Tartışmaları hâlâ süren 17. Millî Eğitim Şûrâsının en dikkat çekici anekdotlarından biri, Genel Kurulda konuşan Türk Eğitim-Sen Genel Sekreteri İsmail Koncuk’la Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik arasındaki diyalog.
“Bu şûrânın düzenleme tarihiyle ilgili kuşkularım var. Şûrâyı keşke ilk geldiğiniz dönemde yapsaydınız” diyen Koncuk “Giderayak şûrâda alınan kararları ne zaman uygulayacaksınız?’’ diye sorunca, Çelik gülerek “İkinci dönem uygulayacağız” karşılığını vermiş.
Gerçekten de Koncuk’un dile getirdiği istifham, meselenin en kritik noktalarından biri.
Ki, biz de geçen Cuma günü çıkan yazımızda özellikle bunun üzerinde durmuştuk.
Nitekim şûrânın daha ziyade “Katsayı kalkıyor, imam hatiplerin önü açılıyor” haberleriyle gündeme getirilmesini bu zamanlama ile irtibatlandıran bazı yorumcular, asıl amacın “seçmene selâm”dan ibaret olduğunu, yoksa uygulamada değişen hiçbir şey olmayacağını ileri sürüyorlar.
Bakan Çelik’in “MGK kararları bile tavsiye niteliğinde ve hepsi uygulanmıyor. Şûrâ kararları da böyle” gibi muğlâk ve belirsiz sözleri de bu kuşkuyu güçlendiriyor.
(Tabiî, MGK kararlarının ne ölçüde “tavsiye” muamelesi gördüğü ayrıca tartışılmalı.)
Aynı şekilde, alt komisyonda büyük bir ekseriyetin kabul oyuyla benimsenen “katsayıyı sıfırlama” kararının bilâhare Genel Kurulda geri alınması da dikkatleri çekti.
Gerçi şûrâda benimsenen “olgunluk sınavı” formülünün, imam hatiplere ve meslek liselerine üniversite yolunda getirilen 28 Şubat kısıtlamalarını aşmayı öngördüğü söylenebilir. Ama bunun, hele mâlûm tepkilerden sonra uygulanma şansının ne olduğu belirsiz
Hükümetin ve bakanlığın bu konuda şimdiye kadarki gel-gitleri, attığı yarım yamalak ve yetersiz adımların dahi arkasını getiremeyişleri ve son olarak açık lise formülünde olduğu gibi YÖK ve yargı engelini de bir türlü aşamayışı, iyimser olmaya imkân vermiyor.
Keşke şûrâda alınan kararlar er ya da geç hayata geçirilebilse...
Ancak daha şimdiden bunların önünü kesecek bir blokaj için yığınak yapılmaya başlandığı görülüyor. Gerçi gösterilen tepkiler, “öncü kuvvetler” olarak tuhaf bir koalisyon oluşturan Eğitim-Sen’in, ÇYDD’nin, ÇED'in, DİSK’in, TÜSİAD’ın, TİSK’in, CHP’nin ve de Çankaya’nın aktif veya pasif çıkışlarından ibaret kalsa belki üzerinde durmaya bile değmez.
Ama iş, YÖK’ün hükümranlık alanına girdiği an, hükümetin bu konuda şimdiye kadar yapısal anlamda hiçbir değişiklik yapamadığı dikkate alındığında, çatallaşıveriyor.
Çünkü siz ne karar alırsanız alın ve hangi formülü üretirseniz üretin; YÖK’ün mevcut yapısına dokunamadığınız ve bu yapıyı kullanarak iş gören mâlûm jakoben zihniyeti aşamadığınız müddetçe hiçbir şekilde mesafe alamazsınız.
Öyle olunca da, meseleyi kökten halletmeden gündeme getirdiğiniz palyatif formüller, halkın gözünde inandırıcılığınızı kaybettiğiniz için, “seçmene selâm”dan beklediğiniz sonuçlar itibarıyla da size derin bir hüsran ve hayal kırıklığından başka birşey getirmez.
Çünkü millet “oyalanmak”tan ve aldatılmaktan hoşlanmaz.
21.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|