Ali FERŞADOĞLU |
|
Peygamberimizin (asm) peygamberliğinin bir delili |
“Beşer için bir ömr-ü tabii olduğu gibi, yaptığı kanunlar için de bir ömr-ü tabiî vardır; onun nihayeti olduğu gibi, bunun da nihayeti vardır.” Hâlbuki Peygamber’in vaz ettiği hususlar gün geçtikçe, ilim ilerledikçe gençleşiyor, tazeliğini koruyor. Öyle ise onlar beşer kelâmı değillerdir. Tarih boyunca pek çok kanun / prensip / kaide / anayasa yapıldığını, konulduğunu; bir müddet sonra da yeni gelişmeler ve değişmeler karşısında geçerliliklerini kaybettiklerini biliyoruz. Bu açısından Kur’ân-ı Kerim ve hadis-i şeriflere baktığımızda, hükümlerinin değil sonunun gelmesi, gün geçtikçe, ilim ve fen ilerledikçe gençleştikleri, tazeliklerini muhafaza ettikleri, hatta yeni yeni ve pek çok hakikati ihtivâ ettikleri görülmektedir. Öyle ise onlar, beşer aklının, zihninin ve düşüncesinin mahsulü değil; beşer üstü bir makamdan, yani ind-i İlahî’den nazil olmuşlardır. Meselâ, “Def’aten bir fennin icadına ve ikmal edilmesine, bir zekâ-i harika olsa bile, muktedir olamaz. O fen, ancak çocuk gibi tedricen kemâle erer.” İlim ilme, fikir fikre, medeniyet medeniyete kuvvet verir. Sonradan bulunan bir şey, diğerinin üzerine binâ edilerek gelişir. Hâlbuki Hz. Peygamber’in çöl şartlarında hiçbir alt yapısı yoktu ve geçmişten örnekler almamıştı. Bir devletin teşekkülü veya bir neslin yetişmesi de böyledir. Uzun zamana ve çok tecrübeye, tarihî alt yapıya ve dirayetli bir topluluğa bağlıdır. Tarih boyunca kurulan medeniyet, devlet, imparatorluklar ile İslâm / Kur’ân-Sünnet medeniyet ve devletlerini kıyasladığımızda, çok harika ve beşer üstü, mu'cizevî bir tabloyla karşılaşırız. Evet, herhangi bir devlet tecrübesi, geçmişi ve tarihî alt yapısı bulunmayan, çapulcu, kızlarını diri diri gömecek kadar vahşî bir kavim, en medenî, en hakperest, bugün bile fersah fersah gerisinde bulunduğumuz insan haklarına ve hukuka dayalı mükemmel bir medeniyet, sistem, toplum ve devlet yapısı oluşturmuştur. Evet, Peygamberimiz (asm) bir insan, tek başına; ne yardımcısı var, ne saltanatı var, ne definesi... Ne tarihî bir birikimi, ne ilmi, ne alt yapısı, ne eğitim müesseseleri, ne tekniği, ne teknolojisi vardır. Fennî ve sosyal ilimlerde bugün bile hâlâ erişilemeyen derin meseleleri izah etmesi, tespit ve keşiflerde bulunması onun peygamber olduğunu gösterir. Çölde herhangi bir sosyal/teknik/ilmî/fikrî alt yapısı olmayan bir toplumda, Kur’ân ve Sünnet gibi bütün ilimleri içinde toplayan harika eser ve İslâm medeniyetini ortaya koyması gösteriyor ki, onlar beşer sözü değil, insan dimağından dökülmemişlerdir. Öyle ise, ona vahyediliyor. Öyle ise o, bir peygamberdir. Öyle ise Hz. Peygamber’in (asm) ortaya koyduğu bütün meseleler doğrudur, haktır, gerçektir. Öyle ise, diğer peygamberler de Allah’ın elçileridir. Öyle ise, Allah birdir. Öyle ise, melekler, kitaplar, resûller, kader ve ahiret vardır... 14.05.2010 E-Posta: [email protected] [email protected] |