Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 03 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Serdar MURAT

CHP’de zafer havası



Ali Fuat Başgil’in cumhurbaşkanlığı alnına silâh dayanarak engellenmişti.

Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı da bir hukuk darbesiyle elinden alındı.

Adı Ahmet Necdet Sezer ya da Süleyman Demirel hatta Turgut Özal olsa o üçüncü tur oylamadan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin 11.Cumhurbaşkanı olacaktı.

Ancak adı Abdullah Gül ve partisi AKP olduğu için Çankaya’ya çıkmasına müsaade edilmedi.

Mustafa Balbay, Cumhuriyet gazetesinde 367 konusunu ortaya attıklarında Baykal dahil kimsenin inanmadığını söylemişti.

Artık herkes inandı.

Anayasa Mahkemesinin hukuka uygun karar verdiğine inanmadı kimse.

Bu işin bir derin devlet projesi olduğuna inandı.

Bir kez daha gördük ki, Cumhuriyet gazetesi demek ordu demekti, CHP demekti, yargı demekti.

Anayasada açık hüküm bulunmasına, Özal, Demirel ve Sezer aynı maddeyle seçilip ülkede Cumhurbaşkanı yapılmalarına rağmen, Anayasa Mahkemesi iptal kararı almıştı.

Anayasayı yapanların, MGK ve Danışma Meclisi tutanaklarının dahi aksini iddia etmelerine rağmen.

Genelkurmay’ın bir gece yarısı muhtırasından sonra siz kime inandırabilirsiniz Anayasa Mahkemesinin hukuka uygun karar verdiğini.

Siyaseti, yargısı, Cumhurbaşkanlığı seçimi askeri vesayet altında olan bir ülke konumuna düştük. Eskiden yadırganmıyordu belki bu durum, ama artık AB’den tam üyelik tarihi almış, birinci sınıf demokrasi ile idare olunmayı hedefleyen bir Türkiye olduğuna inanıyorduk.

Anayasa Mahkemesinin kararı çıktığı anda AB parlamenterlerinin ilk değerlendirmesi,”TSK’nın gölgesi düştü” şeklinde oldu. The Independent,” AB müzakerelerini yürüten bir ülke için inanılmaz” yorumunu boşuna yapmadı.

Bir dönem bölgenin parlayan yıldızı olan Türkiye, bu olayla birlikte hukukun ve demokrasinin ayaklar altına alındığı bir Haiti konumuna düştü.

Geçen Cuma günü ile bugün arasında geçen süreden Türk halkı fakirleşerek çıktı. 1 haftada gelirimizin yüzde 8’ini kaybettik.

Rejimi kaybettik, sen ne gelirinden söz ediyorsun derseniz, haklısınız derim.

Cumhurbaşkanlığı sürecinden demokrasimiz hırpalanarak çıktı.

Anayasa Mahkemesinin bu kararı ortada dururken, bu parlamentoda Cumhurbaşkanı seçmek neredeyse imkânsız hale geldi.

Seçimden sonra oluşacak parlamentoda 367’nin bulunacağının garantisi var mı?

Yapılacak olan, emaneti sahibine teslim etmek ve Çankaya’yı millete seçtirmektir.

İşte bu yüzden mahkeme kararı ile erken seçim kararı alan Türkiye, hür iradesiyle emaneti sahibine teslim edip, Cumhurbaşkanını halka seçtirmeli.

Bunun yolu da milletin önüne iki sandık koymaktan geçiyor.

Hem cumhurbaşkanı adayı Gül, hem başbakan Erdoğan cumhurbaşkanını halkın seçmesi teklifini getireceklerini açıkladı.

Başbakan, iki turlu olmalı, ama cumhurbaşkanını millet seçmeli dedi.

Çankaya sancısına bundan daha etkin bir ilâç bulunamaz.

Tüm bu notları kaydettikten ve iki sandık tezini hararetle savunduktan sonra gelişmelerin seyrini anlamak üzere Meclis’in yolunu tuttuk.

8 gün önce Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olarak ilân edildiği salonda bu kez seçilemeyen bir cumhurbaşkanının hesaplaşması ve demokrasinin üzerinden gece yarısı tankının getirdikleri vardı.

Başbakan kıyısından, köşesinden ima etmenin ötesinde genelkurmay bildirisine değinmedi. Hükümet adına yapılan açıklama yürekliydi, ama Erdoğan konuşmadı.

Dün de aynı tavrını sürdürdü.

Anayasa Mahkemesinin kararını demokrasiye sıkılan kurşun olarak nitelendirdi, Baykal’ı adalet terazisinin kefesine taş koymakla itham etti. Ama o konuya değinmedi.

Ancak diri bir grup vardı. Bol alkış, kararlı bir hava gördüm.

Demokrasi açısından bu özgüven gerekli. Çünkü bu sorun bir AKP sorunu değil.

Oradan ANAP grubuna uğradık. Şaşkın bir halleri vardı.

İki arada kalmış izlenimi edindik.

Ama CHP’de bir zafer havası vardı ki, sormayın gitsin. İnsanın kanına dokunacak ölçüdeydi.

Konuyu Anayasa Mahkemesine taşıyan Önder Sav’ın bir yürüyüşü vardı ki sanki partisi yüzde 50 ile iktidar olmuş. Baykal da ise bir hava, bir çalım sormayın gitsin.

Memleketi krize soktular ya….

Ama sorun bitmedi. Bu kez de cumhurbaşkanını halka seçtirmemek için harekete geçtiler.

Ya seçim ve cumhurbaşkanlığı sandığı gelecek ya da seçim ve referandum sandığı.

Yani iki sandık birden gözüküyor.

03.05.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (02.05.2007) - İki sandık

  (01.05.2007) - Cumhuriyetçiler- demokratlar

  (30.04.2007) - İtibar ve iktidar

  (27.04.2007) - Teziç suikastı

  (26.04.2007) - Gül’ün cumhurbaşkanlığı

  (24.04.2007) - Çankaya borsası

  (23.04.2007) - Soroscu densizler

  (20.04.2007) - Ulusalcı terör

  (19.04.2007) - Sağda neler oluyor?

  (18.04.2007) - Çankaya fotoğrafı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004