Halbuki müşterek devlet şemsiyesini kaybedince herkes kaybetmiştir. Makro milliyetçilik ile İslâm dünyası atomize olurken mikro milliyetçiliklerle de ulus devletler atomize edilme aşamasına gelmişlerdir.
Peki, Arapların suçu ne idi? Bir millet olmalarına rağmen 22 pareye bölündüler ve yakalarını biraraya getirmekten aciz oldukları gibi aralarında sınır kavgasından da geçilmiyor. Maalesef bugün zıt aydınların referanslarının da benzer olduğunu görüyoruz. Sözgelimi Muazzez İlmiye Çığ hem İslâm’ı reddeden ve aidiyetini Sümerlerde arayan Türklerin, hem de bazı yazılarında olduğu gibi Abdullah Öcalan’ın referansları arasındadır. Bu itibarla, İsmail Kadare veya İbrahim Rugova ile Mehdi Zana veya Abdullah Öcalan arasında bir fark yoktur. Ve kendilerine İslâmın dışında her aidiyetten ve kimlikten referans arıyorlar. Ortak yönleri ve alanları bu.
Abdullah Öcalan kendisini bir zamanlar Mesih’e benzetmişti. Taraftarları arasında da, sembol Müslüman isimler yerine kendilerini Zerdüşt veya Hıristiyan önderlere benzetenlerin ağırlıkta olduğunu görüyoruz. Fırat Haber Ajansı kaynaklı bir haberde, Türkiye, İran ve Irak’taki 300 PKK militanına yöneltilen “En çok beğendiğiniz dinî önder kim?’ sorusuna yüzde 34 oranında ‘Zerdüşt’ cevabı verildiği belirtilmişti. Ankette, ‘Hz. İsa’ seçeneği Zerdüşt’le aynı oranda destek görürken, ölülere tapınılan bir inancın kurucusu olan Mani yüzde 11’le üçüncü sırada, Hz. Muhammed ise yüzde 10’la dördüncü sırada yer alıyor. Amerikalıların yüzde 8’i Hazreti İsa’yı kendileri için yaşayan bir model ve rehber olarak görürken PKK mensupları arasında bu oran tavan yapıyor. Zaten sahih anlamda Mesih’e tabi olsalar bu günümüzde İslâmiyete tekabül ederdi. Daha sonra Özgür Gündem gazetesi bu haberle ilgili bir tekzip yayınlasa da küp içindekini sızdırır ve Mehdi Zana gibi PKK dışında da olsa bazı Kürt aydınların eğilimi de farklı bir açıdan da bunu doğruluyor.
***
Müşterek devletin yıkılmasıyla birlikte birden fazla devlete sahip olan Araplar, yine bir devlete sahip olan Türklerle birlikte Kürtler gibi devletsiz kavimler kaybetmişlerdir. Bununla birlikte makro milliyetçilik dalgasından sonra mikro milliyetçilik dalgasıyla birlikte Kürtler maalesef iki defa kaybetmişlerdir. PKK en büyük zararı Kürtlere sonra da Türkiye’ye vermiştir. Gülay Göktürk ‘PKK olmasaydı’ yazısında bunu anlatmaktadır. ‘Nekbetü’l ümmeti’l Arabiyye binekbeti’d devletil Osmaniyye/ Arapların felâketi Osmanlı’nın yıkılmasıdır’ tezi bütün gerçeklerin anasıdır. Müşterek devlet formülü ‘kazan kazan’ formülünün başka adıdır.
21.03.2007
E-Posta:
[email protected]
|