Geride bıraktığımız hafta içinde Ankara’da ‘toplanan ve dağılan’ 17. Millî Eğitim Şûrâsının imam hatip liselerini ilgilendiren kararlar alması tartışılmaya devam ediyor. Gelinen son noktada, bazı yazarlar çareyi ‘imam hatip liselerinin kapatılması’nda bulduklarını açıklarken, haliyle bu teklife tepki gösterenler de oluyor...
Tabiî ki, her ‘okul’ gibi imam hatip liseleri de alınabilecek ‘siyasî bir karar’la kapatılabilir. Ancak bu ‘kapatma’ Türkiye’de yaşanan problemi çözer mi? Asıl tartışılması gereken konu budur.
İmam hatip liselerinin başlangıçta ‘sadece camilerde görev alacak imam hatip yetiştirmek’ için açılmış olması, sonradan aldığı kimliği unutmamızı gerektirmez. Nasıl ki başlangıçta sadece ‘imam/müezzin’leri yetiştirmek o günkü şartlarda Türkiye’nin bir ihtiyacına cevap veriyordu, sonraki yıllarda bu okulların değişip gelişmesi ve bir anlamda ‘din eğitiminin de verildiği normal liseler’ haline gelmesi Türkiye’nin şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun bir çözümdü.
Doğrularla yanlışları harmanlamamak gerekir. İmam hatip liselerinin mevcut ya da 28 Şubat süreci öncesi ‘yanlışları’ ayrıdır, böyle bir okula hiç ihtiyaç olmadığını ileri sürmek ayrıdır. İmam hatip liselerinin ‘demokrat iktidarlar’ tarafından açıldığı, ancak ‘dini siyasete âlet eden anlayış’ tarafından istismar edildiği de bir vak’adır. Sözlü olarak ‘arka bahçe’ ifadesini kullanıp kullanmadıkları tartışılsa da fiilen böyle davrandıkları da doğrudur. Hatta ve hatta, imam hatip liselerinde okuyan ve ‘dini siyasete âlet eden anlayış’a karşı çıkıp, ‘demokrat’ anlayışa sahip olanlara, okullardaki yöneticiler/öğretmenler tarafından iyi bakılmadığı da bir gerçektir. Bilhassa 12 Eylül öncesinde ‘farklı düşüncedeki öğrenciler’in rencide edildiği, bazen okula alınmadığı da ‘not’larla cezalandırıldığı yine yaşanan gerçekler arasındadır.
Zaman zaman tekrarladığımız bir gerçeği yeniden hatırlatmakta fayda var: İmam hatiplerin eğitim yönünden zaafa uğratıldığı, eğitim kalitesinin düştüğü, ciddî iç sıkıntılar yaşadığını yine bizzat Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyeleri, 28 Şubat süreci öncesinde düzenlenen toplantılarda dile getiriyor ve bu konuları ciddî olarak tartışıyordu. Bu isimler arasında Prof. Dr. Hayreddin Karaman da bulunuyordu.
İmam hatip liselerinin varsa ‘yanlışları’ bir tarafa, ortada bir gerçek var: Milletimiz, çocuğuna doğru dürüst din eğitimi vermek istiyor. Başka yollar olmadığı için de imam hatip liselerini ‘çare’ olarak görüyor.
Dolayısı ile, milletin bu ihtiyacını karşılayacak makul bir çözüm üretilmeden İmam hatip liselerini kapatalım, bu tartışma kökünden bitsin” demek çare değildir. Tabiî ki bu tesbit, varsa ‘din eğitimi sistemi’ndeki yanlışlar da ilel ebed sürsün anlamına gelmemelidir. Konu her gündeme geldiğinde, “Bu okullar sadece ‘imam’ yetiştirmek için kurulan meslek liseleriydi. Türkiye’ye bu kadar ‘imam’ lâzım değil. Hem kızlar bu okula niye gidiyor?” demek akla yatkın görünse de çözüm olmuyor. Zaten millet, “Çocuğum imam olsun” diye bu okulları tercih etmiyor ki! Onların tercih sebebi, “Hem dinini öğrensin, hem de okuyup ‘adam’ olsun” şeklindedir.
Eğitim sistemi bunu temin edemediği sürece çözüm üretmek mümkün görünmüyor. Diğer konularda olduğu gibi eğitimde de milletin dediği olmalı...
20.11.2006
E-Posta:
[email protected]
|