Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Öyle bir yaşayalım ki...



Gönlümüzü sahibine açalım. Sevgimizi sevgimize lâyık olana saçalım. Yabancı otlar bitmesin gönül tarlamızda. Zehirli ballar ile kendimizi kandırmayalım. Aklımızı Kâinatın Sultanını tanımak için kullanalım.

Kalbimizi iman nurlarıyla aydınlatalım. Gerçek güzellikler bizim olsun. Onların değerini bilelim. Geçici heveslerle gönül dünyamızı karanlıklara boğmayalım, insan gibi yaşayalım, kendimiz olalım, huzur bulalım.

Şafak vakitlerinde uyanalım. O gün sadece Sahibimize yöneleceğimize karar verelim. Bütün mahlûkât gibi bizler de zikir meclislerine katılalım. Eğilelim büyük gücün karşısında, secdelere varalım Rabbimizin huzurunda.

Gözlerimizi yeni güne açtığımızda, önümüzde bizce meçhul olan anlar bulunacaktır. Bizler nelerle karşılaşacağımızı tam olarak bilememekteyiz. Yaratıcımızın, zamanı bizler için nasıl yarattığını bilemeyiz. Bilemediğimiz için Onun rahmetine yöneleceğiz, Onun bizler için güzellikler takdir etmesi için Ona bütün samimiyetimizle yalvaracağız.

Rabb-i Rahime yalvarmak, Onun rahmet deryasına dalmak, onun ümit denizinden istifade etmek, Onun Rububiyetine boyun eğmek vazifemiz olsun. Dünyaya değil, Ona kalbimizi bağlayalım. Fanilere değil, Ona ümit bağlayalım. Bizlere faydası dokunmayacak acizlerden değil, Ondan medet bekleyelim.

Karar verelim ki, Ondan başka kimseye kendimizi beğendirmeye çalışmayacağız. Söz verelim ki, Ondan başka kimsenin rızasını aramayacağız. Zihnimizi fani olanlarla değil, bizi bekaya kavuşturacak olanlarla meşgul etmeye ahd edelim. Andımız Rabbimize olsun, kulluğumuz sadece Ona olsun, cehdimiz sadece Onu memnun etmek için devam etsin.

İlk hatırlayacağımız insan, insanlık âleminin medar-ı iftiharı Muhammed Mustafa (asm) olsun. Rabbimiz onu en güzel şekilde terbiye etmiş, Rabbimiz onu âlemlere rahmet olarak göndermiş, Rabbimiz onu bizlere rehber-i ekmel olarak tayin etmiş, kâinatımızı onun nuruyla aydınlatmıştır.

O yüce insanı (asm) unutacak kadar aklımızı kaybetmişiz? Onun aydınlık yolu dururken hangi akılla bin bir günahlarla hayatını sürdürenlere tabi oluruz? Onun nuru gönlümüzü aydınlatmazsa yazık olur insanlığımıza. Onun şefaatine liyakat kesb etmezsek yazıklar olur bize. Onun o yüce sevgisine lâyık olmazsak küller dökülsün başımıza...

Ne büyük aydınlıklar var dünyamızda... Ne kadar dosdoğru yollar bizi beklemektedir. Neden karanlıklara götüren şeytanların peşinden gitmeye meyyal olalım? Neden hem dünyamızı hem de ahiretimizi mahvedecek nadanlara kanalım?

Elimizde Kur’ân gibi bir manevî güneş varken, neden ölgün ışıklara koşalım. Rabbimizi bize tarif eden muarriflere yönelelim. Kâinattan Rabbimizi sorup öğrenelim. Bakınız her mahlûk lisan-ı mahsusuyla bizlere seslenmekte, bizlere Yaratıcımızı işaret etmektedir. Okuyalım bu, sahifeleri sınırsız olan kitabı. Arıtalım kalbimizi fani dünyaya yönelik malûmatlardan.

Bakınız Nebbiy-i Zîşân da konuşuyor. O da bize Rabbimizi tanıtıyor. O şan sahibi olan Nebî ki, ona ümmet olmak kadar şerefli bir mevki bu dünyada bulunmamaktadır. Ona ümmet olmak kadar gönül dünyamıza aydınlıklar saçan başka bir mensubiyet olamaz. Elimize geçmiş olan bu büyük fırsatı değerlendirmezsek gerçekten bedbaht olanlardan oluruz.

Rabbimize yönelelim, Peygamberimizin (asm) huzur veren yolundan gidelim, Kur’ân-ı Azimüşşanın âyetlerini okuyalım. Unutmayalım ki, hakikî bir insan olmak için başka bir yol bulunmamaktadır. Şuurlu ve ihlâslı bir Müslüman olmaktan başka hiçbir yola yol demeyelim, karanlık ve çukurlu, çamurlu geçitleri tercih etmeyelim...

Öyle bir yaşayalım ki, Rabbimizi anınca, Peygamberimizi hatırlayınca, Kur’ânımızı okuyunca, kalbimiz vücudumuzu sarssın, vücudumuzdaki tüyler diken diken olsun, gözlerimiz nemlensin, oradan yaşlar aksın. Karanlıklar dünyamızı tamamen terk etsin, aydınlıklar bütün afakımızı sarsın. Cennetler bizim olsun, cehennemler zalimler için yaşasın...

17.09.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.09.2007) - Ey nefs-i pürheves!

  (10.09.2007) - Gafletli hâletlerimizin sonucu

  (04.09.2007) - Fikirlerimiz ve zikirlerimiz

  (03.09.2007) - Susuzluk ile imtihanımız

  (28.08.2007) - İyilik zannıyla kötülük etmek

  (27.08.2007) - Doğru okumayı bilmek

  (21.08.2007) - Günahlar ayrılmaz parçalarımız

  (20.08.2007) - Fitnelerden uzak durmak

  (14.08.2007) - Hesabı kolay verebilecek miyiz?

  (13.08.2007) - Habib-i Zişanın yolunu arzuluyorum

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri