Başörtüsüyle ilgili anayasal ve yasal değişikliklerin bugün Meclis Genel Kurulunda görüşülecek olması, onca konu arasında Başkentte meseleyi gündemin başında tutuyor. Ancak “yasakçılar”ın bildik şamataları sürerken, Meclis’te oylanacak değişikliklerin üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırıp kaldıramayacağı tedirginliği devam ediyor.
Zira Başbakan’ın İspanya’dan başlattığı “yasadışı başörtüsü yasağını yasayla kaldırma” teşebbüsü, dönüp dolaşıp yine Anayasa Mahkemesi’nin insafına kalmış oluyor. Çünkü AKP ile MHP’nin üzerinde anlaşıp mutâbakata vardığı taslak, hizmetlerin alınmasında kanun önünde eşitlikle eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılmamasını te’yid etmekle kalıyor.
Görünen o ki daha önce üniversitelerde kılık ve kıyafetin yasadışı olarak tepeden inme keyfî dayatmalarla sınırlandırılıp yasaklanmasında bir işe yaramayan Anayasanın 10. ve 42. maddelerine yapılan makyajın da fazla bir işlevi olmayacak.
Her ne kadar, 10. maddeye “bütün işlemlerde” ifâdesine “kanun önünde eşitlik ilkesi” cümlesi, 42. maddeye “kimse eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz” ibâresinin başına “kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple” cümlesi ve “yükseköğretimde” kaydı eklense de…
Neticede Anayasa Mahkemesi’nin, Anayasada yapılan değişiklikleri “şekil” yönünde anayasanın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen “laiklik ilkesi”nin ihlâli olarak görüp “iptal” edebilecek. Siyasî çevrelerde şimdi bunun sıkıntısı yaşanıyor…
* * *
Gerçek şu ki Anayasa Mahkemesi, “yürürlükteki kanunlara aykırı olamamak kaydıyla üniversitelerde kılık ve kıyafet serbesttir” ibâreli Ek-17. maddesini iptal edemediği halde “gerekçesi”nde “çağdaş kıyafet” tanımını koyup başörtüsünü “çağdışı” ve “laikliğe aykırı” yakıştırmasıyla yasakladı.
Anayasa’nın 153. maddesinin Mahkemenin gerekçelerinin kanun yerine ikame edilemeyeceği ve yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde istimal edilemeyeceğini belirttiği halde, göz göre göre Anayasa’ya aykırı olarak yasakçıların eline bahaneler verildi. Türkiye’de hâlen üniversite kapılarında eğitim hakkını engelleyen ve yüzbinlerce mağduriyete sebebiyet verdiren YÖK ve yasakçı rektörlerin indî “yasaklamaları” buna dayandırıldı.
Yapılan şu; Yüksek Öğretim Kanunu’nun Ek-17. maddesinde yapılan değişikliğe bırakılmış oluyor ki, bu haliyle “yasağın kaldırılması” tamamen Anayasa Mahkemesi’ne bırakılıyor. “Hiç kimse başının örtülü olması sebebiyle yüksek öğenim hakkından yoksun bırakılamaz, bu yönde düzenleme yapılamaz” deyip, devamında “başörtüsü”nü târif edip “çene altından bağlanacak” şekilde tanımını getirmiş.
Peki Ek-17’yi “iptal” edemeyen Anayasa Mahkemesi, yeni Ek-17’yi “iptal” edemez mi? Ya da şimdiye kadar Anayasaya ve yasalara aykırı olarak bir “gerekçe”ye dayanarak kanun dışı yasağı dayatanlar, yeniden benzer bir “gerekçe”yi bahane edemezler mi? Bütün bu sorular, yeni düzenlemenin kırılganlığını açığa çıkarıyor…
Bundandır ki, defalarca örnekleri görüldüğü gibi Anayasa Mahkemesi’nin “Cumhuriyetin niteliklerine aykırı” diye Anayasanın iki maddesinde yapılan değişiklikleri iptal etmezse bile, YÖK yasasındaki bu değişikliği iptal edebileceği endişesi, iktidar partisi mensuplarınca da dile getiriliyor…
* * *
Yasağın kaldırılması, bir defa daha yasa maddesindeki değişikliğe bağlanmasıyla bizzat yasağı icâd edip “gerekçeleri” yasağa mesnet edilen Mahkemeye havale ediliyor. Üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılması, yine emr-i vaki ile yasağı dayatan rektörlerin “yorumu”na bırakılmış…
Meselenin bu çıkmaza itilmesi, hükûmetin baştan beri yasa dışı yasağın demokratik dirençle değil, popülist “yasa çıkarma” kolaylığıyla çözme yanlışlığından kaynaklanmakta. AKP hükûmeti, bu hususta yapılan onca ikazı dinlemedi, yasadışı yasağı yasayla kaldırmanın çözümü daha da zorlaştırıp yasağı üstelik “yasallaştırarak” katmerleştireceği uyarılarını dikkate almadı. Gelinen noktada, yasağın kaldırılması yine Anayasa Mahkemesi’nin “kararı”na ve hatta “gerekçesi”ne, yasakçıların “yorumu”na kaldı…O halde bunca gerginliğe, gereksiz tartışmaya, gürültü ve patırtıya ne gerek vardı?
06.02.2008
E-Posta:
[email protected]
|