Malezya-Türkiye karşılaştırılması son zamanlarda moda oldu. Ama buna da itirazlar var. Malezya da standart dışı bir ülke. Kendi halinde o da Türkiye gibi nev-i şahsına münhasır. Malezya Başbakanı Yardımcısı Necip Razak’ın ülkesini ‘İslâmî bir ülke’ olarak tanımlamasının ardından Başbakan Ahmet Bedevi tavzih etme lüzumunu hissetti. Mahatır Muhammed’in halefi olan Başbakan Ahmet Bedevi’ye göre ülke ne teokrat, ne de demokrat. Bu aslında paylaşılan bir tanım. Belki de en doğrusu şu, ne tam demokrat, ne de tam teokrat. Az demokrat, az teokrat (Buradaki teokrasi ifadesi sözgelimi). Bu garip modeli tanımlamak için Başbakan Ahmet Bedevi şu ifadeleri kullanıyor: “Bütün dinlerin hürriyete sahip olduğu parlamenter demokrasiyi uygulayan çok ırklı bir milletiz...” Ahmed Bedevi efradına cami ve ağyarına mani tanımı için ifadelerini daha da açıyor: “Biz seküler (laik) bir devlet değiliz. Bununla birlikte, İran ve Pakistan gibi teokrat bir ülke de değiliz. Parlamenter demokrasiye dayalı bir hükümetimiz var...”
AP mahreçli bir habere göre (5 Ağustos, Dawn gazetesi), Malezya’da süren “İslâm ülkesi miyiz, değil miyiz?” tartışmasını Çin ve Hindistan asıllı azınlıklar endişeyle ve kaygıyla takip ediyor. Bu tartışma onları, telâşlandırıyormuş. Çin ve Hindistan asıllı azınlıklar, İslâm ve Müslümanlar karşısında ikinci sınıf hakları haiz olma endişesini taşıyorlarmış. Milliyet gazetesi ise Malezya ile Türkiye arasında yaptığı mukayesede bu ülkedeki dinî azınlıkların ayrımcı ve ikinci sınıf muameleye tabi tutulduklarını ve bunun da demokrasilerdeki eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığını ileri sürmüştü. Halbuki Malezya Başbakanı meşruti kraliyet düzenine sahip olduklarından tam demokrat bir ülke olmadıklarını ikrar ve kabul etmekle birlikte Çin ve Hindistan asıllı dinî ve etnik azınlıkların ikinci sınıf bir muameleye maruz kaldıklarını reddediyor. Aslında diğer dinden unsurlara farklı muamele Malezya gibi ülkeleri demokrat olmaktan çıkarıyorsa o zaman neredeyse bütün Batı ülkeleri de demokrasi dışıdır. Sözgelimi, eski Amerikan Dışişleri Bakanı Colin Powell aynen Necip Razak gibi ağzından kaçırarak ülke olarak Hıristiyan-Yahudi aidiyetine bağlı bir ülke olduklarını ifade etmişti. Nitekim Zafer Şenocak adlı yazar da Almanya’da Hıristiyanlık dışındaki diğer dinlere ayrımcılık uygulandığını yazmıştır. Bu durumda Milliyet’in Malezya’nın ayrımcılıkla ilgili tanımı ayrımcılığa giriyor.
***
Milliyet’e göre İngiltere’de demokrasi olamaz. Zira orada da kraliçe Anglikan Kilisesi’nin başıdır. Eğer İngiltere demokrasi ise Malezya da öyledir. Tersi de geçerli. Bir de Türkiye’de kıyafetin her türlüsü herkese serbest iken tek istisnası dindarların kıyafetleridir. Bu demokrasiyle nasıl bağdaşıyor? Bu olsa olsa demokrasinin değil inkılâpların ürünü olabilir. Razak, Bedevi ile birlikte ülkelerinin seküler olmadığı noktasında anlaşıyor. Bununla birlikte, İslâm devleti olduklarını söyleyerek ondan ayrılıyor. Bununla birlikte Razak da azınlıkların haklarının korunduğunu ve garanti altında olduğunu ifade etmiştir. Gerçekten de Malezya’daki Çin veya Hindistan asıllı dini ve etnik grupların Batı’da yaşayan Müslümanlardan çok daha fazla devlet katında nüfuz ve etkinlik sahibi olduklarını söylemek bile zaiddir. Razak’ın açıklamasının ardından tepki yağmış hem iktidar partisinden hem de muhalefet sıralarından itiraz sesleri yükselmişti. Onlara göre, Malezya 1957 yılında İngiltere’den ayrılırken seküler/laik bir devlet olarak dizayn edilmişti. Bununla birlikte, anayasa İslâm’ın resmî din olduğuna havi bulunuyor.
***
Başbakan Bedevi gibi eski başbakan yardımcısı Enver İbrahim de Malezya’nın tam bir demokratik bir ülke olmadığını kabul ediyor. Milliyet gazetesi gibi Türkiye’nin demokrat bir ülke olduğunu onaylamakla birlikte ülkesinin bu sıfattan mahrum olduğunu ileri sürüyor. Enver İbrahim bu kıyaslamayla ilgili şu görüşleri ileri sürüyor:
MALEZYA’NIN GERÇEKLERİ FARKLI Richard Holbrooke’un Malezya ve Türkiye’yle ilgili sözleri kendi kişisel görüşü olabilir. Ama gerçeklere bakacak olursak, Malezya’da demokrasi ve ifade özgürlüğü yok, insanlara hiçbir şekilde özgürlük sağlamayan acımasız kanunlar var. Yargı hiçbir şekilde bağımsız değil, ayrıca basın özgürlüğü de yok. Ülkede sadece hükümetteki parti tarafından yönetilen medya organlarına lisans veriliyor. Yani Malezya ile Türkiye’nin demokrasilerinin karşılaştırılması, kesinlikle doğru bir kıyaslama değil.
KISMÎ ŞERİAT REJİMİ Malezya’ya tamamen “şeriat rejimi” demek doğru değil; ama evlenme, boşanma gibi aile hukuku ile kişisel hukukun bazı alanlarında şeriat hukuku son derece tutucu bir şekilde uygulanıyor, bazı şeriat mahkemeleri Müslüman olmayanları da bu kanunlara tabi kılmaya çalışılıyor. Yani son derece antidemokratik bir ortam söz konusu.
TÜRKİYE, DEMOKRASİ ÜLKESİ Türkiye, bir demokrasi ülkesi. Seçimler özgür ve adil bir ortamda gerçekleştiriliyor. Basın özgürlüğü var. Türkiye, Müslüman dünyasında da demokrasi, insan haklarına saygı ve kadın-erkek eşitliğinin olabileceğinin ispatlanması açısından çok önemli bir örnek.
MÜSLÜMAN OLMAYANLAR TEPKİLİ Malezya’daki durum ise bugün eskisinden de kötü, hükümetin bazı İslâmcı uygulamalarına karşı ülkedeki Müslüman olmayan nüfus büyük tepki gösteriyor. Boğazınıza kadar yolsuzluğa batmış durumdayken, baskıcı ve adaletsiz politikalar uyguluyorken, dini kullanmak bence alay edilecek bir durum.
Enver İbrahim’in haklı tazallumunu anladık da ülkesini bu kadar şikâyet etmesi de hem anlaşılabilir hem de kabul edilebilir bir durum değil.
12.08.2007
E-Posta:
[email protected]
|