21 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Süleyman KÖSMENE

Tefekkür dersleri


A+ | A-

Merve Hanım: “Mesnevî-i Nûriye’deki şu cümleleri izah eder misiniz: 1- ‘Sen bazı vecihlerden fenaya gittiğin zaman Hâlıkı Rahmanı Rahim’in ilminde, meşhudunda, malûmunda baki kalmaklığın senin bekan için kâfîdir’ (s. 206) 2- ‘Hem de, âfâkî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sahili yoktur; içine dalma boğulursun.’ (s. 125)”

1- “Sen bazı vecihlerden fenâya gittiğin zaman Hâlıkı Rahmânı Rahîm’in ilminde, meşhûdunda, mâlûmunda bâkî kalmaklığın senin bekân için kâfîdir”1

İnsan fânîdir. Dünya hemen her bakımından insanı yiyip söndürmeye hazır bir potansiyele sahiptir. Üzerindeki fenâ damgası insanı durmadan hırpalamaktadır. İnsan âcizdir, yalnızdır, kimsesizdir.

Oysa “Allah’a Îmân” gibi bir güç ağı ve kudret bağı insanın yanı başında hazır durmaktadır. İnsan el verdiğinde elinden tutacak, gönül verdiğinde gönlünü sonsuz şekilde kavrayacak bu îmân aydınlığı kendisine şah damarından daha yakındır. İnsan bir tek yönelişle, tek bir niyetle, hâlis bir teveccühle, katıksız bir samimiyetle bu devâsâ aydınlığa kavuşabilir ve artık fenâ rüzgârlarının can yakıcı darbesine mâruz kalmaktan kurtulabilir. Aksi takdirde, geleceğin yokluk, ölüm ve ayrılık taşlarıyla örülü yolları, insanı her gün yıkmakta, her gün soldurmakta, her gün bitirmekte, her gün ölmeden öldürmektedir. Varlıktan kopma düşüncesi dayanılmaz bir keder halinde insanoğlunun her gün gözünü karartmakta, her gün yüreğini yakmaktadır. Oysa insan îmânda ne yüksek varlık olduğunu, Allah’a yönelişte ne sonsuz hayat müjdesi gizlendiğini, Allah’ın rızâsında ne erişilmez saadet bulunduğunu bir bilse, bir bilse, bir bilse... Hiç îmâna karşı öyle kayıtsız kalabilir mi? Hiç Allah’a karşı böyle duyarsız davranabilir mi? Hiç Allah’ın emirlerine karşı böyle umursamaz olabilir mi? Hiç Allah’ın rahmetine karşı böyle ilgisiz bulunabilir mi?

Öyle ki ölümle insan fenâya, yok olmaya, mahv olmaya, çürümeye, erimeye, bozulmaya, dağılmaya gitmiyor. Ölüm hiçbir şekilde dağılmak ve bozulmak değildir. Dünyadan ayrılmak hiçbir biçimde yok olmak ve mahv olmak değildir.

Unutmamalıdır ki insan cisim itibariyle her sene değişmekte, her sene başkalaşmakta, her sene vücudunun yapı taşı olan hücrelerini bir yandan atarken, diğer yandan tazelemektedir. Bu bir yok oluş süreci değil, bir yenilenmek ve tâzelenmek sürecidir. Yaratılış faaliyetinin devam edişidir. Kudretin insanı ilmek ilmek işlemesi ve yeni hayatlara mazhar kılmasıdır. Bir gün gelip vücud elbisesi birdenbire ruhumuzdan boşanırsa veya ruhumuz bir et ve kemik kafesten ibâret olan cisim yuvasından çıkar giderse, yani ölüm dediğimiz şey başımıza gelirse biz yok mu olacağız? Fenâ mı bulacağız? Cismimizin çürüyüp dağılması bizim de dağılmamız, çürümemiz ve hayatı terk etmemiz demek mi olacak? Yoksa hayat yeni bir tarz ve biçimde devam mı edecek?

İşte Üstad Bedîüzzaman Hazretleri bu sorulara cevap veriyor. Diyor ki: Sen bazı yönlerden fenâya gittiğin zaman, Hâlıkı Rahmânı Rahîm’in ilminde, görüşünde, bilgisinde yok oluyor değilsin, fenâ buluyor değilsin. Allah’ın ilminde ve görüşünde var olman ve bunu îmân cihetiyle hissetmen, sana varlık ve bekâ olarak yeter.

Nitekim, Hâlıkı Rahmânı Rahîm ezelî ilim Sahibidir, ezelî görüş ve bilgi Sahibidir. Bundandır ki, insana ebediyeti ve bekâyı vaad etmiştir.

2- “Hem de, âfâkî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sahili yoktur; içine dalma, boğulursun”2

Âfâkî tefekkürden maksat, insanın dış dünyaya, yani tabiata, dünyanın yapısına, yıldızların şekline ve şartlarına, zerrelerin ve kürelerin özelliklerine, yani kâinâtın maddî olarak varlığına çokça dalması ve kendini unutması; kendini ve iç dünyasını ihmal ettiği için dış dünyadaki bulgularını inanç dünyasıyla birleştirmeksizin kuru bir bilgi yığını haline getirmesidir.

İnsan bütün dış bilgilerini îmânıyla ve Tevhid inancıyla birleştirmelidir. Allah’ın isimlerinin bir bütün olarak tecellî ettiğini görmeli ve îmân etmelidir. Üstad Hazretlerinin bir diğer ifâdesiyle, Kadîr ve Hâlık isimlerinin tecellîlerini inkâr edemediği için gören, fakat bu tecellîleri Alîm ismiyle birleştiremeyen, yani bu tecellîlerin arkasında bilen bir yaratıcı olduğu hakîkatine îmân etmeyen insan, gaflet ve dalâlet bataklığına düşer.3

Daha çok iç âlemine dönen, kendisini tanımaya gayret eden, dış âlemden aldığı bilgileri kalbî tefekkürüyle birleştiren ve doğru yorumlayan insan ise, Allah’ın varlığı ve birliği inancını rahatlıkla kavrar. Aksi takdirde dış âlemdeki çokluklar ve dağınık bilgiler insanın fikrini dağıtacak, insana evham verecek, enâniyetini ve benlik duygusunu kalınlaştıracak ve gafletine kuvvet verecektir. Bu çiğ ve kuru bilgiler tabiat bataklığına düşmesini kolaylaştıracaktır. İşte insanı dalâlete götüren çokluk yolu budur.

Dipnotlar:

1- Mesnevî-i Nûriye, s. 206.

2- Mesnevî-i Nûriye, s. 125.

3- Sözler, s. 301.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

21.03.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (19.03.2010) - Nikâhta denklik üzerine

  (17.03.2010) - İslâmiyetin koruduğu beş değer

  (16.03.2010) - “İnşâallah” kelimesi üzerine

  (15.03.2010) - İçkinin haram kılınış süreci ve hikmetler - 2

  (14.03.2010) - İçkinin haram kılınış süreci ve hikmetleri-1

  (12.03.2010) - Bediüzzaman’ın kötülük problemine bakışı - 3

  (11.03.2010) - Bediüzzaman’ın kötülük problemine bakışı - 2

  (10.03.2010) - Bediüzzaman’ın kötülük problemine bakışı - 1

  (09.03.2010) - “Allahü ekber” üzerine

  (08.03.2010) - Kadında şefkat çiçeği

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl