Genelkurmay Başkanının Ekim ayı başındaki Harp Akademileri konuşmasında laikliğin yeniden tanımlanmasını isteyenleri eleştirirken kast ettiği adreslerden birinin Meclis Başkanı Arınç olduğu yazılıp çizilmişti.
Hattâ Arınç da bu yöndeki yorumları doğrular tarzda o sözleri kendi üzerine alıp Büyükanıt’a cevap veren bir açıklama yapmıştı.
Aradan haftalar geçti ve Arınç geçtiğimiz günlerde Büyükanıt’ı makamında ziyaret etti. Ziyaretin “tebrik” amaçlı olduğu belirtildi.
Ancak hayli uzun süren görüşmede başka konuların da gündeme geldiği anlaşılıyor.
Bunlardan biri, bazı emekli komutanların Genelkurmay Başkanına toplu halde mektup yazarak, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasına karşı tavır alınmasını istediklerine ilişkin haber.
Gerçi bu haber, içinde adı geçen emekli paşalardan biri tarafından daha önce tekzip edildi ve iş, siyasete atıldıktan sonra sık sık parti değiştirmesiyle bilinen bir eski subayın üzerine kaldı.
Arınç bu mektup için Büyükanıt’ın “Biz demokrasiye ve anayasaya bağlılık yemini etmiş insanlarız. Kimse Genelkurmay’a böyle bir mektup gönderme cür’etinde bulunamaz. Bulunursa da gereğini yaparız” diye konuştuğunu aktardı.
Arınç’ın, bu görüşmenin ertesi gün Başbakanla buluşması, hükümetle Genelkurmay arasında yaşanan Kıbrıs tartışmasına dair bir mesaj da iletmiş olabileceğini düşündürdü.
Ama buna ilişkin bir açıklama yapılmadı.
Buna karşılık aynı gün Genelkurmay, bir kuvvet komutanına atfen çıkan ve hükümeti, kendisini devlet yerine koymakla eleştiren beyan hakkında önemli bir açıklama yaptı.
“TSK’nın düşüncelerini kamuoyuna duyurmaya ve basını bilgilendirmeye yetkili makamlar belirlenmiş olup, yapılacak açıklamalarda makamlar açıkça belirtilmektedir” denilen açıklamayla verilen mesaj şuydu:
“Türk Silahlı Kuvvetlerinin bilgisi dışında, onun adını kullanarak, açık kimlik bildirerek veya bildirmeden yapılan bu tür haberlere ve siyasî yorumlara asla itibar edilmemelidir.”
Aslında bu çeşit açıklamalar daha önceki Genelkurmay Başkanlarınca da yapılmıştı.
Karadayı’nın da, Kıvrıkoğlu’nun da, Özkök’ün de “Ordu adına ben veya yetki verdiğim kişi konuşur” dediklerini hatırlıyoruz.
Sebep, her üç komutanın döneminde de basında “üst düzey askerî yetkili” rumuzu mahreç gösterilerek yayınlanan haberlerdi.
28 Şubat süreci, bu rumuzun en çok kullanıldığı dönemdi. Sonrasında tedrîcen azaldı. Ama hâlâ tümüyle sona erdiği söylenemez.
Sona ermiş olsaydı, Genelkurmay şimdi yine böyle bir açıklama yapmak zorunda kalmazdı. Üstelik Büyükanıt gibi, Özkök’ten farklı ve keskin bir söylemle işe başlayıp bu çizgiyi sürdüren bir komutanın döneminde.
Eğer söylendiği gibi bu çıkışların bir amacı “alt kadroları yatıştırmak”sa, bu durumda, Büyükanıt’ın sert tavrı da mı onları “kesmiyor” ki, yine “üst düzey askerî yetkili, kuvvet komutanı” gibi şifrelerle “korsan” mesajlar veriliyor?
Ve bakalım, “Bu mesajlara itibar edilmesin” açıklaması bu defa bu işi bitirebilecek mi?
16.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|