Bir savaş esnasındaydı. Umeyr bin Hammam, savaş telâşı sebebiyle saatlerdir birşey yiyememiş, bir kaç hurma ile nefsini köreltmek istiyordu. Aniden bir ses duydu. “Eni, yer ve gökler kadar olan Cennete koşunuz” diyordu bu ses. Üstelik canından çok sevdiği Allah Resûlünden (asm) geliyordu. Nasıl bekleyebilirdi? Cennete koşmalıydı. “Seni yiyecek kadar vaktim yok” deyip elindeki hurmaları fırlattı ve cihada koştu. O kadar ihlâs ve samimiyetle koşacaktı ki bu koşu onu gerçekten Cennete götürecekti. Çünkü şehit olacaktı. Namaza koşmak da böyledir. Namaza koşmaktan maksat canla başla ona yönelmek, kılmak için titizlik göstermek demektir. Nitekim Allah Resûlü (asm) amellerin en hayırlısının ne olduğu sorulduğunda, birinde Allah yolunda cihad olduğunu bildirirken, diğerinde “vaktinde kılınan namaz” buyurmuşlardır. Ömrü namazla dakikleşen, sisteme oturan mü’min, sonsuz bir hazineyi kazandıracak ömür dakikalarını namazla o kadar dikkatle kullanır ki âdetâ namaz onun için bir mihenk taşı, vakti ayarlayan, planlayan bir faktör olur. “Şu işi öğleden sonra yapacağım. Bunu mutlaka ikindiye kadar bitirmeliyim. Akşam namazından önce şunu mutlaka yapmam lâzım” diyerek elmas değerindeki vaktini kılı kırk yararcasına planlar. İnsan ömrü beş dakikası dahi boşa geçirilmeyecek değerde bir sermaye değil midir?
Aylar önce arkadaşımız Cemil Tokpınar’ın dâveti üzerine Namaz Gönüllüleri Platformu toplantılarından birinde ben de hazır bulunmuş, Mi'rac Kandiline yetişecek tarzda bir broşür hazırlanmasına karar verilmiş, benden de broşüre konulmak üzere bir makale istenmişti. “Namaza koşmak” başlığı altındaki makaleyi bu maksatla yazmıştım. Platformun gönüllülerinden Ahmut Bulut kardeşimiz Dinar’da yapılacak panele katılıp katılamayacağımı sorduğunda zevkle, “Olabilir” demiştim. 3 Aralık’ta, yani yarın Pazar günü kısmet olursa Afyon Dinar’da ben de namazla ilgili bir konuşmayla gönüllüler kervanına katılma mutluluğunu yaşayacağım.
İnsanların dünyevîleştiği, dünyevî meselelerin her şeyin önüne geçtiği, namaz gibi imandan sonra en büyük yeri olan bir hakikatin nice insanın nazarında son planlara atıldığı bir dönemde namazın gündeme getirilmesi ve sürekli gündemde tutulması kaybettiğimiz değerlere yeniden sahip çıkmanın göstergelerinden biri olsa gerek.
Namaz silkiniş, yeniden diriliştir. Günde beş defa deşarj olan manevî bataryalarımızı namazla doldurur, yeni bir şevk ve heyecanla işlerimize sarılır, ebedî yatırımlara yöneliriz.
Yeniden kendimize gelmemizi sağlayan böyle bir ibadeti ihsan ettiği için Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.
02.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|