İslâmofobya
İslâm âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir dindir. Hz. Peygamber de öyle, âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.
Ancak son zamanlarda, dünyada ve Türkiye’de bir kısım insanlar da İslâm fobisi gelişmiştir insanların zihinlerinde. Bu fobinin gelişmesinde, son yıllarda Batıda cereyan eden terör olaylarının da katkısı büyüktür zannediyorum.
Türkiye’de de, geçen yıllarda çeşitli terör olaylarında dinî grupların adı geçmiştir.
İslâm şefkat, merhamet, muhabbet, itimat, hoşgörü, dostluk, saygı, adalet dinidir. Dolayısıyla İslâm ile şiddeti bir arada düşünemiyorum.
Dinimizi yaymak istiyorsak, ki bu insanları huzura kavuşturan İslâm’ın rahmet suyundan içirmek yahut yudumlatmaktır. Bu durumda Müslüman düşen sadece tebliğdir, bunun için de liyakat gerekir. Ancak liyakatli insanlar açıklar ve aydınlatabilirler.
İnsanlığı aydınlatmak, onların karanlık dünyalarına umut ışığı, çölde susuz kalmış insanlara su gibi olmalı İslâm. Peki, şiddet bu meseleye nasıl dahil olabilir?
Biz, su gibi rahmetten, şefkatten, adalet ve yardımlaşmadan ve paylaşmadan söz ediyorsak, bunun adıdır İslâm.
TV programlarında izlediğimiz yanlış eğitim kurumlarında hasara uğramış genç insanları gördükçe, İslâm’ı iyi bilen insanlarda bile İslâm fobisi oluşabilmektedir.
TV ve medyada İslâm’ın uzlaşmazmış gibi gösterilmesi İslâm’a hakarettir.
Hz. Peygamber, öyle bir rahmet peygamberiydi ki, bir Yahudi’nin cenazesi geçerken ona saygısından dolayı ayağa kalkmıştır. “Ey Allah’ın resûlü bu bir Yahudi cenazesidir” diyen Sahabelere, Hz. Peygamber’in cevabı manidardır. “Olsun, o da bir insan değil mi?” İnsanların ölüsüne de, dirisine de saygı ve hoşgörüyü elden bırakmayan bir Peygamberin ümmetiyiz.
Geçen gün, bir Kur’ân kursuna yatılı olarak gönderilen, orada maruz kaldığı yalnızlık ve gurbet duygusunu aşamayan bir kız çocuğunun, bunalıma girmesi sonucu yanlış yerlere sürüklenmesini anlatan filmi, annemle beraber izledik ve moralimiz bozuldu. Bu tür örnekler İslâm fobisinin gelişmesine katkı sağlamaktadır.
Bu kızcağızı malûm medyada değil Kanal 7’de izledik.
Tabiî ki Kur’ân öğrenilmelidir. O bizim her şeyimizdir. Ancak Kur’ân öğretimi sevgiyle, yüreği ve beyni aşkla sevgiyle dolu insanlar tarafından yapılmalıdır. Bu insanlar pedagoji bilmelidir. Ve bu eğitim devlet eliyle yapılmalıdır.
|
Semra Ulaş
06.02.2008
|
|
Hurra, hücuuum!
Geçen gün televizyonda haber izlerken rastladım onlara. Çekmişler kara cüppelerini, üzerlerine kuşanmışlar kılıçlarını, zırhlarını, bir araya gelmişler kutsal bir mücadele uğrunda. Her biri birer kahraman, birer şövalye edâsı ile öyle bir savunuyorlar ki cumhuriyeti ve laikliği anlatamam. Bir laiklik ve cumhuriyet kazanımları bu kadar güzel mi savunulur ya Rabbi!
İzlerken bir duygulanmışım, bir gaza gelmişim ki sormayın, annemi elimden zor aldılar. Araya girmeseler annemin başörtüsünü başından alıp yakacaktım tam ne güzel. Zaten kaç zamandır gözüme batıyordu yahu. Aslında ara sıra annemden bile şüphelenmiyor değilim doğrusu. Sanki bazen başörtüsünü, cumhuriyeti yıkacak gibi bağlıyor gibime geliyor. Bazen de çene altından öyle bir iğneliyor ki, laiklik gitti gidecek diye yüreğim ağzıma geliyor. Anne yapma diyorum, etme diyorum, yok dinlemiyor beni. Ben daha anneme söz geçiremezken şimdi bu üniversiteleri işgal edecek türbanlılara ne yapabilirim ki!
Her şeyi rektörlerimizden beklemeyeyim, benim de bu kutlu mücadeleye bir katkım olsun diyorum amma hemen annem konusundaki başarısızlığım geliyor aklıma ve vazgeçiyorum sonra. Neyse ki bazı rektörlerimiz, dekanlarımız, proflarımız, doçlarımız bize eksikliğimizi hissettirmiyor. Slogansa slogan, pankartsa pankart, maşallah hepsi mevcut. Bir copları eksik gibi geldi bana. Bir de biraz fazla hoşgörülüler sanki. Yahu o YÖK Başkanı denen adamın orada işi ne? Baktın adam slogandan, lâf atmadan, iğnelemeden, imadan anlamıyor canım! Toplantının sonuna kadar nasıl dayandınız o adamı orada görmeye, hayret doğrusu? Bu olaydan da aslında rektörlerimizin ne kadar hoşgörülü ve müsamahakâr olduklarına bizzat şahit olduk.
Neyse, bahsi geçen birkaç teknik ayrıntı dışında, bu Üniversiteler Arası Kurul toplantısında yeni bir Kuva-yı Milliye ruhunun canlandığına şahit olduk.
Allah (laikliğe aykırı bi tabir olarak anlaşılmasın sakın, Tanrı mı demeliydim acaba) rektörlerimizi başımızdan eksik etmesin. Zaten topu topu % kaç kaldık şu memlekette? Ben diyeyim 20, siz deyin 30. Haydi yoldaşlar bir olalım, birlik olalım, hurraaa hücuuuum.
|
Mehmet Feyzi
06.02.2008
|